Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ülkede demokrasi yok. Demokrasinin yerine ileri demokrasi var. İleri demokrasilerde kararları tek kişi veriyor demek ki. Tek kişi konuşuyor. Tek kişi karar veriyor. Geleceğe dair olayları tek kişi belirliyor. Her şey tek kişinin iki dudağı arasında şekilleniyor. 17 Aralık operasyonu sürecinden hemen sonra 4 bakan görevlerinden alındı veya istifa etti. Bu 4 bakan hakkında savcılık fezleke düzenledi. Bu bakanların yargılana bilmesi için dokunulmazlıklarının kaldırılması gerekir. Savcılık bunun için fezleke düzenleyip meclise gönderdi. Fezlekelerdeki suçlamaların neler olduğunu milletvekillerin bilgilenmesi gerekir. Öğrendikleri bilgilerin ışığında oy kullanmaları sağlanır. Bunun için muhalefet meclisi toplantıya çağırdı. İktidar her türlü tedbirini almış meclisi ondan sonra toplantıya çağırmış. Meclisi yönetme sırası Meral Akşenel de olmasına rağmen meclis başkanı AKP’li vekili görevlendirmiş. Oturumda muhalefetin hiçbir önerisini dikkate almadı. Aldığı emre göre meclisi yönetti. Her şey yolsuzluk ve rüşvet olayının üzerinin örtülmesine göre planlanmış. Olayın üzerinden nerede ise üç ay geçti. Bu 4 bakan, şimdi biz aklanmak istiyoruz diye meclis başkanlığına dilekçe veriyor. AKP meclisin toplandığı gün komisyon kurulması için imza topluyor. Görüşme açılmasını ret ediyorlar. Meclis başkanlığına komisyon kurulması için başvuru yapacaklar. Her şeyi planlamışlar. Oturumu yöneten AKP’li vekil bir ara çok çaresiz kaldı. Oturuma 10 dakika ara verdi. 45 dakika sonra oturumu açtı. Bu arada tahmin ediyorum. Başbakanı aradı. Çünkü muhalefetin doğrultusunda karar verecek duruma gelmişti. Oturum açıldıktan sonra fezlekelerin kapak yazısını dahi okutmadan, meclis başkanını yazısın okuttu. Muhalefet meclis başkanının masasının önüne toplandı. Hiç kimseyi dinlemedi. Kâtibe “oku Muharrem” diyor. Kâtip “dinlemiyorlar” diyor. O “oku muharrem” diyor. Neticede hiç kimseyi dinlemedi. Ve genel görüşme açılması engellendi. Bunun anlamı bu yozluluğun üzerinin kapatılacağıdır. Komisyon kurulurken “bakın 4 bakan biz aklanmak istiyoruz diyorlar” diyecekler. Başbakan sıkça “sandıkta hesaplaşacağız” diyor. Sandık milli iradenin tecelli etmesidir. Sandık suçluların yargılanmasına veya yargılanmamasına karar veremez. Suçlular ancak mahkemede yargılanır. Suçlu olup olmadığına yargı karar verir. % 80 oy alsanız dahi bu kara lekeyi aklayamazsınız. Ancak bu suçlu gösterilenler mahkemede aklanır.
Demokrasilerde bu böyledir. Amma ileri demokrasilerde değişik bir sistem varsa onu da millete anlatında herkes bilsin. Şimdi 30 Marta bu yolsuzluk olayının üzerini örtmek için mi oy kullanacaksınız? Yoksa mahalli yönetimlerinizi mi seçeceksiniz? Karar sizlerindir! Eski istihbarat polis müdürü Ali Fuat Yılmazer bir TV kanalında “emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğun tutuklanmasını başbakan Tayyip Erdoğan istedi” diyor. Ergenekon davasının “avukatıyım” diyen Erdoğan’ın bu sözünün doğruluğu bu müdürün sözleri ile doğruluk kazanmıştır. Milletin gazını almak içinde “ genelkurmay başkanının tutuklaması yanlış olmuştur” demişti. “Bir genelkurmay başkanının terör örgütü yönetmek suçu ile yargılanmasını tarih af etmeyecektir” demişti. Şayet bu söylediklerinde samimi olsaydı. MİT müsteşarı Hakan fidanı nasıl koruma altına aldıysa. Ayni şeyi genelkurmay başkanı içinde yapabilirdi. Ne tekim böyle durumlarda genelkurmay başkanının yargılanması yüce divanda yapılacağı hükmü de vardır. Başbakan “polis müdürünün yalan söylediğini” söylüyor. Muhalefetin en ufak bir sözüne tazminat davası açıyor. Hatta geçen gün “tazminatları toplayacağız” diye miting meydanında söyledi. Neden? Polis müdürü için tazminat davası açacağım demedi? Şayet tazminat davası açmaz ise bu olay doğru demektir. 30 Marta genelkurmay başkanının tutuklanmasını isteyip. Sonrada milletin gazının alınmak için yapılan konuşmaya mı oy vereceksiniz? Karar sizlerin!
Milletin haber alma özgürlüğü kısıtlandı. Sebep ortaya çıkan tapelerle bütün kirli işlerle ilgili bilgileri halkın öğrenmesini önlemek içindir. Bursa mitinginde “TWİTTER, MÜVİTER ne varsa hepsini kapatacağız. Dünya Türkiye’nin gücünü görecek” diyor. Ne gücünü dünya görecek? Başkalarına bir şey yapılmıyor ki? Başka bir devlet halkımız üzerine de bir şeyler yapar. O zaman dünya gücümüzü görecek denir. Kendi halkının üzerinde güç gösterisi olamaz. İktidar gücünü yalnız muhalifleri üzerinde gösteriyor. Zaten millet o kadar öteleştirildi ki. Hala öteleştirilmeye devam ediyor. İktidar mitinglerde halkının karşısına çıkmıyor. Arabalarla bindirilmiş kıtaları götürüyor. Hep onlara hitap ediyor. Ben mitinglerde kalabalığa bakmam. Ben kalabalığın coşkusuna bakarım. İktidarın bindirilmiş kıtalarının yorgunluktan ellerini kaldıracak takatleri kalmamış. İktidarın mitinginden sonra AKP bayrakları neden çöp kutularına atılıyor? Doğuda gördük Türk bayrakları yerlerde sürünüyordu. Ayakkabısını silenleri bile gördük. Particilik gönül işidir! Sevda işidir! Arzulu ve istekli mitinge giden birisi o parti bayrağını çöpe atıp gitmez.
Başbakan Gülen için “10- 15 sene önce saygım vardı, bitti” diyor. Yapmayın sayın başbakan! Daha 4 ay önce can ciğer kuzu dolması idiniz. 10- 15 seneyi nerden çıkardınız? Bu hasret bitsi diye Gülene mesajlarınızın tarihi o kadar eski değil en fazla 6-7 aydır. Bursa da her mitingde yerden yere vurduğu CHP için. “Ben birisine Haşaşi dedim. Amma CHP’de Haşaşi imiş” bu söylemler ortamı germek içindir. TWİTTER’in kapatılması gençleri sokağa dökmek için kapatılmıştır. Bu çok tehlikeli bir oyundur. Bu ülke hiçbir zaman Mısır, Suriye olamaz olmayacaktır da. Saygılarımla.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
22 -03 – 2014 Mustafa KOÇAL
