Taylan Özgür KÖŞKER (Güne Özel Hikayeler)

Tarih: 16.07.2023 18:50

SARI BALONCUK

Facebook Twitter Linked-in

         Baloncuklar arı duru, saydamdı. Yine de tüm renklerin ışıltısını, güzelliğini taşıyordu. İçlerinde mavi , yeşil, kırmızı, sarı, mor vardı. Yeni silinmiş cam içinde pırıl pırıldılar.

         Baloncukları üfleyen çocuk sanki düşteydi. Öylesine mutluydu ki onları üflerken...

         Elindeki uzun çubuktan durmadan çıkan baloncuklar minicik dünyasıydı onun. İçinde ırmaklar, denizler, okyanuslar vardı. İçinde dağlar, koyaklar, mağaralar, kutuplar, çöller... İçinde kuşlar, kelebekler, sarıca bal arıları... 

          Güneş, toprağın, türlü çiçeklerin, bahçedeki mis gibi kokan nanelerin üzerine ışıklarını saçıyordu.

         Bahçe, rüzgarın esintisiyle çiçeklere, nanelere, böceklere, kuşlara ev sahipliği ediyordu. 

         Doğa, şarkısını olanca güzelliğiyle söylüyordu.

         Çocuk, yeniden mutlulukla gülümsedi. Baloncukları birer birer üfledi. Baloncukların hepsi de ilk önce bütün güzelliğiyle uçuyordu. Birer bilye gibiydiler. Sonra gökyüzüne doğru yükseliyorlardı. Kimisi de yarı yolda patlıyor, yok oluyordu. Diğerleri de sırayla yok olacaktı.

         Tüm bunlar onlarca kez tekrarlandı. Yalnız içlerinde bir baloncuk vardı. Göğün maviliklerine süzülmek istiyordu. Sarı rengin ağırlıkta olduğu bu baloncuk çocuğun üfleyişiyle bir anda dünyaya gelmişti. Gelir gelmez de bu güzelim dünyaya tutulmuştu. 

         Çiçeklerin, rüzgarın, binbir türlü renklerin ışıltısı onu büyülemişti. Bu güzelim dünyaya hemencecik hoşça kal deyip gitmek istemedi.

         Ne yapmalıydı?

         Düşünüyordu.

         Zamanı pek azdı. Bu kısacık yaşamına bir "Ceee!" deyip de gidecek miydi?

         Kırmızı Baloncuk Sarı Baloncuğa baktı,

"Bizim yaşamımız çok kısadır. Her zaman böyle olagelmiştir. Bunu sen mi değiştireceksin? Hadi git işine. Bugüne değin böyle gelmiş böyle gider. O yüzden..." demeye kalmadı ve o anda patlayıp yok oldu Kırmızı Baloncuk.

         Sarı Baloncuk, yarı üzüntülü yarı kızgınlıkla,

"Bakın işte ben böyle olmak istemiyorum." dedi. "İşte Kırmızı Baloncuk, daha cümlesini bile tamamlayamadan yok olup gitti.

         Ben yaşamak istiyorum. Dünyayı dolaşmak, görmediğim yerleri görmek, tatmadığım yemişleri tatmak istiyorum."

         Renksiz, kokusuz baloncuklara sinir oluyordu baloncuk. 

"Şu kısacık yaşamınızda doğru düzgün bir renginiz bile yok." diyordu içinden.

         "Geliyorsunuz ve hiçbir şey yapamadan hatta bu dünyanın ayrımına bile varamadan sönüveriyorsunuz.  Ya da patlıyorsunuz. Denizin dibindeki balıklar gibisiniz. Onlar da suyun içinde olduklarını bilmezlermiş. 

         Yaşamak bu mudur yani?" diye isyan ediyordu.

         Baloncuklardan biri -en renksiz olanı- alınmış olacaktı ki dayanamadı ve dile geldi:

"Ne yapacaksın sen?" dedi. "Kendi işine baksana. Bu yazgıyı sen değiştiremezsin. Bizler baloncuklarız. Bizim kısadan da kısacık yaşamımız vardır. Hiçbir şeyin değişmesini istemiyoruz. Hayatımız..." dedi ve o anda o da patlayıp yok oldu.

         Sarı Baloncuk,

"O zaman da işte böyle sönüp gidersin." dedi. "Zaten söndün işte. Daha dünyayı anlayamadın. Sırrına eremedin. Yok olup gittin. Bunu mu istiyordun?"

         Yok olup giden diğer baloncuklar, Sarı Baloncuğu dinlemiyorlardı bile. Sorgulamak isteyen de daha fazla dayanamadan, direnemeden bu dünyadan ayrılıyorlardı. Bir şeyler yapmak için daha fazla direnmeleri gerekti. Daha hızlı olmaları gerekti.

         Sarı Baloncuk'a göre baloncuk da olsa onun bir kişiliği olmalıydı. Dünyayı, yaşamı sorgulamalıydı. Bulutları, çayırları, kuşları, kelebekleri doyasıya seyretmenin tadına varmalıydı. Karıncaları, böcekleri, denizleri...  Kısa bir an da olsa o sonsuz maviliğe bakmalıydı. 

         Anlamın izlerini sürüyordu. Havadaki kuş izinde, serçelerin ötüşünde, çam ağaçlarının yapraklarında arıyordu. 

         Gökyüzünde kuşlar uçuyordu. Hayat kısaydı.

         Kelebekler, turuncu rengin üstünde kara benekliydiler. Kimisi sarıydı... Kimisi de apaktı.

         Kuşlar, kapkara, sarı, gri, mor kuşlardı. Dünya, bütün canlı varlıkları, bitkileri böcekleriyle, hepsiyle bir renk cümbüşüydü.

         Baloncuk, yavaş yavaş süzülüyordu. Neredeyse patlayıp yok olmak üzereydi. 

         Bir çıkar yol arıyordu. Ancak henüz hiçbir yol bulamamıştı.

         O kısacık sürede bir kuş gördü. Görür görmez de seslendi:

"Hey!  Güzel kuş kardeşim! Buraya bakar mısın lütfen!  Bu güzelim dünyayı çok sevdim ben. Daha uzun yaşamak istiyorum. Bana yardım eder misin?"

         Kuş, bir yerlerden gelen sesi işitti. Ama nereden geldiğini anlayamadı. Kendi yaşamını sürdürmeye koyuldu. Gökyüzüne doğru uçtu.

         Su gürül gürül akıyordu. Bir gümüş pırıltısındaydı. Öte yanda bir incir ağacı vardı. Ağacın en üst dalında kahverengi bir kuş daha vardı. Kuş, küçüçük bedeninden beklenmeyecek kadar tiz bir sesle ötüyordu. 

         Sarı Baloncuk, ona da baktı. Bir umar aradı. Az önceki kuştan bir ses çıkmayınca ondan da bir yardım alamayacağını düşündü. Zaten öyle bir kendisini kaptırmış ötüyordu ki dünyayı duymayacak gibiydi. Sesi insanın içine işliyordu. Acıklı, tiz... 

         Bir baykuş her gün bu zamanlarda yaptığı gibi elektrik direğinin en tepesine kondu. Hızlı hızlı ötmeye koyuldu. Kafasını bir o yana bir bu yana çevirip duruyordu.

         Baloncuk, baykuşun sesini duyar duymaz olanca sesiyle haykırdı:

"Baykuş! Sevgili Baykuş!" dedi. "Ben diğer baloncuklar gibi olmak istemiyorum."

         Baykuş, kocaman, yusyuvarlak başını çevirdi. Baloncuğun söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştı.

"Ne dedin sen? Bana mı söylüyorsun?" 

"Evet sana söylüyorum baykuş. Zamanım çok az. Bana yardım et. Yoksa birazdan patlayacağım. Bizler baloncuklarız. Çocuklar üfler bizi. Mutlu olurlar. Bizler de renkli renkli uçar, gökyüzüne doğru savrulup gideriz. Sonra yarı yolda yok oluruz. Ama ben diğer baloncuklar gibi olmak istemiyorum. Kalıcı olmak istiyorum. Yaşamak istiyorum. İz bırakmak istiyorum. Gezmek, tozmak, yeni yerler görmek istiyorum. Yeni arkadaşlar edinmek istiyorum."

" Dur dur bekle sakin ol biraz. İyi de ben sana nasıl yardım edebilirim ki! Ben, kendi halinde bir baykuşum. Her gün akşam olmaya yakın bu direğe konarım. Çevreme şöyle bir bakarım. Akşamın olmasını beklerim. Akşam olunca her taraf zifiri karanlık olur. Herkes bir bir yuvalarına çekilir. Arılar, kuşlar, yılanlar, böcekler, kurtlar, tilkiler... Sonra da uyurlar... Ama ben uyumam. Geceyi severim ben. Dolaşırım, gizemlice öterim. Yaşayıp giderim."

"Ne güzel işte. Yaşıyorsun. Ben de yaşamak istiyorum. Gece gündüz fark etmez."

         Baykuş, yine de şaşırmıştı. Ona, yani baloncuğa yardım etmek istiyordu. Ama ne yapabilirdi? Düşünüyordu. Elinden ne gelebilirdi?

         Rüzgar gülleri, rüzgarın da etkisiyle dönüyordu.

         Sarı Baloncuk, bu kez rüzgar güllerinden birine seslendi:

"Hey Rüzgar Gülü, bana yardım et! Sönmek üzereyim. Dünya pek bir güzel... Dünya pek bir göz alıcı... Dünya, çok renkli... Bırakıp gitmek istemiyorum. 

         Rüzgar Gülü, öyle bir dönüyordu ki... Çıkardığı sesten ötürü baloncuğu duymadı.

"Vuuvv! Vuuvvv!"

         Baloncuk son bir umutla yeniden seslendi:

"RüzgarGülüüüü! RüzgarınGülüüüüü! Lütfen yardım et!"

         Rüzgar Gülü, bu ilk başta cılız gibi gelen sesi duydu. Sonra yankı yaparak gelen etkili ve gür sese kulak verdi. Duymuştu onu.

         "Bu baloncuk da neyin nesi!" dedi. 'Birşeyler söylemeye çalışıyor bana. Fakat  benbirşey anlayamadım.'

         Baloncuk, yeniden isteğini tekrarladı. Bu kez daha da yırtınarak, daha da gürleyerek,

"Lütfen bana yardım eeet!" dedi.

         Rüzgar Gülü, önce irkildi. Sonra o da tane tane konuştu. Sözcüklerin üzerine bastırarak,

"Sana yardım edeceğim." dedi.

Sarı Baloncuk sevinçle hopladı, biraz daha direnerek yükseldi. Mutluluk ve coşkuyla,

"Sahi mi söylüyorsun? Peki nasıl yardım edeceksin. Nasıl?"

"Aslında sana ben yardımcı olmayacağım.."

"Peki kim olacak?"

"Rüzgar Dede."

"Rüzgar Dede mi? 

"Evet. Rüzgar Dede"   

"O da kim?"

"Rüzgar Dede, bütün yel değirmenlerinin, rüzgar güllerinin dedesidir. Tüm rüzgarların en bilgesidir. Tüm yaşamın gizini bilir. Onu çok severiz. Ona saygı duyarız. O, bize her konuda yardımcı olur."

"Neler yapar?"

"Bizim yaşamımız için en gerekli şeyi yapar?"

"Nedir o?"

"Elbet rüzgardır."

"Beni ona götür hemen, çünkü zamanım daralıyor. Zamanım pek az."

"Seni ona götüreceğim."

"Haydi o zaman."

         Rüzgar Gülü, olanca görkemiyle ve sesiyle daha da hızlı dönerek Rüzgar Dede'ye seslendi.

"Vuuvv! Vuuuvv! HeeeyRüzgarDedee! Bir konuğumuz var. Senden yardım istiyor."

         Bir anda tüm çiçekler, otlar, kuşlar bu güçlü rüzgarın etkisiyle sallandı. Direkler çatırdamaya, ağaçlar, yaprakları ve dallarıyla sarsılmaya başladı.

         Rüzgar Dede, tüm görkemiyle geldi. Rüzgar Gülü yeniden söze girdi:

"Burada yardıma gereksinimi olan bir baloncuk var. Ona olsa olsa sen yardım edersin Rüzgar Dede. Yalnız zamanının çok az olduğunu söylüyor. Bir an önce harekete geçmeniz gerekiyor.

         Rüzgar Dede, şöyle bir soluklandı. Ama bu arada yine her yer, tüm canlılar sallandı. Herkes bir yerlere tutunmaya çalıştı.

"Kime yardım edeceğimi göremiyorum." dedi.

"Bir baloncuk." dedi Rüzgar Gülü.

