Worldometers'in internet sitesinde yer alan bilgilere göre 2023yılında dünya nüfusu 7 milyar 924 milyon kişi olarak kaydedildi. Listenin başında 1 milyar 439 milyon kişi ile Çin birinci sırada yer alırken, 1 milyar 380 milyon ile Hindistan ikinci, 331 milyon kişi ile ise ABD üçün sırada yer aldı.
Şimdiden yaşayamayacak kadar kalabalığız; Hayvanlar gibi değil ama insan gibi yaşayamayacak kadar kalabalığız; toprağı tüketip çölleri büyütüyoruz. Ormanları yakıp villalar dikiyoruz, ırmaklarımızı HES’ler vasıtasıyla yok ediyoruz, okyanuslar can çekişiyor, derelerimizi kurutuyoruz, ağaçları kesiyoruz, ama iman, ahlak, düzen ve maddi çıkar bizi ilkel topluluklar halinde yaşamaya mahkûm etmek için elbirliği ediyorlar: dinlere mümin gerek, uluslara savunacak insan, sanayicilere tüketici; bu demektir ki herkese çocuk gerek, yetişkin olunca ne olacaklarının bir önemi yok.
Felaketler karşısında güç durumdayız temel ilkelerimizi ancak ölüme giderken koruyabiliyoruz. Yani ölüm bize bir kurtuluş. Bizler öksüzüz, bunu anlaması gereken bizleriz, yetişkin olması gereken bizleriz, bizi yolumuzdan şaşırtanlara itaati reddetmemiz gerekiyor, fakirler zenginlerden beş yüz sene daha erken cennete gidecek diye kandıran şarlatanlara inanmamamız gerekiyor, bizi uçuruma götürenleri kurban etmesi gerekenler bizleriz, çünkü eğer biz kendimizi kurtaramazsak hiçbir şey bizi kurtaramaz.
Ama dini kendilerine alet eden çobandeğneği ve efendilerinin sopası altında sakin sakin kaosa doğru yürüyen bu milyonlarca uyur gezer ve itaatkâr, sorgulama yeteneğini yitirmiş insan yığınına vaaz çekmek, durumun aczi yetini anlatmak işe yarar mı bilmiyorum? Çünkü onlar suçlu ve bunun farkında bile değiller, çok sayıdalar, insanların gerçeği görmesi için bu uyurgezer kitlelerin yenilenmesi gerek.
Birde bize adaletten bahseden düşmanlarımız var. Sorunlarımızın çözüleceği ve arzularımızın karşılanacağı, neşeli aydınlık, çalışmanın ve barışın olduğu bir gelecek vaat edenler, vaatlerini sürekli tekrarlamanın onlara bir bedeli yoktur, ama onlara kulak vermek bize çok pahalıya mal oluyor ve yalnızca yanlış fikirler ediniyoruz, çünkü bunu söyleyenler bizlere icatlarını alkışlatanlardır. Bu icatlar insanlığı yok edecek, acı çektirecek, sakat bırakacak icatlardır. Atom bombası, füzeler, nükleer bombalar , silahlar, savaş uçakları, bunun gibi yüzlerce icatlar insanlığı yok etmek için yapılmıştır ve bizimde bunları alkışlamamız sağlanmıştır.
Biz bu düzenin çocuklarıyız; bilginler daha çok keşifte bulunuyor, daha çok icatlar yapıyor, deliliğin ve acımasızlığın kucağına düşmüş bu sistem bunları ele geçiriyor; nihayetinde her şey en kötüsüne hazır ve biz, ahlak ve iman adına, bizi kendine bağlayan bu sistemin çarklarında sebatla yol alıyoruz; gelenekler düzenbazlıkta birbirleriyle yarışırken, icatlar da kötülükte yarışıyor, bu yarıştan da kaçamayacağız ve sonunda uçurumun ağzını açmış beklediği o uzlaşmaya bu düzen öncülük ediyor.
Bizler görev gereği körüz ve arkamızı bu düzene dayıyoruz, düzen bizden daha kör ama uz görüşlü olduğuna kendini ikna ederek, bizleri peşine sürüklüyor.
Tarihin dersleri belagat dolu, ama biz bu dersler tarafından aydınlatılmak istemiyoruz, Tarihi reddediyoruz, tek amacımız gerçekliği inkar edebilmek ve kendi yanılsamalarımız içinde ayak direnmek. Mucizeye inanıyoruz ve kendimizi kadere terk ederek, bizi sürükleyen şeye teslim oluyoruz bir şeyler değişir umuduyla; gerçekleşmesi olanaksız, şeylere duyduğumuz inanç dışında hiçbir şey doğrulamıyor oysa bu umudu.
Bizim aramızdaki hiçbir sorumlunun felaketi öngörecek cesareti yoktur; günümüzün koşulsuz buyruğu kader ve iyimserliktir, dipsiz uçurumun kıyısındayız ve iyimserliğimizi koruyoruz, duayla koruyoruz kendimizi ve şeytan taşlıyoruz; işin tuhafı, davranışlarımızdaki gülünçlük artık bu düzenin bir parçası haline geldi. Devlet büyüklerimiz keramet taslamaktan ve bizlerde onların kerametinde yaşarken, rıza gösteren kurbanlardan başkası değiliz.
Fikirlerin kaosuna giriyoruz ve sözcüklerin fahişeliği bizi buna sürüklüyor. Hiçbir şey olduğundan fazla değil, her şey başka bir şey olma iddiasında, göründüğü gibi olmayı reddediyorlar; akıl almaz yüzlerce aldatmaca doğuyor böylelikle; yazarlar, aydınlar, saygınlık ve itibarla çevreli, ne yapacaklarını bilemez haldeler. Bunun sonucunda genel bir uyuşukluk yayılıyor her tarafa; eğer Tarihin dersine kulak verseydik, uyuşukluktan sersemliğe giden yolun en kaygan yollardan biri olduğunu görürdük.
Eğitimci Yazar
Soner Atabek