Eğitimci yazar Soner Atabek yazdı

Tarih: 25.09.2025 08:57

Hizmetkâr Olması Gerekenler Efendi Oldu!

Facebook Twitter Linked-in

Dostlarım, bu topraklarda yüz yıllardır büyük fırtınalar koptu. Dünyanın bütün büyük güçleri, o küresel sermaye elitleri ve devletlerarasında öyle bir güç savaşı yaşandı ki, bu mücadelenin altında ezilen, yersiz yurtsuz kalan daima biz, yani dünya halkları olduk.

Şimdi yine aynı oyunun içindeyiz. Tek bir merkezden, tek bir elden bütün dünyayı yönetmek için ülkelerimizi ateşe atmaya hazırlanıyorlar. Ama biz, insanoğlu olarak tarih boyunca aynı hatayı yaptık; küçük, sapkın canavarlardan korktuğumuz için, büyük olanların egemenliğini sessizce kabul ettik. Oysa Jean-Jacques Rousseau'nun dediği gibi, "İnsanlar özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur." Bu zincirler, bizi kendi özümüzden, kendi kaderimizden kopardı.

"Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir" sözünü hiç içimize sindiremedik.

Aslında egemenlik, ne bir kişinin ne de bir kurumun tekelinde olamaz. O, biziz; halka aittir. Kimsenin egemen olmaması, aynı zamanda Tanrı'dan başkasının egemenliğinin tanınmadığı anlamına da gelir. Yani egemenlik halka aittir derken, aynı zamanda egemenliğin Hakk'a ait olduğunu söylüyoruz. Bu, Al-i İmran Suresi'nin 26. ayetinde ne kadar güzel açıklanmış: "De ki: 'Ey mülkün sahibi Allah'ım! Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de mülkü alırsın...'" Bu ayet, dünyadaki bütün gücün geçici olduğunu ve asıl kudretin kimde olduğunu bize fısıldıyor.

Çoğumuz, "Hükümetler olmasa bizi kim yönetir?" diye sorar. Bu, maalesef özgürlüğe ne kadar yabancılaştığımızı gösterir. Yönetilmeye, güdülmeye o kadar alışmışız ki, özgür bir hayatı hayal bile edemiyoruz. Bize hizmet etmek için var olan devlet görevlilerini, kendi yöneticimiz, efendimiz gibi görüyoruz. Ama asıl sapkınlık burada başlıyor: Halkın devlete değil de, devletin halka hizmetkâr olması gereken bu düzen tersine dönünce, her şey rayından çıktı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün o asil sözü, aslında bize pusula olmalıydı: "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir." Bu ilke, bizim kendi kaderimizin sahibi olduğumuzu haykırıyor. Bu ilahi gerçeği unutan, Tanrı'dan başkasının egemenliğini çağıran bir toplum, yozlaşmaya mahkûmdur. Lord Acton'ın da dediği gibi, "Mutlak iktidar, mutlak olarak yozlaşır." Ve sonunda bu çarpık sistemler, siyasi, ekonomik ve sosyal felaketlerle yüzleşir. Eninde sonunda yıkılırlar.

Bugün mecliste halkın temsilcileri yok. Her biri, kendi partisinin vekili. Milletin iradesiyle değil, partilerinin atamasıyla oradalar. Bir yasa geçerken milletin değil, partilerin çıkarını düşünürler. Liderleri ne derse, ellerini o yönde kaldırırlar.

Ama umudum var. Mekanik çağdan dijital çağa geçtiğimiz bu yüzyılda, bir öngörüm var: Francis Bacon'ın dediği gibi, "Bilgi güçtür." Kaba kuvvetin değil, bilginin galip geleceğine inanıyorum. Silahlar ve bombalar değil, hakikat galip gelecek.

"Kaba kuvvetin değil, bilginin egemen olduğu bir dünyada, milletin egemenliği de ancak bilinciyle perçinlenir."

Bu yüzden, "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir" sözünün ruhunu yeniden yaşatacağımıza ve bu cümlenin gerçek anlamını çok iyi anlayacağımıza inanıyorum. Hepinizi yürekten, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Esen kalın.

Yazar: Soner Atabek


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —