Bir ağaç dolusu kuş.
Kuş ağacı.
Serçeler.
Hep birden yere iniyorlar, biraz sonra hep birden “pırrrr”, yine ağaçtalar.
Korkak çete!
İsmail’in yol kenarına serpiştirdiği yemlere bir dalıyorlar ki… Ama hep bir korku tedirginliğinde, telaşlı. Bir çocuk mu geçiyor, “pırrrr” koca çınarın yaprakları arasına. Bir kimsesiz köpek mi geliyor karşıdan, kuşlar “pırrrr” çınarın koca dallarına. Bir kadın mı elinde poşet, söylene söylene, kuşlar hemen “pırrrr” yine sığınaklarına… Bu güzel oyun, beslenme oyunu, yemler bitinceye kadar sürüyor. Açlık, korkuyu hep yeniyor.
Bir ağaç dolusu kuş.
Şimdi sevişmekte.
Cıvıl cıvıl, çığlık çığlığa…
X X X
Bir ağaç dolusu kuş.
Serçeler.
Dalların, yaprakların arasında oynaşıp, cıvıl cıvıl ötüyorlar.
Sanki çok işleri var.
Hep telaşlı.
Gagalarını temizliyorlar, pireleniyorlar, nazlanıyor, ziyarete gidiyorlar birbirlerine. Hiçbir şey umurlarında değil. Dünyada habersiz yaşıyorlar, ne güzel! Açlık, işsizlik, acı, kin, öfke… Hayatlarında insanca hiçbir şey yok. Birkaç buğday tanesi, ekmek kırıntısı, biraz güneş ve aşk…
X X X
Bir ağaç dolusu kuş.
Serçeler…
Tüm koca gün sanki hiç yorulmamış gibi bir hareket, bir hareket…
Koca çınar ağacı da şaşkın.
“Pırrrr” uçuyorlar, “pırrrr” konuyorlar.
Muhabbetin bini bir para. Koca günün anlatısını cikcikleriyle söyleşi söyleşiveriyorlar.
Bir cıvıltı, bir cıvıltı.
Nasıl anlaşıyorlar, hayret!
X X X
Gecenin karanlığı çöktü, çökecek…
Serçelerin sesleri bir bir yitip gidiyor alacakaranlıkta.
Koca çınar ağacı da serçelerin uykusuna dalıyor.
Sessizlik.
Gece, yeni bir günü doğurmaya yatıyor.