Deniz kıyısındayım.
Rıhtımdayım.
Yalnızım.
Ve başımda martılar
X X X
Çok uzaklardan gelen çığlıklar
Yoksunluk, yoksulluk, açlık ve ölüm
Alışılmış kötülük
Boş vermişlik ahlaksızlığı
Milyonlarca insan, yurdundan, evinden, taşından, toprağından, toprağından, işinden, aşından zorla koparılıyor.
Neresi ve adı önemli değil.
Göçmenliğin ne olduğunu, nasıl acılar taşıdığını ancak onu yaşayan bilir.
Gerisi bir hikâye, bir masal olarak kalır.
Babam Makedon mübadiliydi.
Göçmendi.
Ne zaman aklına Makedonya düşse, dalar giderdi ve hep ağlamaklı olurdu.
X X X
Kumsaldayım.
Minik minik dalgalar
Okşuyor kumsalı
Serçeler dalgalarla dans ediyorlar
Özgürlük ne güzel!
X X X
Bir insanın, başka bir insanın gözlerine acınarak bakması, merhamet dilemesi ne kötü, ne alçaltıcı bir durum.
İnsanların dilenci durumuna düşürülmesi, el açması bu kapitalist düzenin en lanetlenecek yanı.
İnsanca yaşamanın kavgasını veren insanların bu kavgası da ne kutsal bir kavgadır.
Ve insanca yaşama umudu da ne büyük bir umuttur.
Hele ki bu toplumsal çürümenin yaşandığı tüm bu zavallı ülkelerde.
X X X
Kışın eli kulağında.
Ekonomik zorlukların ağırlığı insanları eziyor.
Yoksulluğun beslediği kin, öfke ve suskunluğun boyutu giderek büyüyor.
Yarının nasıl bir gün doğuracağını kimse bilmiyor.
Acılar da insanları boğuyor.
X X X
Yaşlı adamın biri, çöp bidonuna eğilmiş, dalmış, bir şeyler arıyor, kendine yarayacak.
Yanında köpeği.
X X X
Yollar bomboş.
Dükkânlarda in cin top oynuyor.
Selâm verecek kimse yok.
Kent, kışın yoksulluk günlerine daldı.