Soner Atabek EĞİTİMCİ YAZAR

Tarih: 03.01.2024 19:50

TABULAR

Facebook Twitter Linked-in

Değerli okurlarım, 

Kafalarımızda ne kadar yasak biriktirmişiz. Öylesine ağır bir baskı altındayız ki neredeyse kendi kendimizden, kendi düşüncelerimizden korkar olmuşuz. Gölgesinden bile korkacak hale geldik. 

“Silivri soğuktur. “sözü bunu kanıtlar nitelikte. Bir atasözü gibi yerleşti dilimize... 

En ilericimizin kafasına bile dizi dizi yasaklar, gelenekler, çevre baskıları, iş ortamındaki baskılar ve köhne alışkanlıklar çöreklenmiş halde. 

Alışılmışın biraz dışına çıkmaya çalışıldığınızda hemen kaşlar çatılıyor ve işaret parmakları kalkıyor:

‘’Ama yasak!’’

‘’Ama tüzükler!’’

‘’Ama yasalar!’’

‘’Ama gelenekler!’’

‘’Ama iç hizmet talimatnameleri!’’

‘’Ama töremiz!’’ 

‘’Ama el alem ne der!’’

Çağa uygun olmayan yasalar da, yasaklar da, gelenekler de, insana zulüm yapmaktan öteye geçmez. İlerleme insanın başkaldırması ve kendisini engelleyen yasakları yok sayması demektir. En yalın tarifiyle ‘’ilerici’’ olmak da budur.

Kurucu düzenin yasalarını, yasaklarını ve gelenek baskılarını savunmanın adı ilericilik değil, tutuculuktur, bağnazlıktır. 

Ciddi bir düşünce ortamında, yasaları savunmaya öncelik verip de ‘’ilerici’’ gibi görünmenin yolu yoktur. Ama ne yazık ki ülkemizde böyle gariplikler yaşanabiliyor. Yanlış düzenden memnun olanlar gayet de “çağdaş” olarak kendilerini nitelendirebiliyorlar. 

Her şeyin kutsal bir dokunulmazlık perdesi altında saklandığı ülkemizde yıkılması gereken öyle çok tabu var ki! 

Esas değişikliğin kafalarda oluşması gerekiyor.

’Devlet suç işlemez!’’ yargısından başlamak belki de en doğru yol. Devlet insanlardan oluşur ve bu insanlar da diğer insanlar gibi suç da işleyebilir, hata da yapabilir.

Ne var ki devleti yönetenlere sorarsanız, böyle düşünmek devlet memurlarının, güvenlik güçlerinin, politikacıların; kısacası ‘’devlete hizmet etmiş ve edecek’’ herkesin şevkini kırar. Kutsal devlet algısına karşı bir düşünce ifade etmek devlete ihanetle eşdeğer görülür. Oysa devlet içindeki insanların yanlışlarını kabul etmek devleti güçlü ve kutsal yapacak yegane şeydir. Devlet çarkı içindeki insanların hataları ne kadar çok olursa bu hatalar malesef devlete fatura ediliyor ve bu durumda en çok yarayı da alan yine devletimiz oluyor. 

Devletin hatasız, temiz, hesap verebilir insanlardan oluşması tüm toplumun hayrınadır. Bir çürük elmanın tüm kasadaki elmaları çürümesi gibi yanlış yapan insanların devlet içinde kendine yer bulması devlet çarkını çürütür, bunun sonucunda toplumun devlete olan güveni sarsılır. Devletimin yanlış yapmayacağı algısı herkese işlenir. 

Bu yüzden işkenceler itiraf edilmez.

Bu yüzden dünyanın her yerinde açığa çıkan uluslararası şirket yolsuzlukları, dağıtılan rüşvetler bizde örtbas edilir. Ve gene bu yüzden bu ülkenin başbakanlarına yapılmış suikastlar gizli kalır.

Bütün amaç, ‘’devlet’’ denilen kutsal kavramı korumak. Oysa devlet insan içindir. Devlet eğer yurttaşların yaşamını kolaylaştırmak yerine onlara hayatı zehretmek için başlarına dikilmiş ceberut bir yönetimse ne saygınlığı kalır ne de güvenilirliği.

Yasaya uygun olmayan hayat değişmez ama hayata uygun olmayan yasa değişir.

‘’Aslolan hayattır’’

Eğitimci Yazar

Soner Atabek


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —