Büyük büyük büyük dedemin yolculuğu Afrika´dan başladı.
Sülalece ağaçlarda yaşıyorlarmış. Sonra bir gün dedemin canı sıkılmış "yeter yahu" deyip yere atlamış, ayakları üstünde yürümeye, ellerini kullanmaya, baş parmağını da her yere sokar olmuş. Taştan silah, sopadan mızrak yapmış. Büyük büyük büyük dedemden tüm hayvanların ödü patlarmış.
İlk konuşmayı da küçük torunundan duymuş. Dedem hapşırdığında en küçük torunu "çok yaşa, dede" demiş.
Konuşma böyle başlamış.
Yıllar yılları, yüz yıllar yüz yılları kovalamış, büyük büyük büyük dedemin küçük torununun canı sıkılmış, tutmuş dedemin elinden düşmüşler yola. Güneşin doğduğu yeri merak ediyorlarmış - en devrimci duygu değil mi merak - ver elini Mısır, geç Nil´i, Palestin´e uğra, oradan bereketli Mezopotamya, Hazar´ın doğusu, derken İndus Vadisi´nde, bir durak, yola koyulmuşlar yine, doğru Sarı nehre varmışlar Okyanus kıyısına, güneşin doğduğu yere. . .
Yıllar yılları, yüz yıllar yüz yılları kovalamış. . .
Ovalarda yaşayanlar bir dil, dağların ardında yaşayanlar bir başka dil, denizleri aşıp adalarda yaşam kuranlar daha başka bir dil konuşur olmuşlar. Büyük büyük büyük dedemin torunları dili ayrı, rengi ayrı, yaşam tarzı ayrı insan topluluklarına dönüşmüşler.
Hayatın güzelliklerine doyamamışlar "öbür dünya" düşünde, Tanrı´lar yaratmışlar, dinler uydurmuşlar, düşmüşler büyücülerin ve öğretmenlerin peşine. Krallar, rahipler ve fahişeler yaratmışlar kendilerinden. Sonra toprak ve din adına savaşa tutuşmuşlar.
Kimi köle olmuş, kimi efendi.
Sonra ne mi olmuş?
Savaşlar savaşları izlemiş.
Devrimler devrimleri . . . ?Sanayi devrimi? denilen büyük değişimle, bilim ve teknikle donanan Avrupa denen kıtanın ülkeleri, tüm dünyayı ele geçirip sömürmeye başlamış. Kapitalizm denen bu aşağılık düzen, insana yakışır en güzel düzeni, sosyalizmi bile alt etti.
Afrika ormanlarında canı sıkılan büyük büyük büyük dedemin torunları şimdilerde uzayda geziyor. Ama ne yazık ki, insanların köleliğini bir türlü hazmedemiyor. Afrika´ya dönmek istiyor. O ağaçlara. . . Ama ne yazık ki, büyük büyük büyük dedemin üstünde dolaşacağı ağaçlar da yok artık.
Yazık!