İstiklal Savaşı’nın kahramanı, 3. Kafkas Tümeni Komutanı Bandırmalı Ahmet Nuri Öztekin
Yazımızın iki ana konusu var.
İlki, 3’üncü Kafkas Tümeni Komutanı ve onun askerleri, diğer ise bugün bile bir ana şefkati ile 3’üncü Kafkas Tümeni’nin aziz şehitlerini yamaçlarında kucaklayan ve barındıran “Nasuhçal Tepesi”…
Bugün sizlerle kısa da olsa zamanda yolculuğa çıkarak, 104 yıl öncesine gideceğiz.
3’üncü Kafkas Tümeni’nin kan, gözyaşı, fedakârlık ve kahramanlıklarla dolu hikâyesi Trabzon’da başlıyor.
Tümenin komutanı BANDIRMALI Albay Ahmet Nuri Öztekin’dir. Ne acıdır ki, bu kahraman komutanın mezarı da, Nasuhçal Tepesi’nde yatan askerleri gibi kayıptır.
27 Nisan 1921’de, Trabzon’da bulunan Tümen Komutanı Albay Ahmet Nuri Öztekin’e, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’dan, kişiye özel, şifreli bir telgraf gelir. Telgrafta, “3’üncü Kafkas Tümeni’nin, Batı Cephesi’nde görevlendirildiği ve derhal Trabzon’dan deniz yoluyla Akçaşehir’e (Akçakoca) gitmesi” emredilmektedir.
Tümen, Batı Cephesi kuvvetlerine katılmak üzere 7 Mayıs 1921 günü, köhne bir gemi ve römorkörlerle Trabzon’dan, Düzce Akçakoca’ya hareket eder. Tümen, 4 gün süren ve her an Yunan gemileri tarafından batırılmak endişesiyle dolu zorlu bir deniz yolculuğunun ardından 11 Mayıs 1921 günü Akçakoca’ya ulaşır. Ancak, bu yolun sadece bir bölümüdür ve Eskişehir’e daha 270 kilometre yol vardır.
Tümen erlerinin ayaklarında çarıktan başka ayakkabı yoktur. Tümen, Akçakoca’dan yürüyüşe başlar. Hedef, Eskişehir’e gitmek için demiryolu hattının geçtiği Sarıköy (Yunus Emre) köyüne ulaşmaktır. 3’üncü Kafkas Tümeni, Akçakoca-Düzce-Bolu-Mudurnu-Nallıhan-Mihalıççık güzergâhında 11 günlük zorlu bir yürüyüşten sonra nihayet demiryoluna kavuşur. Tümen, buradan tren katarlarıyla Eskişehir’e gelir.
Düşman, ileri harekâta geçmiştir. 3’üncü Kafkas Tümeni, cephenin en güneyine, 12’inci Grup Bölgesi’ne gönderilir. Eskişehir’den trenle yola çıkan 3’üncü Kafkas Tümeni, “Çöğürler” tren istasyonuna gelir ve hemen düşmanı karşılamak için yürüyüşe başlar. Çok geçmeden, Çöğürler istikâmetinden dörtnala gelen bir atlı emir subayı, Batı Cephesi Komutanlığı’ndan yeni bir emir getirir. Emirde, “3’üncü Kafkas Tümeni”nin, Nasuhçal Tepesi’ni savunması” emredilmektedir.
15 TEMMUZ 1921 NASUHÇAL MUHAREBESİ
3’üncü Kafkas Tümeni, 223 subay, 3325 er, yani toplamda 3548, 1’inci Yunan Tümeni ise subay ve er toplamı olarak 12.500 kişidir.
3’üncü Kafkas Tümeni’nin elinde 62 makineli tüfeğe karşı 1’inci Yunan Tümeni’nde 288 makineli tüfek vardır. 3’üncü Kafkas Tümeni’ndeki 4 topa karşılık, 1’inci Yunan Tümeni’nde ise 32 top bulunmaktadır.
3’üncü Kafkas Tümen Komutanı Albay Ahmet Nuri, 15 Temmuz 1921 günü askerlerine Nasuhçal Tepesi’ni hedef göstererek, düşmandan bir an önce tepeye çıkmalarını emreder.
Yunan 1’inci Tümeni’nin hedefi de Nasuhçal’ı ele geçirmektir.
