Türk ve Yunan halklarının önünde bugün iki yol vardır.
Biri, silah tüccarlarının ve emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden savaş politikalarına teslim olmak…
Diğeri ise barışı, halkların ortak çıkarlarını, sosyal adaleti ve uluslararası hukuku savunan bir hatta kararlılıkla durmak.
Bu iki yoldan birincisi yüz yıl önce denendi. Bizim için Kurtuluş Savaşı, Yunanistan için “Mikra Asia Katastrofi” olarak adlandırılan savaşın sonuçlarını hepimiz biliyoruz: Acı, gözyaşı, büyük kopuşlar, zorunlu göçler ve kuşaklar boyu süren travmalar… Asıl bedeli Türk ve Yunan emekçi halkları birlikte ödemiştir.
Emperyalizmin kurduğu oyun, her iki halka da çok ağır bedeller ödetti.
Savaşın yarattığı yıkımı telafi etmek, yoksulluğu aşmak ve yaraları sarmak için yalnızca o kuşaklar değil, onların çocukları ve torunları da bedel ödedi.
Bugün hâlâ o acıların izleri aile hafızalarımızda canlıdır.
Ne yazık ki bugün aynı oyunlar, aynı tuzaklar yeniden sahneye konulmak isteniyor.
Bu satırları; babası Yunanistan’ın Kavala kentinde doğmuş, dedeleri yüzlerce yıl Selanik ve Kavala ’da yaşamış, Lozan Mübadili bir ailenin ferdi olarak yazıyorum.
Dedelerimden, ninelerimden dinleyerek büyüdüğüm acılar; yalnız bir ailenin değil, iki halkın ortak travmasıdır.
Tarih ve hukuk eğitimi almış, sosyal demokrat bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nde milletvekilliği yapmış bir siyasetçi ve bu ülkenin sıradan bir yurttaşı olarak söylüyorum:
Savaşın kazananı halklar değil; silah tacirleri ve emperyalizmdir.
Bugün Ortadoğu’da yaşananlar bunun en çıplak örneğidir.
İsrail’in saldırgan ve soykırıma varan politikaları, Hamas ve IŞİD’in vahşi eylemleri bölge halklarına tarifsiz acılar yaşatmıştır.
Gazze’de, Filistin’de ve tüm bölgede insanlık ağır bir sınavdan geçmektedir.
Ancak daha da tehlikelisi; Netanyahu yönetiminin bu kanlı süreci genişleterek Balkanlar’a ve Ege’ye taşıma arayışıdır.
Tarihin en büyük soykırımlarından birini yaşamış bir halkın liderinin, bugün Hitler’i andıran bir saldırganlıkla hareket etmesi ibret vericidir.
Türkiye ve Yunanistan’ı karşı karşıya getirme çabaları masum değildir; emperyalist bir planın parçasıdır.
Oysa gerçek çok nettir:
Türk halkının Yunan halkı ile hiçbir sorunu yoktur.
Türkiye’de bugün hangi partiye oy vermiş olursa olsun, hiçbir yurttaşımızın Yunanistan’ın bir karış toprağında gözü yoktur.
Hiç kimse Yunan halkıyla bir savaş istememektedir. Hiç kimsenin böyle bir düşüncesi dahi yoktur. Köy ve mahalle kahvelerinde böyle bir ihtimal bile konuşulmaz.
Aksine, son yıllarda on binlerce insanımız tatil için Yunan adalarına gitmekte, Yunan halkıyla dostluk ve komşuluk ilişkileri kurmaktadır.
Çünkü bu iki halk, yüzyıllar boyunca aynı sofrayı paylaşmış, aynı ezgileri dinlemiş, aynı denizi seyretmiştir.
Bu coğrafyada kaderimiz ortaktır.
Birlikte barış içinde yaşamak zorundayız.
Türkiye’de son yıllarda gelişen ve dışa bağımlılıktan kurtulan Türk savunma sanayii, Yunan hükümetini tedirgin etmiş; bu durum Yunan yetkililerinin açıklamalarına da yansımıştır.
Türkiye’nin geliştirdiği SİHA, İHA ve KAAN uçak ve harp sanayii, Yunanistan’a karşı değil; sınırlarını dış güçlerin olası saldırılarına karşı koruma amaçlıdır.
Türk hükümeti yetkilileri bu durumu en üst düzeyde zaten açıklamaktadır.
Karşılıklı kaygıları azaltmanın yolu, eli kanlı İsrail ile karşı cepheler kurmak değil; NATO müttefikleri olarak karşılıklı oturup konuşmaktır.
Silah sanayii, Türkiye’ye uygulanan ambargolar ve emperyalist tehditler nedeniyle gelişmiştir.
Zira Türkiye, onlarca yıldır Batılı emperyalist ülkelerin finanse ettiği terör örgütleriyle çatışma yaşamaktadır.
Ortadoğu bataklığının hemen dibinde, savaşın ve ateşin eşiğindedir.
Toprakları sürekli taciz edilmektedir.
Ege ve Akdeniz’in petrolü, doğalgazı ve doğal zenginlikleri; silah tekellerinin değil, Türk ve Yunan halklarının refahı için kullanılmalıdır.
Bu kaynaklar ancak adil paylaşım, uluslararası hukuk ve karşılıklı saygı temelinde halklara hizmet eder.
Tarih defalarca göstermiştir:
Savaş halklara yıkım, barış ise gelecek getirir.
Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösteren Venizelos’un elini sıkan Atatürk’ün barış eli, bugün bize yol göstermektedir.
O el, yalnız iki liderin değil, iki halkın barış iradesidir.
Yüz yıl önce yaşanan acıları yeniden yaşamaya ne Türk halkının ne de Yunan halkının tahammülü vardır.
O yüzden açıkça söylüyorum:
Türk ve Yunan halkları için barıştan başka yol yoktur.
Av. Namık Havutça
24 & 26. Dönem CHP Balıkesir Milletvekili
27.12.2025
