İsrail ve Filistin Arasındaki Sona Ermeyen Çatışma
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı 13 Kasım itibariyle bir ayını geçti. On bine yakın sivilin katledildiği bu saldırıların ne zaman duracağı ise tamamen bir muamma. Maalesef Netanyahu hükümetini durduracak ne uluslararası bir sistem ne de bölgesel bir güç var.
İsrail’in stratejik hedefi çok belirgin artık: Hamas’ı Gazze’den tamamen silmek. Zaten açıkça savaşı Hamas’ı tamamen yok ederse durduracağını ifade etti.
Ancak bunu yaparken, neredeyse Gazze’yi ve orada yaşayanları da silmek için yoğun bir çaba içinde, Hamas işin bahanesi olmuş sanki. Bir taşta iki kuş vurmak İsrail'in nihai hedefi. Sanki artık Gazze’de güneş hiç doğmayacak gibi...
Savaş – Ateşkes
Değerli okurlarım hatırlayın 19 Eylül 2007’de İsrail hükümeti, Gazze’yi “düşman bölge” olarak tanımlamıştı. 2014 yılında yine İsrail’in Gazze’ye saldırısı ya da İsrail hükûmetinin ifade ettiği adla "Koruyucu Hat Operasyonu" 54 gün sürmüş ve hastaneler, elektrik santralleri o zaman da bombalanmıştı. Binlerce sivil yine katledilmişti.
2 Ağustos 2014’te İsrail uçakları Gazze İslam Üniversitesi’nin yönetim binasını vurmuştu. Dünden bugüne maalesef pek bir şey değişmedi.
Bu döngü 6 Mayıs 2021’de İsrail Yüksek Mahkemesinin Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesinde oturan bazı Filistinli ailelerin evlerinden zorla çıkarılmasına karar vermesi üzerine tekrar etmişti.
Hamas’ın Gazze’den başlattığı füze saldırısı sonrası İsrail ordusu Gazze’ye girme kararı almış ama sonra vazgeçip, Gazze’yi yine ağır hava saldırısına tutmuştu. On beş gün sonra ise ateşkes ilan edilmişti.
Dolayısıyla aslında Gazze’nin sürekli bombalandığı bir savaş-ateşkes döngüsü yaşıyoruz. Üzerine bomba yağması Gazze'nin makus kaderi olmuş sanki
Değerli okurlarım,
Bugünlerde dünyanın gözleri, tarih boyunca İsrail-Filistin çatışması üzerine çevriliyor. Ancak ne yazık ki, bu çatışma sadece bir coğrafyanın sınırları içinde değil, aynı zamanda zihinlerde ve kalplerde de devam ediyor. Ateşkes talep etmek, bu süreci insanlığa yarar sağlamayacak bir döngüye dönüşmesini engellemenin bir yolu gibi görünse de, bu dilek birçok kişinin zihninde farklı bir anlam taşıyor.
Öncelikle çatışmanın tarafları arasında ateşkes isteyenlere karşı direniş gösteren bir kesim var. İdeolojik saplantılarını bir kenara bırakmayan bu ülkeler ve gruplar, çözüm arayışı yerine kin ve öfkeyi körükleyen bir dil kullanarak sorunun daha da karmaşık hale gelmesine neden oluyor. Unutulmaması gereken şudur ki, çatışmanın sona ermesi için her iki tarafın da birbirini anlama ve dinleme çalışma çabası göstermesi gerekiyor.
Bu coğrafyada yaşayan insanların acıları ve kayıpları gerçekten yürek burkucudur. Hastaneler, siviller ve çocuklar arasında yaşananlar, insanın uykularını kaçırıyor. Ancak tarihle ilgili ayrıntılar mevcut veya geçmişteki olaylar sıralamada şu andaki duruma göre ikinci planda kalıyor. Öncelik, ateşkesin sürekliliği ve insanın ömrüne son vermenin durdurulması.
Yaşananlar çözümsüzlük hissinin çaresizlik getirdiğini ortaya koyuyor. Samsun bağı düğümü gibi karmaşık hale gelen sorun, İsrail ve Filistin arasında bir çözüm bulma çabalarını zorlaştırıyor. Her iki tarafın da çıkarlarını gözetirken, uluslararası toplumun da adil bir çözüm için ortak bir zeminde buluşması gerekiyor.
İsrail-Filistin çatışması sadece iki taraflı bir mesele değil, birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan karmaşık bir denklem. Bu çatışmanın çözümü için geçmişin suçlamalarını bir kenara bırakmak, savaş sırasında diyalog ve anlayışı öne çıkaran bir yaklaşımı benimsemek hayati önem taşımaktadır. Unutmayalım ki, barış ve adalet ancak karşılıklı saygı ve anlayışla mümkündür.
Eğitimci -Yazar
Soner Atabek