Zamana karşı yapılan yarışı BANDIRMALI Ahmet Nuri Öztekin’in askerleri kazanarak, düşmandan önce Nasuhçal’a yerleşir.
Ahmet Nuri Bey, saat 17.00’de, Nasuhçal’da bulunan telefon merkezi aracılığıyla Çöğürler köyündeki 4’üncü Grup Komutanı Albay Kemalettin Sami Bey’i arayıp, “Tümeninin, düşmandan önce Nasuhçal’a çıktığını ve düşmanı Nasuhçal’da bekleyeceğini” söyler.
Ne Ahmet Nuri, ne de askerleri, Nasuhçal’ı ve araziyi tanımaktadır. Bilmedikleri şey ise şudur: Nasuhçal’da su yoktur! Askerler, tepeye düşmandan önce çıkmak için hemen yakında bulunan “Damlalı” köyünün çeşmesinden mataralarını doldurabilmişlerdir. Tümenin sularını taşıyan saka erleri, su fıçılarını doldurmaya zaman bulamamışlardır.
Nasuhçal’ı, akşam saatlerinde Yunanlıların 32 topu birden dövmeye başlar.
3’üncü Kafkas Tümeninin erleri, büyük bir sabır ve sükûnetle düşmanın topçu ateşinin durmasını beklemektedir. Bu sırada tümenin piyadeleri de Nasuhçal Tepe’ye taarruz için adım adım ilerlemektedir. Gecenin karanlığında Nasuhçal ve güneye uzanan tepeler hattında bazı mevziler, sabaha kadar defalarca el değiştirir. Gece yarısına doğru savaş, korkunç bir durum vardır. Ancak Nasuhçal, dayanmalıdır. Çünkü Nasuhçal Tepesi’nin düşman eline geçmesi demek, 7’inci, 4’üncü, 23’üncü, 5’inci, 24’üncü, 41’inci ve 3’üncü Kafkas Tümenlerinin, yani toplamda 7 Türk tümeninin kuşatılıp imha edilmesi demekti. Sabaha kadar hem Nasuhçal Tepe’de bir yandan da düşman ateşiyle boğuşan 3’üncü Kafkas Tümeni askerlerinin sayısı da çok azalmıştır. Geriden de gelecek takviye kuvvet de kalmamıştır. Nasuhçal, adeta tüm batı cephesi, savunma hattının kapısı durumuna gelmiştir.
Yunanlılar, 12.500 mevcutlu 1’inci tümenleriyle ve tüm güçleriyle bu kapıyı zorlamaktadırlar. Kanlı çarpışmaların olduğu gece de, 3’üncü Kafkas Tümeni’ne, ”dayanın” emri gelirken, 4, 23, 5’inci Kafkas, 24 ve 41’inci tümenlere ise “Bu gece Eskişehir istikâmetine çekilin” emri verilmiştir. Bu tümenlerin emniyetle geri çekilmeleri, 3’üncü Kafkas Tümeni’nin Nasuhçal’da dayanmasına bağlıdır. Gece yarısından sonra acı haber gelir. Cephane tükenmek üzeredir. Asker susuz, yorgun ve cephanesizdir. Artık askerin tek cephanesi süngüsü ve düşmanı boğan elleridir. Tüm bu zorluklara rağmen sabah 07.00’de yapılan son bir süngü hücumunda Nasuhçal etekleri düşmandan bir kez daha temizlenir.
16 Temmuz sabahına güneş doğup, hava aydınlandığında Nasuhçal Tepesi’nin zirve yamaçları Yunan ölüleriyle doludur.
Asker, dünden beri doğru dürüst bir şey yememiş olup, hem aç, hem de uykusuz bir durumda savaşmaktadır. Ancak askerin en büyük sıkıntısı, susuzluktur. Nasuhçal’da asla su yoktur.(Bugün bile Nasuhsal Tepe’de su yoktur.) Su, ancak Nasuhçal’ın doğusundaki Damlalı köyünde ve batısındaki “Avdan” köyünde vardır. Avdan köyünde ise sadece bir su kaynağından temin edilebilmektedir. Damlalı köyü ise zaten düşman elindedir.
Tüm gece süren çarpışmada, Nasuhçal yamaçlarında yatmakta olan her iki tarafın yaralıları inlemekte ve yaralıların ağzından Türkçe ve Yunanca tek bir sözcük dökülmektedir: “Su”
Ancak dün gece ve o gecenin kanlı sabahında Nasuhçal Tepe’de olmayan iki şey vardır: “MERHAMET ve SU”
Sabah güneş doğduğunda Nasuhçal, hâlâ elimizdedir. Ancak 3’üncü Kafkas Tümeni de tükenmiştir.
Nasuhçal Tepe’yi savunan tümenin erlerinin dörtte üçü şehit veya yaralıdır.
Tam da bu sırada “Makas Alanı” köyü istikâmetinden yeni bir Yunan birliğinin geldiği görülür. Bu birlik, Yunan 2’inci Piyade Tümeni’dir. Harp sahasına dinlenmiş ve daha doğru dürüst çarpışmaya girmemiş 12.500 yeni Yunan askeri gelmiştir. Bu olay, Nasuhçal savunucularının tüm ümitlerini bir anda alıp götürür. Gelen sadece Yunan piyadesi değildir. Bu tümenle birlikte gelen en az 30 top daha Nasuhçal Tepe’ye ateş edecek demektir. Güzel Türkçemizde “güç, oyun bozar” diye bir atasözü vardır. Bu söz tam da buraya uymaktadır.
3’üncü Kafkas Tümeni erleri ellerinden geleni yapmışlar ve oyun bitmiştir.
4’üncü Grup Komutanlığı’ndan ve Batı Cephesi Komutanlığı’ndan gelen son emirde tümenin biraz daha dayanması istenmektedir. Bunun nedeni de tümenlerin hâlâ çekilmeye devam etmeleridir. Sayıları çok azalan tümen askerleri, muharebeye devam ederler. Yeni Yunan tümeninin yetişip, Nasuhçal Tepe’ye yapılan taarruza katılmasıyla çarpışma daha da şiddetli olarak başlar.
Tüm uğraşılara rağmen saat 11.45 sularında Nasuhçal Tepe sükût eder. Sağ kalabilen erler, arkalarında şehit ve yaralıları bırakarak adeta bir sel durumunda Nasuhçal Tepe’nin batı yamaçlarından aşağı koşarak inmeye başlar.
BU DİRENİŞİN SONUÇLARI
3’üncü Kafkas Tümeni’nin bu şanlı direnişi üç önemli sonuca yol açar:
- Cephenin gerisinde bulunan 4, 23 ve 5’inci Kafkas, 24 ve 41’inci tümenler, yani beş Türk tümeni, kuşatılıp imha edilmekten kurtuldu.
- Yumruçal-Nasuhçal hattındaki Türk direnişinin şiddetini öğrenen Yunan ordu komutanı Papulas, Yunan 1’inci Kolordu’nun “SEYİTGAZİ” istikâmetinde yapmayı tasarladığı kuşatma manevrasından vazgeçerek, 2’inci Kolordu’ya yardım etmesini emretti. Böylece Yunan ordusunun kuşatma planı suya düşmüş oldu.
- Bu bölgede yaşanan kanlı muharebeler sonucunda 3’üncü Kafkas Tümeni ve 7’inci tümenimiz adeta yok oldular. Ancak onlara taarruz eden Yunan tümenleri de çok kayıp verdiler. Bunun ispatı ise muharebelerde 11 Yunan tümeni savaşmıştır. Yaklaşık 1 ay sonra başlayacak olan Sakarya Meydan Muharebesi’nde ise savaşan Yunan tümeni sayısı 9’dur. Yani Yunanlıların da iki tümen askeri savaş dışında kalmıştır.
Bugün Nasuhçal Tepesi’ne çıktığınızda iki mezar görebilirsiniz. Bu mezarları kimin ve ne zaman yaptığı bilinmiyor. Bilinen tek şey, bu mezarların bulunduğu tepenin tüm yamacının aziz şehitlerimizin mezarları ile dolu olduğudur.
Onlar, 3’üncü Kafkas Tümeni askerleri, düşmanı Nasuhçal’da beklediler. Savaştılar, susuzluğa, açlığa, uykusuzluğa sabrettiler ve şehit düştüler. Onlar, üzerlerine düşen görevlerini yaptılar ve hâlâ Nasuhçal’da bekliyorlar ama artık düşmanı değil, sizleri, bizleri bekliyorlar. SÜLEYMAN DUMAN Emekli astsubay