Eğitimci yazar Soner Atabek yazdı


Büyük Davaların Yuttuğu Vicdan

Büyük Davaların Yuttuğu Vicdan


Kıymetli okurlarım ve değerli gönül dostlarım;

Bugün, sadece bir köşe yazısı okumayacaksınız. Gelin, hep birlikte içimizdeki o en derin sızıyı, o vicdanımızın sınırlarını gözden geçirelim. Biliyorum, hepimiz yorgunuz, kırgınız. Ama şunu bilin ki, toplumsal yozlaşmaya, riyakârlığa ve hesap peşinde koşanlara karşı verdiğimiz bu mücadelede yalnız değilsiniz. İçimizdeki o ince alevi, o iyilik ateşini nasıl koruyacağımızı, omuz omuza durarak yeniden konuşalım.

Değerli dostlarım;

İnsan, ne garip bir varlık... Kendi küçük dünyasında dürüstlükten, vicdandan şaşmaz, ufacık bir canı incitmekten imtina eder. Ama ne zaman ki omuzlarına bir parti bayrağı, bir tarikatın çıkarları, yahut büyük bir dava yüklenir, işte o zaman o narin vicdan küçülür, yetmez olur. O büyük idealler uğruna, yalan söylemeyi, haksızlık yapmayı, hatta kalbi karartacak işlere girişmeyi meşru sayarız. Sahip olduğumuz sevgi ve dürüstlük, maalesef ki sadece kişisel sınırlarımız içinde bir nefes gibidir. Daha büyük sorumluluklar için, o vicdan ateşi sönüverir.

Bu vicdan küçülmesini somutlaştıran, yüreğimize kazınmış acı bir olayı, bir polis memurundan geldi... Geçenlerde Memur kardeşimiz, "açılım süreci" denen Terörist başının meclise sokulması gibi ihanetle dolu sürece o hassas dönemde, şehrin ortasında bir eyleme karşı verdiği tepki ve haklı isyanla serzenişi tüm ülkeyi hem gururlandırdı hem de adeta ağlattı. Bu haklı serzenişin ödülü görevden alınmak oldu. O onurlu adam, vicdanını susturamıyor, görevini yapmakta diretiyor. Sonuç mu? O dürüst duruşunun bedelini, çok geçmeden görevinden alınarak ödüyor. Adam, ülkesinin kanununu korumak istediği için, sistem tarafından dışlanmıştı. "Bize sineği incitmeyin derlerdi, şimdi koca bir şehri ve ülkeyi incitiyorlar, ben vicdanımı dinledim, işimden oldum." İşte o an, vicdanın nasıl da o büyük siyasi rüzgârlar karşısında bir 'feda edilebilir' değere dönüştüğünü anladım.

İşte bu ikilem, ruhumuzu ne çok yaralıyor. Sabahattin Ali'nin de dediği gibi, "İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir." Keşke o cevheri, her koşulda koruyabilsek...

Bizim dünyamız, büyük bir hayal, büyük bir ülkeydi. Toplumlar, bu ülkenin ressamları, mimarlarıydı. Ama şimdi, o mimarların elinde nasıl da hüzünlü bir tablo var... Ülkenin altını üstüne getiren, milyonlarca belirsiz ruhu içeri sokarak adeta yabancılaşmış bir ortam yaratan bu gidişat, kalbimize sığmıyor. Atalarımızın bin bir emekle inşa edip, verimli kıldığı topraklar, fabrikalar... Ne oldu da teker teker satıldı? Ne oldu da her şey yabancıya muhtaç hale geldi? Her özelleştirmede, her artan fiyatta, sokaklarımızın her el değiştirmesinde elimizden uçup giden sadece malımız değil, umudumuz oluyor. Bu gaddar düzeni kuranlar, maalesef ki kaosun evlatları, kendi çıkarının karanlığına gömülmüş, yolunu şaşırmış ruhlar.

Bugün insanlar yoruluyor, aç kalıyor, ıstırap çekiyorlar. Milyonlarca can, geleceğe dair bir ışık bulamadan, doğduğu güne lanet edercesine yaşıyor.

Bunun sebebi; iyi yürekli insanların yaktığı meşalelerin sayısının azlığı, yayılan ışığın henüz yetersiz oluşudur. Hayatın kurucusu olacak, bu güzelim ülkedeki uyumu muhafaza edecek saf ve temiz insan sayısı hâlâ az. Ama tıpkı bahar geldiğinde, taze otların kar ve buzu delip çıktığı gibi; o aydınlık fikirler, o ince duygular ve hoşgörü de, bu bitmek bilmeyen kaosun çatlakları arasından, zorlukla da olsa mutlaka başını kaldıracaktır.

Biz yüreğimizle bir meşale yakıyoruz, kötülükten beslenenler üfleyip söndürüyor. Biz tekrar yakıyoruz, onlar tekrar söndürüyor. Yüz kere söndürseler de, bu ruh asla yorulmayacak, ben bin kere yakacağım.

Ey karanlığın gönüllü uşakları; sizler yıkımı, ölümü temsil ediyorsunuz. Amacınız hayatın ve iyiliğin ateşini söndürmek, biliyorum. Söndürün öyleyse, elinizden geleni ardınıza koymayın! Bense hayatın meşalesini taşıyan, ışığı, doğruluğu ve sevincin kendisini temsil eden olacağım. Benim mücadelem, dün başlamadı, bugün de bitmeyecek.

Yüce Kitabımızda da buyrulduğu gibi:

"De ki: Hak geldi, batıl zail oldu. Şüphesiz batıl yok olmaya mahkûmdur." (İsrâ Sûresi, 81. Ayet)

Siz karanlık işlerinize devam edin. Işıkları söndürün, hayat meşalelerini kırın, parçalayın. Bizim gibi düşünenler ise, ruhumuzdaki aydınlık görevi inatla sürdüreceğiz.

Değerli dostlarım;

Bir de, fikir ve düşünce emekçilerinin etrafını saran, yürek burkan bir manzara var. Hiçbir yeteneği olmayan o kendini beğenmiş, o küçük hesapların peşindeki ruhlar, toplumsal fayda için atılan her adıma, her alana sızmak isterler. Utanmadan, vicdansızca... Onlar için politika, sanat, toplum hizmeti; sadece haksız zenginleşme ve kişisel yükselme aracıdır.

Fahri görevler alırlar, makam peşinde koşarlar ama ne çalışmak ne de üretmek isterler; hep başkasının emeği üzerinden geçinirler. En acısı da, fedakârca çalışanların önüne çomak sokmaları, onlara iftira atıp, niyetlerini kirletmeye çalışmalarıdır. Onlar için bu hesaplar, her şeyden değerlidir. Nietzsche ne güzel özetlemişti o ruhsuzluğu: "Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar." Oysa onlar, hesapların esiridir.

Bu vicdansız parazitler, maalesef ki sadece çalmakla kalmıyor, toplumun ruhunu da zehirliyorlar. Kurnazlıkla, rüşvetle, arsız yalanlarla, hatta şiddetle halkın zekasını köreltiyor, gençlerin saf ideallerini paramparça ediyorlar. Çevreye manevi karanlık tohumları saçıyorlar.

Onlarla mücadele etmek, inanın ki hoş ve kolay bir spor değil. Buz gibi soğuk, kalbi, vicdanı ve utanma duygusunu yitirmiş bu insanlarla başa çıkmak için; ateşli bir coşkuya, inatçı bir dirence ve en önemlisi kendi ideallerimize sarsılmaz bir sadakate ihtiyacımız var.

Ey kalbi iyilikle dolu yolcular; bizler hayat ışıklarını, vicdanın ve doğruluğun meşalelerini taşıyoruz. Bizler yanan umutlarız. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu ışığı söndüremeyecekler.

