Tarih: 09.07.2025 08:46

DEMOKRASİ PLATFORMU "HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KEYFİ GÖZALTILARLA GASP EDİLEMEZ"

Facebook Twitter Linked-in

Bugün Türkiye, adalet terazisinin kırıldığı, yargının iktidarın sopası haline getirildiği karanlık bir dönemden geçmektedir. Her sabah yeni bir gözaltı haberiyle, gençlerin, aydınların, seçilmişlerin tek tek hedef alındığı bir polis devletine uyanıyoruz.


Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ve Büyükçekmece Başkanvekili Ahmet Şahin gibi halkın oylarıyla seçilmiş CHP’li yöneticilerin, Aziz İhsan Aktaş soruşturması bahanesiyle apar topar gözaltına alınması;

Türkiye’de artık ne ifade özgürlüğü ne de demokrasi güvendedir. Bu durum, demokrasinin ve özgürlüklerin ciddi tehdit altında olduğunu açıkça göstermektedir.


Vatandaşın devlete karşı korkuyla bakmadığı, güvenle, sevgiyle baktığı, kendisini de devletin, egemenin bir parçası olarak gördüğü bir Türkiye inşa etmek istiyoruz.

Milyonların kurduğu bu hayal, bugün iktidarın korkularını beslemiş, yargının bağımsızlığı yok edilmiş, muhalefete ve aydınlara savaş açılmıştır. Gözaltılar, tehditler, susturma politikaları, iktidarın korkularını örtme çabası haline gelmiştir

Demokrasi Platformu olarak buradan bir kez daha vurguluyoruz:
•⁠  ⁠Seçilmiş belediye başkanlarını yargı sopasıyla sindirmeye çalışmanız, halkın iradesine darbedir.
•⁠  ⁠Bu ülkenin vicdanı, hakkın ve hukukun yanında durmaya devam edecektir.
Bu karanlık gidecek, biz kalacağız!
Bu baskılar sona erecek, adalet ve demokrasi yeniden yeşerecek!
Tarih ve halkımız nezdinde ne yapılmak istendiği apaçık ortadadır. 
Tarihe bir hukuk ve ayrımcılık skandalı olarak geçen Dreyfus davasında Emile Zola’nın “Suçluyorum!” diyerek cesaretle yazdığı gibi:

Çünkü adalet susamaz, çünkü gelecek teslim alınamaz.

Ülkemizin dört bir yanında devam eden orman yangınları, doğayı, içinde barındırdığı tüm canlı yaşamı, kültürel mirası ve geleceğimizi tehdit ediyor. Her bir yangınla birlikte yok olan ormanlarımız, aslında insanlık olarak kaybettiğimiz hayattır.

İktidarın yıllardır sürdürdüğü özelleştirme politikaları, kamu hizmetlerinin zayıflatılması ve gerekli yatırımların yapılmaması, doğal afetleri göz göre göre gelen felaketlere dönüştürmektedir. Yangın söndürme uçakları ve helikopterlerinin yetersizliği, yangınlara zamanında müdahale edilememesi, yaşadığımız yıkımın başlıca nedenlerindendir.

Ormanlarımız yalnızca ciğerlerimiz değil, aynı zamanda iklim kriziyle mücadelede en güçlü doğal savunma hattımızdır. Biyo çeşitliliğin korunması, doğal dengenin sürdürülebilmesi ve insan yaşamının devamlılığı için hayati öneme sahiptir. Ancak siyasi iktidarın bu alandaki ihmali, duyarsızlığı ve ciddiyetsizliği her geçen gün daha fazla alanın kül olmasına neden olmaktadır.


Orman yangınlarıyla mücadelede etkili olabilmek için:
•⁠  ⁠Kamu hizmetlerine yeniden yatırım yapılmalı, özelleştirmeler durdurulmalı,
•⁠  ⁠Yangın öncesi ve sonrası süreçler etkin şekilde planlanmalı,
•⁠  ⁠Modern, bilimsel ve teknolojik yöntemler devreye sokulmalı,
•⁠  ⁠Ormanlarımız, sermayeye değil topluma ve doğaya hizmet edecek şekilde korunmalıdır.

Bu ülke hepimizin. Unutulmamalıdır ki, bu topraklarda yaşayacak geleceğimizin teminatı, bugün doğaya ve insanlara nasıl yaklaştığımızla doğrudan ilgilidir.

Bandırma Demokrasi Platformu olarak kamuoyunu bir konu hakkında bilgilendirmek istiyoruz; Çanakkale ilinin Yenice ilçesinde Armutcuk Köyü'nde faaliyetlerini yürüten Oreks Madenciliği 'ne ait tesisin on kat kapasite arttırım için ÇED raporu olumlu kararının bölgemize kadar uzayacak zararları, sağlığımızı ve doğayı ciddi şekilde etkileyeceği apaçık ortadadır.

İşletmenin Gönen baraj göl havzası alanına yakın olması ve işletmenin yakınındaki Han Deresine yakın atıksu depolama alanını oluşturmak istemeleri ağır metallerin Gönen göl havzasına karışma riskini taşımaktadır. Bu da Bandırma ilçesinin içme suyu kaynağı olan Gönen Barajı suyunun orta ve uzun vadede insan sağlığını tehdit edeceğini göstermektedir. Ayrıca hem Gönen Ovası hem de Tahir Ova'nın bitki sulamalarında bu suyun kullanılmakta olması, üretilen ürünlerin ağır metal ile temas etmesine sebep olacağı ortadadır. Aynı zamanda ovalardan drenaj edilen suyun da Gönen Çayına gelmesi ve çay ile Marmara denizine bağlanması deniz ürünlerine de ağır metal yükleyeceği; buradan elde edilen deniz mahsullerinin insan sağlığına zarar vermesi de söz konusudur.

Yukarıda belirttiğimiz hususları kamuoyu ile paylaşıyoruz. 1928 yılında Fransızların işlettiği Balya'da ki kurşun madenlerinin atıksu depolama Tesisleri'nden sızıntı olma ihtimaline karşı Manyas barajından içme suyu kullanımı yapılmazken Gönen Barajı'nda böyle bir uygulamaya izin verilmesi bizleri hayrete düşürmektedir. Tek yol şuanda yargı yoludur. İlgili yerel yönetimleri bu konuyu araştırmaya ve süresi içinde gerekli itirazların yapılması gerektiğini özellikle vurguluyoruz. Çünkü bu olay sadece bugünün değil önümüzdeki 100 yılında ilgilendiren bir konu.

BANDIRMA DEMOKRASİ PLATFORMU




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —