AKP 2002 de iktidara geldiğinde terör bitme noktasına gelmişti. 2002 senesinde vermiş olduğumuz şehit sayısı 7 idi. Her sene şehit sayımız artıyordu. Tek haneli rakamlardan üç haneli rakamlara çıktık. Ordu devamlı baskın yiyordu. Ancak savunmada kalıyordu. Genelkurmay operasyon yapılmasını istiyordu. İktidar ülkedeki 1.500 teröristi hallettiniz de kandildeki 500 teröristler mi gideceksiniz diye ret ediyordu. AK tütün karakoluna yapılan baskından sonra halk sokaklara döküldü. Halkın baskısı ile iktidar. Meclise tezkere getirerek sınır ötesi operasyon yapma yetkisi aldı. 48 gün sonra bu tezkereyi genelkurmaya gönderdi. Hava operasyonu yapıldı. Arkasından olması gereken kara operasyonu yapıldı. ABD elçi göndererek kara operasyonunu iktidara durdurttu. Şayet o zaman kara operasyonu durdurulmamış olsaydı. Bu günkü bu durumlara gelinmezdi. Sonra iktidarın kendi menfaatine olacak anayasa değişikliğini referanduma götürdü. Bu referandumdaki anayasa değişikliği kendileri için çok önemli idi. Öcalan´a gittiler örgütün ateşkes ilan etmesini sağlaması için ricada bulundular.
Ateşkes gerçekleşti. Referandum geçti seçim geldi. Ateşkesin devam etmesini yine Öcalan´a sağlattırdılar. Baktılar ki verilen tavizlerle işler iyi gidiyor. Açılım başlattılar. Bu açılım birkaç isim değiştirdikten sonra barış ve kardeşlik olarak isim değiştirdi. Bir anlaşma yapıldı. Örgüt militanları sınır dışına çekecekti. Çıkıyorlar diye milleti oyaladılar. Bir akiller gurubu oluşturarak 7 bölgede bu barış sürecini millete anlattırdılar. Bu akillerin yaptığı toplantılara yalnız AKP´nin il başkanlarının belirlediği kişiler katıldı. Üç ay akiller görev yaptı. Öcalan´ı makbul kişi durumuna getirdiler. Bu akillerin raporunda milletin % 80´ninden fazlası bu sürece destek veriyor denildi. Bundan sonra barış sürecine daha fazla sarılmaya başladılar. Bu sürece karşı çıkanlar için çok ağır kelimeler kullandılar. ?Analar ağlasın itiyorlar. Şehit cenazeleri gelsin istiyorlar. Bu sürece karşı çıkmak şerefsizliktir. Hainliktir? diye hakaret ettiler. Bu süreçte kamu görevlilerine süreci sekteye uğratacak eylemlerde bulunmayın talimatı verildi. Ordu kışladan, polis karakoldan dışarı çıkarılmadı. Örgüt kırsala hâkim oldu. Köylere yerleştiler.
Kendilerine öz güvenlik güçleri oluşturdular. Bunlar yol kesip kimlik kontrolü yapmaya başladılar. Kimse sesini çıkarmadı. Öyle söylemler oldu ki doğuda devlet otoritesi kalmadı denilmeye başlandı. Örgüt gücüne güç kattı. Silah depoları kurdular. Depoları silah ve mühimmatla doldurdular. Yeni militanları eskiden kandilde eğitirken, ülke içersin de eğitim yaptırdılar. Düşüne biliyor musunuz? 2 ton patlayıcıyı bir defada patlattılar. Demek ki depolarını patlayıcılar ile doldurmuşlar. Bir taraftan da iktidarla örgütün temsilcileri ile görüşmeler yapılıyordu. Dolma bahçede buluşan iktidar ve örgüt temsilcileri 10 maddelik mutabakat metni yayınladılar. Başbakan yardımcısı Yalın Akdoğan ?nevruz da Diyarbakır da demokrasi ateşini yakacağız. Ateşin üzerinde birlikte atlayacağız? diye böbürlenerek beyanat veriyordu. Seçimde AKP tek başına iktidar olma şansını kaybedince olanlar oldu. Şimdi geldiğimiz noktada eskiden barış sürecine karşı çıkanlar şerefsiz ve vatan haini oluyordu. Şimdi barış süreci devam etsin diyenler şerefsiz ve vatan haini oluyor. Bir ayda 50 şehit verdik. Sebep AKP tek başına iktidar olamadı diye. Ve cumhurbaşkanı başkan olamadı diye. Bunu ben söylemiyorum. Sağlık bakanı Müezzinoğlu söylüyor. ?Cumhurbaşkanı seçeceğimize başkan seçseydik bu günkü durumlar olmazdı? diyor. Su uyur düşman uyumaz derler. Barış süreci diye iktidar hem kendisi uyudu. Hem de milleti uyuttu. Fakat terör örgütü uyumadı. Süreç için gövdemizi koyduk. Gerekirse baldıran zehri içeriz diyenler. Şimdi garibanlara baldıran zehri içiriyorlar. Her gün şehitler geldikçe ocaklara ateş düşüyor. Milletin ağıtlar yakıp ağlamaktan gözünde yaş kalmadı.
Dayanacak gücü kalmadı. Böyle bir ortama da,koalisyonu kurdurmayıp da ülkeyi erken seçime götürmek ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Ülke kan gölüne dönmüş. Hala tek başımıza iktidar olacağız sevdasındalar. İllaki ben olacağım! Benden başkası olmayacak! Bu yalancı dünyada bu kadar ah almaya değer mi? Bu ne inat? Bu ne ihtiras? Bu dünya sultan Süleyman´a bile kalmadı. Barış süreci diye diye PKK şımartıldı. Şimdi bunun bedelini garibanların çocukları ödüyor. İsteseniz de istemeseniz de artık yönetim değişmişti diyen cumhurbaşkanı. Ülkenin en zayıf anında bunu söylüyor. Böyle söylemleri hep doğu illerinde söylerdi. Şimdi kendi memleketinde söylemeyi tercih etti. Bazı illerde ve ilçelerde özerklik ilan edildi. Cumhurbaşkanı hala tek vatan, tek dil tek millet, tek bayrak diyor. Terör bitene kadar mücadeleye devam edeceğiz diyor. Bunlar insan değil. Hangi dilden istiyorlarsa o dilden konuşacağız diyor. Geçti borun pazarı sür eşeğini Niğde´ye derler. İktidar cemaat konusunda yanıldı.
Bu barış sürecinde de yanıldı. Hani kandırıldık! Saflığımıza geldi! Kendi menfaatinize geldiği için kandırılıyorsunuz. Menfaat bitti mi her şey bitiyor. Sık muhabbet tez ayrılı getirir derler. Ülkede demokrasi, adalet, kanun, gelenek, teamül diye bir şey kalmadı. Bu şehitler iktidarın hırsının bedelini ödüyorlar. Seçim güvenliğinin sağlanamayacağı bir ortamda seçime gitmek ülkeyi iç harbe doğru sürüklemektir. Bu saatten sonra AKP iktidar olmaz. Çünkü bu günkü olayların müsebbibi iktidardır. Ülkeyi bu günkü duruma getiren AKP´nin kendisidir. Bedelini millete ödetiyorlar. Ben yaptım olur derseniz. Bu millete rağmen bunu söylemeye devam ederseniz. Bu millet gerekeni yapacaktır. Yine 8 askerimizin şehit haberi geldi. Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Ailelerine sabırlar versin. Acılı milletimizin başı sağ olsun. Saygılarımla.
Allah´ım bize şehit cenazeleri gelmediği günleri göster.Yöneticilere de izan nasip et.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! 19 ? 08 ? 2015 Mustafa KOÇAL
