DEVAM) Balıktan çok iyi anlayan Niko, denizden dönen Balıkçı Yusuf’un kayığına doğru uzanıp ağzını yayarak; ‘Hoş celdii Yusuf Kaptanio, İda kanis (nasılsın?) Kolios mu bunlar?’ diye sorabiliyor, ‘Bu suuk avada nabüün be Niko? Görmüyon mu, uskumru’ diye cevap alınca, balık sürüsüne saldıran martılar gibi cayk cayk gülerek atarak, ‘Yasu, tazedir vre bu skumbriler?
Yusuf Kaptanio’nun sattığı balıklar biraz kötü kokuyo diyolar.’ diye üsteleyince, aniden esen sert bir rüzgarla köpüren denize dönen Yusuf, “Bre gavurün encee, er sülenene kanmasana ep, oynuyoro be yaa’ cevap verince, ‘Pa pa pa pa pa !!!’ diye keyiflense de gözlerinin içi eskisi kadar ışıldamıyordu.
Balkondaki bir kadın gökyüzüyle, denizin sessizliğinde huzur bulurken, mavi özgürlükten ok gibi süzülen bir martı gümüş renkli dalgaların arasına saplanır, göz açıp kapayıncaya kadar gagasındaki talihsiz bir balıkla havalanırdı. Sonra hep birlikte, çığlık çığlığa telaşla dönerek, yağmaya başlarlardı.
Balık sürüsünün gidiş yönünü, başını, sonunu martıların hareketlerine göre tahmin edebilen balıkçılar mavi, yeşil veya mor renklere bürünen denizin durumuna bakarak, yelken açarlar, kıyılara ağları dolu dolu dönerlerdi. Elleri ile ördükleri pamuk ağları belli yerlerinden birbirine dikerler, güneşte serip havalandırırlardı.
Dalyanlarını derelerin denize aktığı yerlerin yakınlarında, balığın geçiş yoluna kurarlardı. Çünkü biraz ileri veya geri kurulan dalyanlarda av bereketsiz olurdu. Marmara denizi, geçim zorluğu çekenlerden bereketini esirgemezdi. Kiremitlerde, tavalarda, mangallarda bol bol palamut pişirilirdi.
Sonbaharda, Karadeniz’in suları, kuzeyin hoyrat esen rüzgarlarıyla alt üst olunca, palamutlar hemen yola koyulur, Boğazda da bu sert hava devam ederse, beklemeden Bandırma açıklarına gelirlerdi. Körfez, palamut sürüleri ile dolunca, denizden ölümü çeken balıkçıların ağları hiç boş çıkmazdı.
Rumlar palamutların karaciğeri ile garos yaparlardı. İstanbul Balıkhanesi Merkez Müdürü Karekin Deveciyan (*) “Balık ve Balıkçılık” adlı kitabında 22 Ekim 1913'te Bandırma Körfezi'nde atılan ığrıpla bir seferde 140 bin çift palamut yakalandığını yazdı. Karekin Deveciyan, 1904 yılında Düyun-u Umumiye Bandırma Bölge Müdürlüğünde çalışmıştı. Ağaçlardaki son yapraklar düşerken, torikler de Marmara’ya geçiyordu. Soğuklarda lakerdalar kuruldu.(DEVAMI VAR)