Yıllar önce Kars’a yaptığım ziyarette Kars kalesi, Ani harabeleri gibi o muhteşem tarihi alanları gezerken Kars’lı bir vatandaşımız bana başlıktaki, Doğu’yu tanımadan Türkiye’yi anlamak zordur sözlerini söylemişti. Şimdi uzun yıllar beklediğim, görmek için çok istekli olduğum 8 günlük GAP gezimizde gördüğüm o muhteşem tabii güzellikler, tarihi ve kültürel yapılar aklıma hep o vatandaşımızın söyledikleri getirdi.
Çanakkale’de başlayıp Erdek’ten bizleri alarak yola koyulan otobüsümüzün Tuz Gölünden başlayıp önce Aksaray daha sonra sırayla Güvercinlik Vadisi üzerinden Kahraman Maraş’a sonra Nemrut dağını gördükten sonra Diyarbakır’a ulaşmıştık. Daha sonra Silvan üzerinden Malabadi köprüsünü geçerek Batman’ da konaklama. Ertesi gün Hasankeyf ile devam eden gezimiz Midyat ilçesine ve ardından Mardin şehir merkezine devam ediyordu. Daha sonra Şanlı Urfa’ya uğrayıp Harran ovasındaki tanıtıma katılıyoruz. Buradan Göbekli Tepe ve Balıklı göle uğradıktan sonra yönümüzü Gazi Antep’e çeviriyoruz, Burada Zeugma müzesini gezdikten sonra Hatay’da Harbiye Şelalesi ile Sen Piyer Kilisesi ve arkeoloji müzesine uğradıktan sonra Adana’ya geçip gezimizi tamamlamıştık.
Bu kadar ayrıntıyı, yaklaşık 4000 km.lik GAP turunu sizlerle neden paylaştığıma gelince; Hemen hemen bu aziz vatanımızın dört bir köşesinin tarihi eserlerle dolu olduğunu sanırım hepimizin çok iyi bildiğini düşünüyorum. Tamam ama tarihi alanlarımızın yanı sıra insanları bölgesine çeken sayısız tabii güzelliklerimizde muhteşem. Yaz turizmi boyunca sahillerimiz, kış gelince bu gün hemen hemen zemini uygun olan bir çok dağımızda kış sporları yapılıyor artık.
Daha da önemlisi bu gün dört bir tarafa yayılmış bu kadar güzelliği görebilmek için hayata geçirilen otoban ve duble yollar, tüneller, hava alanları, hızlı trenlerle ulaşımda büyük kolaylıklar sağlanmasını da önemsiyorum. Örneğin Göksu ilçesine gelirken o muhteşem dağlık alan arasına yapılmış olan 11 sıralı tünel vasıtasıyla 120 km.lik yolun hem emniyetli ve de konforlu olmasını hem de zamandan büyük tasarruflar sağlayacak hale getirmesi ile bölgeler arası ziyaretçi sayılarında büyük artışlar getirerek toplumsal kültüre büyük katkılar yaptığını düşünüyorum.
Hele hele sadece bizlerin değil Anadolu’muzu gezen hemen hemen tüm yabancıların da ifade ettiği gibi saygılı, yardımsever ve de misafirperver
yerel halkımızla da gururlanmalıyız diyorum.
Sonuç olarak birçok alanda büyük zenginliklere sahip vatanımızda başta siyasiler olmak üzere sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve 7den 77’ye halk olarak bizlerin bu güzellikleri korumada, istendiğinde mutlaka katkı vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda çevre ve doğanın geleceğimiz için çok kıymetli olduklarını, adam sendeciliğe bırakılmayacak kadar çok ciddi işler olduğunu ve mutlaka görevlerimiz arasında olması gerektiğini unutmamalıyız diyorum.
