Tarih: 08.07.2011 20:11

Dr. Nuran Talu, : "Çevrenin korunması, bir başka bahara kaldı."

Facebook Twitter Linked-in

"AKP Çevre Teşkilatını Yap-Boz tahtası haline getirdi. Şüphesiz artık AKP`nin `adalet` ve `demokrasi` anlayışını sorgulamıyoruz. Onlar, bu konularda çoktan sınıfta kaldılar. Ama, hükümet için çevreyi bölüp, yönetmenin daha kolay olacağını, doğal değerlerin talan edilmesinin bir değil, en az iki bakanla daha hızlı olacağını biliyoruz."

Dr. Nuran Talu, AKP`nin, Çevre Teşkilatını "Yap-Boz" tahtası haline getirdiğini belirtti ve "Anlaşılıyor ki, AB`ye uyacağız diye çıkarılan yeni yasalarla zaten karmaşık ve zor bir hale gelmiş olan çevrenin korunması, kapalı kapılar ardında hazırlanan bu bakanlıklarla bir başka bahara kaldı " dedi

Dr Nuran Talu açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

AKP`li `ustalar..,

"AKP`nin çevre teşkilatını Yap-Boz tahtası haline getirmesi ve `çevre`ye çeşitli kuruluşları bağlayıp, ayırıp, yada yok etmesinin arkasındaki ısrarcı tutumunun artık açık bir manası var.

Daha önceki yıllarda olsaydık; yetkililer, `çevrenin anlamını henüz anlayamadı` diyebilirdik. Ancak yaklaşık 9 yıldır iktidarda olan `AKP`li ustalar`;

Sayısız hidroelektrik santralini memleketimizin nadide tabiat köşelerine inşa ederek, doğal sit alanlarına termik santraller kurarak, kentsel dönüşüm adıyla tüm Türkiye`yi şehir estetiğinden mahrum, birbirinin aynısı `TOKİ kampları` ile süsleyerek, içme suyu havzalarında kontrolsüz yapılaşma izinleri vererek, ya da seçim sürecinde, oy rantını arttırmak için `Çılgın Kanal İstanbul` gibi doğa düşmanı, sözde projelerle İstanbul`u yaşanabilir olmaktan çıkararak `çevre`yi nasıl anladıklarını beyan ettiler..

TOKİ kampları..

AKP; seçimlere 4 gün kala, 8 Haziran`da alelacele Çevre ve Orman Bakanlığı`nı, yanına `şehircilik` kelimesini ekleyerek Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı olarak değiştirdi ve böylece ormanları, meraları, askeri alanları, sit alanlarını yapılaşmaya açmak için zemin hazırladı. Bu Bakanlık 4 Temmuz`a kadar, sadece 1 ay yaşadı. Sonra da, bakanlığın "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" ve "Orman ve Su İşleri Bakanlığı" olarak 2`ye bölünmesini uygun gördüler. Ve yine AKP her zamanki anti-demokratik tutumuyla, çevre gibi nesillerin geleceğini birinci elden etkileyecek olan böyle bir konuya ait teşkilatlanmayı, toplumdaki hiçbir kesime danışmadı, kimsenin fikrini almadı.

Şüphesiz artık AKP`nin "adalet" ve "demokrasi" anlayışını sorgulamıyoruz. Onlar, bu konularda çoktan sınıfta kaldılar. Ama, hükümet için çevreyi bölüp, yönetmenin daha kolay olacağını, doğal değerlerin talan edilmesinin bir değil, en az iki bakanla daha hızlı olacağını biliyoruz.

Ben yaptım oldu politikalarıyla olmaz.

Doğru olan Bakanlıkları bölmek, devre dışı bırakmak ya da birleştirmek değil, doğal kaynakların korunması için feryat eden insanlarımıza inandırıcı bir "Çevre Siyasası" sunmaktır. Çevre konusu, boyutlarının derinliği ile hemen tüm Bakanlıklarla etkileşimi olan bir alandır. Çevre`yi yönetmek öyle "ben yaptım oldu" politikalarıyla olmaz. Ne Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ne de Orman ve Su İşleri Bakanlığı kurmaktır esas olan. Esas olan Anayasa gereği insanımızın sağlıklı yaşama hakkını korumaktır.

Ancak, AKP hükümetlerinin önceliği her şeye rağmen ekonomik büyüme olunca ve doğal değerler serbest piyasa ekonomisinde işletilecek bir "mal" olarak kabul edilince, çevreye verilen değerin ölçüsü de yeşilden mahrum TOKİ`leri ve pes dedirten HES`leri meşru kılmak oluyor ne yazık ki?

Anlaşılıyor ki, AB`ye uyacağız diye çıkarılan yeni yasalarla zaten karmaşık ve zor bir hale gelmiş olan çevrenin korunması, kapalı kapılar ardında hazırlanan bu yeni Bakanlıklarla bir başka bahara kaldı. O bahar geldiğinde, inanıyorum ki, Türkiye`de çevre meselesi bir üst politika anlayışına kavuşmuş olacak ve bu ülkede doğayı sömürmek değil, insanın ve diğer canlıların yaşama hakkı öne çıkacak."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —