Onun için bir yazar, " Yazarken anlatım dilini bir oya gibi işliyor," demişti. Bir başka yazar,
"Masalların Zarif Koruyucusu" benzetmesini yapmıştır. Kardeşim de onunla tanıştığı gün ona "Pamuk Dede" demişti.
Benim için o her şey den önce bir dil ustası, Söz Büyücüsü'dür. Onu okurken dil tadı alırsınız. Dilimizin güzelliğine doya doya varırsınız. Sözcükleri büyüler sizi. Kayığınıza binip masal ırmaklarında gezinirsiniz. O masallar sizi sürükler ve bir ırmağın içinde yolculuğa çıkarır. Bu yolculuk sırasında birçok şey öğrenirsiniz. Güzelden, haklıdan, doğru olandan yana olmayı, ezilenden, düşenden yana olmayı öğrenirsiniz. Bilimden, sanattan, hoşgörüden, güler yüzden, bilgelikten beslenmenin güzelliğini duyumsarsınız.
O, tüm bunların ötesinde bir masal yazarıdır. Yazdığı öyküler, romanlar da vardır. Birçoğu ödüller almıştır. Fakat kendisini masal anlatıcısı olarak adlandırır. Diliyle, anlatımıyla, özenle kullandığı sözcükleriyle sizi masal masal gezdirir. Masal masal da büyüler...
Onu okuduktan sonra bir masal da siz düşünürsünüz. Belki yazarsınız, belki yazmazsınız ama şu ne salt kapkara ne de tozpembe olan güzelim dünyada masalsız kalmazsınız. Düğünlerde, bayramlarda, yaş günlerinde sevdiklerinize masallar yollamak istersiniz.
“Masallarımız unutulmasın, masal ırmaklarımız kurumasın...” dersiniz.
Bir usta masalcı Aydın Balcı, onun anlatımına bayılırım, der. O da ‘Kuşların Masalcısı’dır. Bir gün onu da anlatmak istiyorum.
Hamdullah Köseoğlu’nu okurken hiç durmadan ırmak gibi akan bir anlatım sanatının içinde yitip gidersiniz. Sizi içine alır, hamur gibi yoğurur. Dil ile yoğrulursunuz. Bir düşten bir düşe sürüklenirsiniz. Şiir gibi bir anlatımı duyumsarken kendinize olan güveniniz artar. Çünkü dile egemen olan herşeye egemen olur. Kendisini daha iyi anlar ve anlatmaya koyulur. İnsanlarla daha sağlıklı iletişim kurar. Konfüçyüs'e sorarlar, Bir ülkenin yönetimi size verilseydi ilkin ne yapardınız?
Konfüçyüs, bu soruyu şöyle yanıtlar, "Hiç kuşkusuz önce dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. O yüzden hiçbir şey dil kadar önemli değildir."
Masaldır bunun adı,
Okuyunca çıkar tadı,
Zaman zaman içinde.
Cinler cirit oynarmış,
Eski hamam içinde.
Hey dedeler, nineler,
Masal sever çocuklar.
Armudu dişleyelim.
Kuşları kışlayalım.
Siz kestane patlatıp,
Darı haşlarken,
Biz masala başlayalım.
Bir vardı, bir yoktu. Yaşayanlar az, ölenler çoktu. Çünkü şu yaşlı yeryüzünde, çok sayıda diri gibi ölüler, ölü gibi diriler vardı.
Sözcesi, özcesi: Yakın bir ülkede anası bir oğlancık doğurdu. Anası, atası buna çok sevindiler. Kol kaldırıp oynadılar, Açları doyurdular, çıplakları giydirdiler.
Hamdullah Köseoğlu, beş sınıfın bir arada olduğu Kars'ın bir köyünde ilkokula başlar. Bu sınıfa tek başına bakan bir ilkokul öğretmeni ondaki yeteneği keşfeder. Onun özendirmesiyle kitaplara, yazmaya yönelir. Bir öğretmenin öğrencisinin yaşamına nasıl büyük bir etkiyle dokunabildiğini kanıtlarcasına ortaya çıkmıştır bir yazar. Hem de daha ilkokulda hem de Kars gibi karlı, buzlu doğa koşullarına sahip bir yerde ortaya çıkar. Ya da filizlenir. Karda açan kardelen çiçeği gibi... Onun çok sevdiğim Kar Kuşları kitabı şu cümlelerle başlar,
"Dağlar karlıyor. Çıplak topraklar, taş duvarlar buza kesiyor. Yer gök donuyor. İnsanlar evlerine, uçar kaçarlar yuvalarına sığınıyor.
Kitaplar, ocak başı masalları doyurmuyor. Tekerlemeler, bilmeceler, oyunlar bitiyor. İçimiz daralıyor, canımız sıkılıyor."
Sözcüklerin varlıkların evi olduğunu bilircesine yazar Köseoğlu. Söz ustası, dil ustası denilebilir onun için. Çağdaş ve modern bir anlatıcı da diyebiliriz. Şiirli dili de buradan gelir. Sait Faik'in, Dağlarca'nın havalandırdığı Türkçeyle yazar, yazar, yazar. Şiirlerden beslendiği belli olan diliyle bir ırmak gibi sözcükleri seker. Irmağın suyu gibi de akar.
Hem okudum hem yazdım, yalan dünya senden bezdim…
Hamdullah Köseoğlu… Anısına saygıyla…