Ey hayatın güzel mimarları, siz de hiçbir zaman sönmeyin. Kendinizde o alevi harlayın, başkalarının da yanması için vesile olun. Göreviniz nerede olursa olsun, sürekli yanmaya devam edin. Bir günlük değil, bir ömürlük bir sevda bu.

Yolunuza engeller çıkacak, başarısızlıklar sizi yoracak, düşmanlarınız bazen zafer kutlayacaklar. Ama sakın ola ümitsizliğe kapılmayın. Unutmayın ki, Stoacı filozof Seneca’nın da ifade ettiği gibi, "Yara almamış bir talih hiçbir darbeye karşı koyamaz. Ama yaşadığı sıkıntılarla sürekli savaşım halinde olan kişinin derisi aldığı yaralarla kabuk bağlar, hiçbir kötülüğe yenilmez; düşse bile dizlerinin üstünde dövüşür." Asla teslim olmayın, vazgeçmeyin.

Ne zaman yorgun düşseniz, ne zaman "Destekleyen olmadı" deseniz, bilin ki karanlığın kötü ruhu sizi söndürmeye çalışıyordur. Bir kere sönerse, siz ikinci, üçüncü, yüzüncü, bininci kez yakmaya devam edin.

Yakmaktan yorulmayın! Etrafınız tamamen aydınlanana kadar kendiniz yanın, diğerlerinin de kalbini tutuşturun. Takdir beklediğiniz an alay edilebilir, yüzlerce karanlık güç üzerinize gelebilir. Ama siz tekrar yanmaya, tekrar aydınlatmaya devam edin.

Değerli yol arkadaşlarım;

Bu büyük yangın, ne sadece bir kişinin ne de bir kurumun sorumluluğudur. O, hepimizin kendi vicdanımızda yaktığı küçük bir kıvılcımdır. Karşınızdaki karanlık ne kadar büyük ve örgütlü görünürse görünün, sakın ola "Ben tek başımayım, ne yapabilirim?" yanılgısına düşmeyin. Unutmayın ki, batıl ve yozlaşma, en çok iyi insanların tembelliği, suskunluğu ve köşesine çekilmesiyle büyür.

İşte tam da bu noktada, Yazarınızın o yürekten uyarısını unutmayın:

"En büyük ihanet, haksızlığa tanık olup vicdanı susturmaktır."

Sizden beklenen, büyük kahramanlıklar değil; günlük hayatınızda dürüstlükten şaşmamanız, haksızlığa ses çıkarmanız ve kendi çevrenizdeki iyilik ateşini harlama görevinizdir. Başkasının yanıp size ışık vermesini beklemeyin. Siz, bulunduğunuz yerde bir meşale olun ve diğerlerini de tutuşturun.

Mücadele devam edecek, düşüşler ve engeller olacaktır; ancak hakikatin, vicdanın ve emeğin ışığı, ne pahasına olursa olsun yolunu bulacaktır.

Yarın, daha aydınlık, daha onurlu bir Türkiye'de buluşmak ümidiyle;

İYİLİK ATEŞİNİZ HİÇ SÖNMESİN!

Yazar SONER ATABEK

  • BIST 100

    14155,46%0,76
  • DOLAR

    42,69% 0,23
  • EURO

    50,15% 0,06
  • GRAM ALTIN

    5897,70% 0,71
  • Ç. ALTIN

    9533,17% 2,62
  • Cumartesi 12.5 ° / 5.9 ° false
  • Pazar 11.7 ° / 4.2 ° Güneşli
  • Pazartesi 10 ° / 3.6 ° false

Balıkesir

13.12.2025

  • İMSAK 06:44
  • GÜNEŞ 08:14
  • ÖĞLE 13:08
  • İKİNDİ 15:31
  • AKŞAM 17:52
  • YATSI 19:16