AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın konuşmalarından ve eylemlerinden Türk Milletini oluşturan bizleri, sorumluluklarını ve haklarını bilen birey olarak görmediğini aksine bizleri hala tebaa olarak gördüğünü anlıyoruz.
Eğer, onun zamanında ilkokullarda okutulan “Yurttaşlık Bilgisi” dersinde anlatılanları iyi öğrenseydi, böyle konuşamazdı.
Biz de bir çeşit “Kamu Hizmeti” sayılabilecek “Öğretme işini” ücretsiz olarak yapalım ve AKP Genel Başkanını eğitelim istedik. Üniversite diploması kayıp olan AKP Liderinin, ilkokul diploması olduğuna inanıyor ve dersleri iyi dinlemesini öneriyoruz.
1.Ders;
İnsan, doğanın ve toplumun bir parçasıdır.
İnsan ailenin kurucu, geliştirici, devam ettirici unsurudur.
İnsan, özgür iradesi ve aklı ile, bilgi teknoloji ve kültür üreten, medeniyetler kuran tek varlıktır.
İnsan, maddi ve manevi varlığıyla, çevre ve toplumla ilişkileriyle bir bütündür.
İnsanın maddi varlığı, genlerinin ve biyolojik kalıtımın etkisi altında çevre şartlarına bağlı olarak başlar, devam eder ve sona erer.
İnsanın manevi varlığı eğitim ve bilimle, aklı ise bilgi ve deneyimle gelişir.
İnsanın çevre ve toplumla ilişkisi ise, yaşadığı ortamın, tarihi ve kültürel değerlerin, ekonomik hayatın, hukuk düzeninin oluşumları, olayları ve kuralları tarafından yönlendirilir.
Bu gelişimleri tamamlayan kişi, haklarını ve sorumluluklarının bilincinde bir birey olur.
İşte bu BİREY’e hiç kimse, saygı duymaktan başka bir şey yapamaz!
Sayın AKP Genel Başkanı;
Türk Milleti olarak bizler, “ Tebaa” olmaktan çıkıp “Birey” olmayı Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetle öğrendik ve kararımızı verdik.
Bazılarımızın kafası bu çağdaşlığı almadı. Onlar ortaçağda kalmayı, biat ederek köle gibi yaşamayı tercih ettiler.
Türk Milletinin çok büyük çoğunluğu ise çağdaş birey olmayı tercih etti.
Bizleri, çevrenizdeki cahil sürüsü ile karıştırmayın, çok yanılırsınız ve üzülürsünüz!
Sakın ola ki, Türk Milletinin bireylerine bağırmaya, korkutmaya kalkmayın, öfkemiz ve tepkimiz öyle büyük olur ki, Saray’dan dışarı adım atamazsınız…
Bu günkü Türk Devletinde ve bizlerin tercih ettiğimiz demokratik-laik-sosyal hukuk devletinde ne siz, ne de herhangi bir makamdaki kişi Türk Milletine emir veremez, onları azarlayamaz.
Türk Milletinin “olurunu” almadan bir iş yapamaz.
Yapmaya kalkışan olursa, Anayasa ve yasaların emrettiği yönde devletin kurumları ona engel olur.
Bunlar görevlerini yapmazlar ise, işte o zaman “Emanetin gerçek sahibi Türk Milleti” kaderine el koyar ve gereğini yapar. Tarihimiz bu tarz çok sayıda olaylarla doludur.
Kimseyi üzmemek için dışardan bir örnek verelim;
Romanya’da Çavuşesku tam bir faşist diktatör gibi davranmaya başlayıp her şeyi ben bilirim, ben yaparım demeye başlayınca Romanya halkı onu tahtından indirdi ve Çavuşesku kurşuna dizildi…
Şimdi gelelim güncel meselemiz Kanal İstanbul’a;
AKP Genel Başkanı “Bu proje bir devlet projesidir” dedi!
İster milli bütçe ile, ister yap-işlet modeli ile yapılsın, bu kanalın yapımı gerçekleşirse parası sonuçta Türk Milletinin tümünden çıkacak, sadece İstanbullulardan değil!
Madem ki bu projede Türk Milletinin parası kullanılacak, onun dediğinin yapılması şarttır.
Bunu anlamanın yolu da, derhal yapılacak bir halk oylamasından geçer!
Bilim insanlarının ezici çoğunluğu, bu kanalın yapılmaması yönünde ciddi gerekçeler sundular.
Devlet adamlarımız ve tarihçilerimiz bu kanalın yapılmasının “Montrö Antlaşmasının” Türkiye’ye sağladığı hakları kaldıracağı görüşünde!
AKP Genel Başkanının daha önce hep aynı müteahhitlere “Yap-İşlet” yöntemiyle yaptırdığı köprü-yol-tünel inşaatlarında 1’e yapılacak bir işin 5’e 10’a yaptırıldığını ve Türk Milletinin çok büyük kazıklar yediğini gördük. Artık yeni kazıklar yemeyeceğiz.
AKP Genel Başkanı dahil herkes aklını başına alıp, uzmanlığa ve sonunda Türk Milletinin kararına saygı duymak ve uymak zorundadır. Aksi takdirde bu kanal, Türkiye düşmanlarına mezar olacaktır…
Not;
Tüm dost ve arkadaşlarıma sağlıklı, huzurlu, barış ve kardeşlik içinde yıllar dilerim. 2020’de Türk Milletinin kanını emen sülüklerden kurtulacağız, inşallah…
Sağlık ve başarı dileklerimle 28 Aralık 2019
Rifat Serdaroğlu
