Yıl 1987, Kırıkkale Mevlüt Hiçyılmaz Ortaokulu. Öğretmenlik yıllarıydı ve derse girdiğim sınıflarda yedi ikiz kardeş vardı. Onları ayırt etmede ilk başlarda bayağı bir zorlanmıştım. Ancak daha sonraları birbirinde olmayan özellikleri bularak ayırt etmeyi başarmıştım.
Peki, Ahilik neydi. Esnaflıkta eli açık, kardeşlik, yiğitlik ve delikanlılık değil miydi? İşte tam öyle iki kardeş ve yine ayırt etmekte zorlanacağım iki ikiz kardeş. Bunlardan birinin adı Ali Can, diğerininki Ercan Kaderin cilvesi olsa gerek, bu ikiz kardeş, sadece annelerinden doğduklarında birbirinden ayrılmışlar onun haricinde birde askerlik yaparken ayrılmışlar, diğer zamanlarda hep birlikte olmuşlar. Tıpkı yaptıkları iş gibi, tıpki doğruluk gibi, tıpki müşteriye saygı gibi, tıpki güler yüz ve samimiyet gibi. Bu iki güzel insan zanaatını da birlikte seçmişler. Evet, onlar Kırıkkale´nin merkezinde, bankalar caddesine bakan, eskiden Selamet ekmek fırınının bulunduğu ara sokakta Telefon satış ve bakım servisi ile uğraş yapan iki ikiz kardeş. Tanışıklığımız hemen hemen bir yıla yaklaştı, ne zaman bir telefonla ilgili bir işim olsa, bu ikiz kardeşin dükkânlarına varsam hep güler yüzle karşılaştım. Belki benimkisi hoş bir tesadüf Alican diğer kardeşe göre bana daha güler yüzlü ve sempatik geldi.
Bazı esnaflara bakıyorum. Kaba ve ahilikten bihaber buluyorum. Öyle ki bazı esnaflar aradığın bir malzemeyi direk olarak yok gibi kaba bir şekilde dövse daha iyi kestirip atıyorlar. Bu telefon dükkânı ile varıp gele, varıp gele akraba gibi olmuştum. İşim olsun veya olmasın bu dükkânda otururken istemeyerek kulak misafiri oluyordum, yapamayacakları bir işi yaparım demiyor, kibar bir şekilde şu arkadaşım bunu daha itinalı yapıyor diye bir başka dükkâna sevk ediyordu. Yaptığı bir işi de sonuna kadar sahipleniyordu.
Örneğin bu hafta perşembe günü bir iş adamının misafiri olarak Eskişehir´de bulunuyordum. Tedbirsizlik olacak ki telefonumun şarj cihazını evde unutmuşum. Neyse ki yakınımda bir Pastanede konturlu sarj cihazı buluyordum. Randevuma yetişebilmem için hemen parayı makinenin para haznesine atıp sarj yapmasını bekliyordum. Nafile, yarım saat uğraştıktan sonra makine şarj yapmaya başlıyor. 30 dakika sonra Saj işinin tamam olduğunu bildiriyordu. Ancak iki sefer kontur atmama rağmen telefonumun sarj olmadığını görüyordum. Dükkân sahibine sorduğumda makinenin bazen böyle aksilikler yaptığını anlatmaya çalışıyor, fakat her nedense, aynı aksiliği kendisi yapıyordu. Hatasını kabul edip, haksız yere aldığı parayı iade etmiyordu.
Bir başka örneği de bu gün yaşadım. Dişlerimden birisi onbeş gündür sızlıyor, apse yaptığı için hemen çekmiyorlar, apsenin geçmesi için diş hekimlerinin verdiği ilaçları kullanıp daha fazla ağrı çekmemek için Kırıkkale Diş Hastanesine çektirmek için gidiyordum. Buradaki diş hekimi de naziklikten hiç nasibini almamıştı. Aç ağzını vs, yerine ağzını açar mısın dese dilini eşek arısı mı sokardı.
İşte bu dükkân sahiplerinin nereli olduklarını sormadım ama Kırşehirli olmaları gerek, çünkü ahilik kültüründen zerre de olsa ödün vermeden çalışıyorlardı. Bu dükkânda hoş olmayan ne konuşmaya nede harekete denk gelmedim. Ahi Evran´ın izinde giden bu ikiz kardeşleri kutluyor, yolunuz açık olsun diyorum. 13.05.2019 Ömer KILIÇ