Eğitim içerikli filmleri severim... Geçenlerde internetin tuşları beni ´Ölü Ozanlar Derneği´ İsimli bir filimle tanıştırdı... Daha doğrusu ismi ilginç geldi bana... Başladım seyretmeye... Üstelik uzun bir filim... Tamı tamına 2 saat 12 dakika...
Her şey okula idealist bir Edebiyat öğretmeninin atanmasıyla başlıyor... Okul ise ilkelerine bağlı ünlü bir okul... Böyle bir okulda kendi yöntemlerini harekete geçirmeye çalışan cesur bir öğretmen... Okul yatılı...
Diğer öğretmenlerin özelliklerine filimde şöyle bir dokunulup geçiliyor... Daha ilk ders de verilen ödevler, notla korkutmalar... Bol tekrarlı düşünmeden seslendirmeler... Günümüzde böyle okulların kaldığına inanmıyorum...
´Yaşadığın Günü Kavra...´
İdealist öğretmen pek cesur... Islık çalarak derse girecek, ´Yaşadığın Günü Kavra!´, ´Aksi takdirde çiçeklere gübre olursun!´ diyecek kadar da hızlı... Tabi ki eğitim ve öğretim sınırları içinde...
´Kendin İçin Düşünmeyi Öğren!´
Klasik tarz öğretmenler gibi ´şiirin amacı nasıl oluşur? O amacın önemi nedir?´ şeklinde sorularla derse başlamıyor!... Edebiyat kitabının ezber kokan biyografi sayfalarını yırtacak kadar heyecanlı... Dersinde şok cümleler kullanıyor... ´Kendin için düşünmeyi öğren´ , ´Sözcükler ve fikirler (olumlu yönde) dünyayı değiştire bilir!...´ gibi...
İdealist öğretmen öğrencilere sır da veriyor... ´İnsanın içinde coşkular vardır... Önemli olan o coşkuları dışarı çıkarmaktır´...´ ´Ben özgür düşünen beyinler peşindeyim...´ diyerek öğrencilerine şoklar gönderiyor... ´İnsanlar sadece hayallerinde özgür olur...´Alın size geniş bir yazar felsefesi... Hayal... Peki, hangi hayaller? Hayallerin derecesi!... İnsan sevgisi mi?... Filmi seyrederken bunları düşünüyorum...
´Şehir, bal damlası gibi dilimde ...´ derken öğrencilerini şiir yazmaya teşvik ediyor, idealist edebiyat öğretmeni...´Yenidünyalara açılmak için çok geç değil!´derken öğrencilerinin yelkenlerini gelecek adına adeta üflüyor...
´Öğrencilerin dünyasına girmek...´
Öğrencilerin dünyasına giriyor... Onlarla maç bile yapıyor... Onların heyecanlarını bölüşüyor... Filimde hele hele bir masa üstü sahnesi var ki!... Filmin en ideal karelerinden biri... Öğretmen dersin birinde sıraların üzerine çıkarak ´Dünya buradan farklı gözüküyor!....´ Beklentisi öğrencilerine herhangi bir konuda farklı bakış açılarını yakalatmaktır... İçindeki cevheri bulamayanları´ çoğu kişi sessiz bir çaresizlik yaşar...´ cümlesi ile tanımlar...Öğrencilerine ´Kendin için bir şiir yaz!...´ ödevini verir... Öğrencilerini cesaretlendirir bu konuda... ´Yeter ki yazdıklarınız sıradan olmasın!...´ diye de altını çizer...
´Öğrenciler yeteneklerine göre yönlendirilmeli...´
Öğrencilerini yeteneklerine yönlendirir... Okulun en yaramaz çocuğu saksafon çalar... Okul birincisi olan öğrencisini babasının idealleriyle çatışmasına rağmen tiyatroyla buluşturur...
Okulun müdürünü öğrencilerinin poposuna sopayla vurdurarak fiziksel cezanın sembolü olarak karşımıza çıkartır...
´Tiyatro benim için her şey´ diyen yetenekli öğrenci babasıyla kendi idealleri arasında sıkışmıştır... Babasından izin alır ve tiyatroda başrol oynar... Ne yazık ki baba kendi idealleri doğrultusunda oğlunu elinden kaçırmıştır baba çözümü oğlunu başka bir okula nakletme düşüncesinde bulur...
Böyle bir filimde yetenekli çocuğun kendisini cezalandırma sahnesini iyi bulmadığımı söylemeliyim... Çocuk her şeye rağmen yaşamalıydı diye düşünüyorum... Herhalde senarist sonucun etkisini arttırmak için böyle bir yolu seçmiştir diyorum kendi kendime...
Etkili Bir Sahne ´Öğretmenin Veda Sahnesi´
Bir de filimde veda sahnesi var.. Okuldan tahini çıkan Edebiyat Öğretmeni özel eşyalarını almak için sınıfa girer... Derste klasik, ezbere dayalı yöntemleri uygulayan okul müdürü vardır... Her bir çocuk sıraların üzerine çıkarak okuldan ayrılan edebiyat öğretmenini adeta duruşlarıyla alkışlarlar...
Artık sıranın üstünde duranlar da idealist öğretmen gibi birer kaptandır... Her öğretmenin seyretmesi gereken bir filim diye düşünüyorum´ Ölü Ozanlar Derneği´ isimli filmi...
Sanat dolu bir hafta geçirmeniz dileğiyle... Zeyyat SAYGIN /ARADA BİR
