Sokakları seviyorum.
Bu küçük kentin küçük, serseri sokaklarını.
Birbirine benzeyen, birbirine sokulmuş, sanki el ele tutunmuş, akraba sokaklar… Birbirine hep geçmişi fısıldayan yaşlı sokaklar…
Bakmayın siz, onlar da yeni sokakları kıskanır, çaktırmadan. Yeni, güzel evli sokakları.
Neler görmüşler, neler yaşamışlar, kimleri konuk etmişler, büyümüşler, sonra küçük, küçücük kalmış, o dilsiz sokaklar. Yalnızlığa terk edilmiş sokaklar. Çocuk sesleri ile coşmuş, şenlenmiş, onları tozlu yollarında büyütmüş, çilekeş sokaklar.
Ben bu sokakları seviyorum.
Alır başımı giderim bu sokaklarda.
Onları dinler, onların sessizliğinde dinlenirim.
X X X
Ben sokakları seviyorum.
Alır başımı giderim, benim sokaklarımda.
Sokakların kimsesizliğini paylaşırım. Evlerin pencerelerinde gözleri sokağa takılmış yalnız insanlara gülümsemek, tanıdıklarıma hal hatır sormak, sokağın diliyle konuşmak, havasını koklamak…
Hayatın fotoğrafına dalmak…
X X X
Bu sokaklar, yaşlı tanıklarıdır kentin.
Her sokak, bu küçük kentin tarihini taşır.
Her sokağın adı, sanı aynıdır.
Bu yoksul sokaklar, insan kokar.
Orada tanıştır insanlar.
Acıda ve sevinçte ortak olmanın yükünü taşır insanlar.
Yoksulluğu da.
İnsanlar, kapı önlerinde, hayatın her şeyine duacıdırlar, hele de güneşe.
X X X
Sokakları seviyorum.
Serseri sokakları.
Özgürlüğün ve cesaretin cirit attığı bu sokakları.
Yaşam kavgasının insanları harman ettiği bu kentin, bu serseri sokaklarını seviyorum.
Onlar benim sokaklarım.
Benim insan kokan sokaklarım…
