Bu gün hangi açıdan bakarsak bakalım şu son 15 yılı hatırladığımız da Türk Savunma sanayisi olarak inanılmaz bir aşama yarattığımızı görüyoruz. Gerçekten de bu gün Savunma Sanayisi olarak çalışan firma sayısının 3ooo’e doğru tırmandığını, içinde çalışan personel sayısının da 300 bine doğru hızla yükselmekte olduğunu görüyoruz.
Baktığımız zaman yükselen bu sektörün personel ihtiyacı üzerine yapılan çalışmaların özellikle TEKNOFEST gibi çok teknik bir festivalin her yıl çeşitli illerimizde kurulması ve on binlerce çocuğumuzun ziyaretine açılmasıyla çok etkin bir alt yapının hazırlanmakta olduğunu görebiliyoruz..
Neden bu yönde çalışmaların olduğu konusuna gelince, nedeni çok açık, devlet olarak yaşadığımız bu coğrafyada yaşananlara baktığımızda güçlü bir orduya ihtiyacımızın olacağını ve bunu da mutlaka gerçekleştirmek gibi bir görevimiz olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle başta devam eden Gazze olmak üzere Suriye, Irak, İran, Ukrayna, Yunanistan ve yavaş yavaş ısınan Güney Kıbrıs gibi geleceğin kolay kolay bir öngörüsünün yapılamayacağı devasa bir ortamda her zaman uyanık ve güçlük olmak durumunda olduğumuzu asla unutmadan çok dikkatli bir siyasetin ardında kalmalıyız. Çok da haddim değil ama bence özellikle Suriye gibi içi son derece karışık bir ülkede temkinli bir siyasetin ülkemiz menfaatine olacağını düşünüyorum. Bu konuda sınır emniyetimizi öne alarak atacağımız adımların sonrasını hesaplayacak bir diplomatik kadronun sahibi olduğumuzu düşünüyorum.
Ve şimdi savunma sanayi meselesine geliyorum. Hani yerli ve milli diyoruz ya işte bunun ne demek olduğunu şu son İsrail’in Katar’ın Doha’sına yapılan hava saldırısından iyi anladığımızı düşünüyorum. Bilindiği gibi Katar’da çok güçlü bir ABD üssü var ve ayrıca Katar tarafından ABD’den alınmış çok kaliteli hava savunma sistemleri de vardı ama bu sistemler her ne dense İsrail vurucu güçlerini göremedi mesela. Yine bilindiği gibi bizlerde bir Nato üyesi olarak silahlarımızın büyük bölümünü ABD’den aldığımızı iyi biliyoruz. Sadece ABD’den değil diğer hangi Avrupa ülkesinden silah alsak o silahların o ülkelerin izniyle kullanılabileceğini artık hepimizin iyi bildiğini düşünüyorum.
Bu arada savaşların artık cephe savaşlarından roket ve füze savaşlarına döndüğünü de söyleyelim ve meselenin basit bir ateşleme düğmesine basmakla kentlerin yerle bir olduğunu şu son 5 yılda yaşanan savaşlardan görüyoruz. Dolayısıyla tüfekten füzelere geçişle ülkelerin çok teknik bir savaşla karşı karşıya kaldığını, bunun içinde hazırlıklarımızı bu değişime uygun eğitimlerle destekleyerek kendi dilimizde, kendi yaptığımız programlarla savunma sistemlerimizi donatmanın ne kadar önemli olduğunu bu işin içinden gelen birisi olarak söylemek isterim. 21 Eylül 2025 Erhan Göçmen