4 Eylül 2023 Pazartesi günü başlayan 2023-2024 eğitim öğretim yılı hayırlı uğurlu olsun.
Değerli okurlarım;
2002 yılından beri Türkiye'de eğitim sistemi, 16. Kez değiştirildi. Beceriksiz eğitimciler tarafından yazılan genellikle sıkıcı, miladı dolmuş bilgilerle dolu ders kitapları okutuluyor. Bu ders kitapları, çocuklarda bilgi arzusu uyandırmıyor, duygu ve düşünceleri geliştirmiyor. Aksine, çoğu zaman kitaplara ve özgür düşünceye olan her türlü ilgi yok ediliyor.
Peki ya sonra, okulu bitirince neler oluyor?
Milyonlar kendi kaderiyle baş başa kalıyor. Bu insanların ilgisini çekecek kitaplar yazılmaz. Konuşmalar da yapılmaz. Edebiyat, tiyatro, bilim, sergiler, konserler ve konferanslar onlara yönelik değildir.
Geçmiş tarihlerde olduğu gibi günümüzde de okumuş insanlar halk kitlelerini aşağılayarak şöyle söylerler:
Salak halk! Her konuda cahildir. Zekâya kulak asmaz. Midesi, cebi ve içkisi dışında ilgisini hiçbir şey çekmez.
Sizlere eski Ahit’te geçen Kabil ile Habil hikâyesini hatırlatmak istiyorum. Kabil kardeşi Habil’i öldürdükten sonra Tanrı, Kabil’in vicdanına sorar? Kardeşin Habil nerede? Kabil ise , ‘’Habil’den bana ne? Ben onun bekçisi miyim? diye cevap verir.’’
Bu hikâye halkların hayatında binlerce kez tekrarlanır. Vicdanın sesi kültürlü ağabeylere, aydınlara, halkın okumuş kesimlerine sesleniyorum: Halk kitleleri, sizin küçük kardeşleriniz ruhsal, zihinsel olarak nasıl bir hayat sürdürüyor? Cevabı ise genellikle Kabil’in sözleriyle örtüşmektedir: Bana ne? Kardeşlerimin bekçisi miyim? Kendi işim, dertlerim var.
Bana ne’nin karşılığı olarak halk kitleleri, terbiyeden yoksun kalıyor, bu yoksunlukla, ormanları yakıyor, caddeleri kirletiyor, park’lara çöp atıyor, trafiği birbirine katıyor, hak, hukuk, adalet nedir bilmiyor.
Değerli okurlarım
Halktan gelen insanlara dikkat edin, üst tabakadan insanlarla karşılaştıklarında ne kadar mahcup davrandıklarını göreceksiniz. Neden? Çünkü bu insanlara herkes her yerde bağırıyor. Onları kovuyor, hor görüyor. Onlarda güzel giyinen insanlardan sakınıyorlar. O tarz insanları sevmiyor, onlardan korkuyorlar. Nihayetinde kalplerinde kin, nefret ve intikam duyguları birikiyor. Aynı halkın çocukları olmalarına rağmen eğitimli olanlara kardeş gibi değil, haset edilen düşman gibi davranıyorlar.
Etraflarında gördükleri gösteriş, şık kıyafetler, şatafatlı eğlenceler kendilerinde yeni bir kıskançlık duygusu doğuruyor. Daha fazla alınıyorlar. İnsanlar kıskançlık, öfke ve tatminsizlikle dolu bir ortamda doğup büyüyor.
Ülkemizdeki toplumsal hayatın düzeni onları daha da kaba ve kızgın bir hale getiriyor. Ancak bu sorunların çözümü hakkında hiç kimse düşünmüyor. Hiç kimse de bir şey yapmıyor.
Bilim insanları, aydınlar, eğitimliler sahip oldukları imkânlarla birlikte halk kitlelerinin ulaşması mümkün olmayan mevkilerde oturuyorlar. Kitap, gazete ve televizyonlarda halkın anlamayacağı bir dil kullanıyorlar.
Antik Yunan’da, Sokrates yıllar boyunca meydanlarda halk kitleleriyle hayatın gerçeği ve güzelliğiyle ilgili sohbetler etmiştir. Ülkemizde benzer halk eğitimcileri neredeler?
Milyonlarca insan, meyhanelerde, kahvehanelerde vaktini boşa harcıyor. Halkın aklını ve vicdanını zehirleyen, at yarışları, iddia, şans oyunları, neredeyse her evde oynanırken, halkın daha iyi bir hayat sürmesine ilişkin güzel ve akıllı sözleri yıllardır hiçbir yerde duymak mümkün olmuyor.
Sonra da okumuş beyefendiler alt tabakadan insanların kaba, sarhoş, yalancı, kıskanç ve her şeye ve herkese kızgın olduklarına şaşırıp söyleniyorlar.
Söylenmeyin! Beyefendiler, bunlar sizin eseriniz.
Eğitimci –Yazar
Soner Atabek