"Ne baloncuğu." dedi Rüzgar Dede.

"Hani şu hemen patlayıp sönen baloncuklardan. Cam gibi olurlar."

"Gördüm. Sarı bir baloncuk bu." dedi Rüzgar Dede.

"Evet. Sarı bir baloncuk."

         Sarı Baloncuk, artık Rüzgar Dede'nin büyüklüğünden midir nedir konuşacak hali kalmamıştı. Belki de son anlarını yaşadığından ya da bitkin düştüğü için de olabilirdi. Son bir çırpınışla,

"Kurtar beni Rüzgar Dede." dedi. Son sözleri bir arı vızıltısı gibi çıkmıştı.

         Rüzgar Dede, son derece kendinden emin bir gülümsemeyle,

"Peki canım." dedi. "Seni kurtaracağım ve yaşatacağım. Şimdi beni iyi dinle ve söyleyeceklerimi iyi belle.

         Aşağıda bütün baloncukları üfleyen bir çocuk var. Seni de o üflemişti."

"Evet." dedi bitkinlikle sarı baloncuk.

"Seni ona doğru yollayacağım. Sana o yardım edecektir."

         Sarı Baloncuk herkesten yardım istemişti. Ama bir tek çocuktan yardım istemeyi düşünememişti. Hiç aklına gelmemişti. 

         Rüzgar Dede, güçlü bir üfleyişle - baloncuğu da incitmemeye çalışarak- rüzgarladı. Usta bir üfleyişti bu. Son bir gayretle ve Rüzgar Dede'nin olağanüstü ve ince çabasıyla çocuğa ulaştı baloncuk. Hiç zaman kaybetmeden söze girdi:

"Çocuk, çocuk bana ancak sen yardım..." derken çocuk baloncuğun içine giriverdi.

         Bir anda herşey olup bitivermişti. Artık baloncuğun içinde dünya tatlısı bir çocuk vardı. 

         Çocuk, baloncuğun içinde neşeyle ve şaşkınlıkla uçuyordu şimdi.  Yükseldiler, yükseldiler, yükseldiler...

         Anlaşılan Rüzgar Dede, yine büyüklüğünü göstermişti. Çocuk, ve baloncuk şimdi göklere doğru süzülüyordu. Neredeyse bulutlara erişeceklerdi.

         Baloncuklar hızla çoğalıyorlardı ve göklere yükseliyorlardı. Kırmızı, mor, sarı, yeşil, mavi baloncuklar... Gökyüzü, baloncuklarla ve gülümseyen çocuklarla dolmuştu.       

         Çocukların sevinci gerçekten de görülmeye değerdi. İçlerinde sarı saçlı, kapkara saçlı çocuklar vardı. Masmavi, yeşil gözlü çocuklar. Kapkara, ışıl ışıl gözlü çocuklar... Esmer, apak tenli çocuklar baloncukların içindeydiler. Hepsi de sonsuz bir sevgi ve mutlulukla aşağıya, bulutlara bakıyorlardı. Aşağıdaki evler, ağaçlar bir nokta gibi gözüküyorlardı. Bulutlar kocaman birer pamuk gibiydi. Kocaman Rüzgar Gülleri bile artık ufacık gözüküyordu. Dağlar, ırmaklar, denizler, göller, okyanuslar....

         Sarı Baloncuk, dünyada yaşamanın şansına erişmişti. Çünkü artık her baloncuğun içinde bir çocuk vardı. Ve tüm baloncukların içindeki çocuklar onlara yaşama şansını vermişlerdi. Üstelik hepsi de çok mutluydu. Mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Çünkü tümünün gözlerinin içi gülüyordu.

         Her insanın yüreğinin derinliklerinde bir çocuk vardır. Eğer ki o hep var olursa her zaman yüreğinin o kısmı pırıl pırıl, tertemiz kalır. O insan uzun yıllar geçse de yaşlansa da mutlu yaşar. Yaşamda daha kalıcı bir yer tutar. Çok etkili, güzel izler bırakır. 

         İçimdeki çocuk...

         İçimizdeki çocuk sonsuza değin yaşa...

         Çok yaşa...

         İyi yaşa...

         Hepimizin içinde bir baloncuk vardır. 

         O baloncuk çocuktur. 

         O baloncuk hiç sönmesin…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —