İrfan AYDINOĞLU -SİSMİK KALEM


SÜPER FAY SÜPER AY´ A KARŞI.

17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİ SÜPER BİR DEPREM, KUZEY ANADOLU FAYI DA SÜPER BİR FAYDIR..


Science Dergisi´ nde yayınlanan bilimsel bir makalede: 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi´ nin sismik kayıtları incelendiğinde, büyük yer sarsıntısının son 20 saniyesinde, beş küçük sarsıntı olduğu görüldü. Ön sarsıntıların "p-dalgası" ve "s-dalgası" diye adlandırılan iki ayrı dalga biçiminde birbirlerini izledikleri ve bir p-dalgasını 2,4 saniye sonra, daha yüksek titreşim genişliğinde bir s-dalgasının izlediği görüldü. Bu iki dalga arasındaki zaman farkı hep aynıydı ve fay hattındaki aynı noktadan geliyorlardı. Öncü sarsıntılardaki bu düzen ve benzerliğin artan biçimde güçlenmesi ve büyük depreme doğru daha yakından bağlantılı şekilde gelişmesi, depremler için isabetli bir erken uyarı sisteminin geliştirilebileceğini söyleyen Michel Bouchon´ u birkaç yıl önce Gölcük Depremi´ nin sesten daha hızlı olduğunu açıklaması dolayısı ile tanıyorum. Gölcük Depremi 21 bin 600 km/saate ulaşılabilen dalgalar yaymıştı. Yani bu depremin hızı saatte 21 bin 600 km. olarak ölçülmüş. Bir başka değişle saniyede 5 km. Bu durumda Gölcük Depremi´ nin sarsıntıları İstanbul´ a 20 saniye Ankara ve Çanakkale´ ye 70 saniye Türkiye´ nin en doğu ucuna yaklaşık 50 dakika sonra ulaşmış oluyor.

/resimler/2016-11/14/2022524433060.jpg

17 Ağustos 1999´da Gölcük Depremi´ nde olduğu gibi bir plakanın diğerine göre yatay biçimde kaymasıyla meydana gelen depremlerde fayların yırtılma hızı sesten daha hızlı olabiliyor. Bu hız neredeyse ışık hızının bile onda birine yaklaşmış durumda.

Bu süper hızlı depremlere supershear ( Süper-makaslama ) depremleri deniyor. Bu tür depremler kırılmanın çok hızlı olduğu, büyük deprem dalgalarının yayılma hızından çok çok daha hızlı olan depremler. Fransa´ nın Grenoble Joseph Fourier Üniversitesi´ nden Michel Bouchon Kocaeli Depremi´ nin sismik kayıtlarını incelerken bu olguyu kısa bir zaman önce ( 2008 yılında ) fark etmişti. Bu bulgu ileride ülkemizde meydana gelebilecek depremler hakkında çok önemli bilgiler taşıyan bir olay olduğu halde ve güncel gazetelerde de yer aldığı halde kimse bu çok değerli bilgierin üzerinde gerektiği kadar durmadı. Faylardaki bu hızlı kırılma dolayısı ile, kaynaktan dalgalar halinde yayılan deprem dalgaları yol alırlarken ileride birbirini yakalayarak enerji transfer ediyor ve dolayısı ile dalgaların yer kabuğundaki hareket şekli de değişiyor. Örneğin depremin başlangıç yeri olan Gölcük odağında, depremin başlangıcında fay kompartmanları birbirinden ayrılıp yırtılma başladığında, biletaral ( iki yönlü ) yayılan ? ana ? yırtığın ÖNÜNDE yeni bir ? yavru ? yarık oluşuyor ve bu yarık ana yarıktan daha hızlı hareket ediyor. Daha sonra yavru yarık hızla genişliyor ve ana yarık ile birleşiyor. Bundan sonra yarığın tümü, makaslama dalgalarından daha hızlı bir şekilde ilerleyerek ? yasak bölge ? denilen bir hıza ulaşıyor..

Bununla da kalmıyor; yeni makaslama dalgaları oluşmaya devam ediyor. Bu yeni dalgalar, ilk dalgalarla birleşerek yeni ve daha güçlü şok dalgaları yaratıyorlar. ? Mach cephesi ? denilen bu yeni şok dalgaları, yarılmanın peşi sıra yol alıyor. ( Science, vol 303, p 1859 ). Bu durum jet savaş uçaklarının ses duvarını aştıkları ve Mach hızına ulaştıklarında ortaya çıkan durum ile benzerlik taşıyor. Jet uçakları havada hızlandıkça basınç dalgaları yaratırlar ve ancak bu dalgaları yakalayacak kadar süratli yol alabilirler. Daha hızlı uçamazlar. Yani bir hız limitleri vardır. Sonuçta bu dalgalar tek bir sonik patlama yaratacak şekilde birbirleriyle temas eder ve uçağın arkasında genişleyen bir koni yaratırlar.

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi meydana gelip super hızlı depremlerinin varlığının otraya çıkmasına kadar, depremlerin de yapısal ve kendilerine özgü bir hız limiti olduğu sanlılıyordu. Bu görüşe göre, fay hattı zayıf bir noktada kayma yaptığı zaman kırılma, fay üzerinde ilerliyor. Matematiksel denklemler yırtılmanın ? yasak bölgesi ? olarak bilinen saniyede 3 ile 3,5 kilometre hıza ulaşmasının mümkün olmadığını gösteriyordu. Çünkü fizik kurallarına göre bu hızlarda fayın sürtünerek kayması, ısıyı mekanik enerjiye dönüştürebilirdi. Bu da termodinamik olarak imkânsızdır. Yırtılma, böyle bir bölgede ivme kazanamayacağına göre, saniyede 3,5 km´ nin üzerinde bir hız olasılığı da otomatikman ortadan kalkmış oluyordu.

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi´ nin verilerinin ayrıntılı olarak incelenmesi uzun yıllar boyunca yanlış bilinen daha önceki bilgilerin tümünü kökten değiştirdi.

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi´ nden önce laboratuvardaki yapılan teorik deneyler, bazı büyük depremlerin süper-makaslama denilen olguyu kuramsal olarak yaratabilecekğini gösteriyordu. Ancak o zamana kadar meydana gelen depremlerde bu konuyu deneyebilecek veriler sağlanamamıştı. 1979 yılında Californiya´ yı vuran 6,4 büyüklüğündeki Imperial Valley depreminde kısıtlı sayıda bir takım veriler sağlanabilmişti. Gerçi Californiya Üniversitesi´nden Ralph Archuleta, Californiya´ yı 1979 yılında vuran Imperial Vadisi depreminin saniyede 3,5 km´ den daha hızlı olduğunu hesaplamıştı. ( Journal of Geophysical Research, vol 89, p 4559 ) Fakat eldeki veriler yetersiz olduğu için sonuçların doğruluğundan emin olamıyordu..

Hem bu verilerin yeterli olmayışı hem de depremin magnitüdünün düşük olması çalışmaların sonuçlandırılmasına yeterli olmamıştı. İşte 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi bu veri eksikliğinin giderilmesini sağladı. ( !? ) Kocaeli Depremi şimdiye kadar meydana gelen depremlerin içinde en iyi ölçülen depremdir. 17 Ağustos 1999 tarihinde 20. yüzyılın sismik açıdan en aktif kıtasal fayı olan Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 7,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 1979 yılındaki Californiya depreminden farklı olarak, Kocaeli depreminde fay çevresinde, depremin ürettiği makaslama dalgalarının hızını ölçebilecek yeterli miktarda sismik istasyon bulunuyordu. Yer hareketlerinin mükemmel bir şekilde ölçümü de ayrıca yırtılan fayın hızı ile ilgili tüm verileri sağlamaya yeterliydi. Eğer 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi olmasaydı süper hızlı depremlerin farkında olamayacaktık..

2002 yılında Paris Jeofizik Enstitüsü´nden Yann Klinger ve ekibi 2002 , Tibet´ deki Kunlun Fayı üzerinde meydana gelmiş olan depremi incelerken, fayın 30 km. uzağında, 7,8 şiddetindeki depremin yol açtığı bir dizi paralel çatlağa rastladı. Bu çatlaklar, onlara göre, yerin bir sünger gibi sıkılıp daha sonra gevşemesinin kesin bir kanıtıydı.

Fakat bu çatlakların ana fay hattının çok uzağında olması depremle ilişkisi olmadığı olasılığını da akla getiriyordu. Büyük bir olasılıkla Klinger ve ekibi ? süper-makaslama ? denilen depremin izlerine rastlamışlardı. Bu depremde kayma o kadar yüksek hıza ulaşmış olmalıydı ki, Yer kabuğunun yırtılma hızı, depremin yarattığı sismik dalgaların hızını aşmıştı. Bu da ses duvarını aşan bir jet uçağının neden olduğu patlama sesine eşdeğer bir deprem yaratmış; başka bir deyişle önüne çıkan her şeyi balyoz darbesi gibi darmadağın etmişti..

Bu araştırmayı yapan Michel Bouchon, süper hızlı depremlerde kırılan fay zonunun özellikle depremden sonra sakin olduğunu ve artçı sarsıntıların bu bölgeden uzakta, kırılmayla aktif hale gelen artçı oluşumlar üzerinde meydana geldiğini gözlemlediğini söylüyor. Bu durum 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi´ nin sonuçlarına uyuyor. Artçılar kırılan fay hattı üzerinde değil doğusundada meydana gelmişti. Kocaeli Depremi´ nin İzmit merkezli en büyük artçısı 5,8 büyüklüğündeydi. ( depremin magnitüdüne göre oldukça küçük ) Ve bir sonraki büyük deprem ( Magnitüd: 7,2 ) artçı depremlerin yoğunlaştığı lokasyon olan doğuda Düzce´ de meydana gelmişti. 17 Ağustos depremin süper hızından dolayı kırılmaya fırsat bulamayan ana faya açılı gelen yerel faylar, 20 Oca 2011 tarihli merkez üssü Gölcük- Değirmendere depreminde olduğu gibi depremin üzerinden 11 yıl geçtikten sonra meydana gelebiliyor.

Bu araştırmadan çıkan sonuçlar :

1 ) Süper hızlı depremlerin artçı sarsıntıları, daha önce faal olmadığı düşünülen bazı fayları, süper depremle birlikte kısmen yeniden aktif hale getirebiliyor.

2 ) Süper hızlı depremleri ( Türkiye´ deki Kuzey Anadolu Fayı, California´ daki San Andreas Fayı gibi iki plakadan birinin diğerine göre yatay biçimde hareket eden ) sadece yanal atımlı faylar üretebiliyor. Bu faylardaki kayaçlar çok az miktarda dikey harekete maruz kaldıkları için birbirlerine yanal olarak sürtünüyorlar. Bu nedenle kayaçların birbirlerinin üzerinden kayabildiği türden faylanmalar bu türden süper depremler meydana getiremezler..

3 ) Okyanus-tabanı üzerinde bulunan faylar bu gruba dahil değildir.

4 ) Bugüne dek süper-makaslama yaratan depremler fayların uzun ve düz kısımlarında meydana geldiği için, pratikte 100 km boyunca 5 derece ve daha fazla sapma yapmayan faylar süper deprem üretme potansiyeline sahiptir. Yeryüzünde bu özellikleri taşıyan 11 farklı fay sisteminin üzerinde 26 ayrı bölge bulunuyor. Türkiye´ deki Kuzey Anadolu Fayı Californiya´ daki San Andreas Fayı bun faylardan en karakteristik olanları. Aslında üzerinde ? Süper Deprem " meydana gelen fay hatlarına da ? Süper Otoban Faylar ? demek daha doğru olacaktır.

Bugüne dek gözlemlenen süper-hızlı depremlerin tamamı uzun, yanal atımlı, çizgisel ( lineer ) faylarda meydana gelmiştir.

Süper depremlerde deprem dalgalarının yayılması ve artçı sarsıntılara ilişkin bilgilerin bu sonuçlar ışığında yeiden değerlendirilip bir sonraki büyük depremin nereyi vuracağını tahmin etmek için daha fazla süper depremin gözlenmesi gerekiyor.

/resimler/2016-11/14/2022283807433.jpg
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,32% 0,22
  • EURO

    35,05% -0,15
  • GRAM ALTIN

    2306,14% 1,27
  • Ç. ALTIN

    3843,45% -0,29
  • Cuma 22.9 ° / 9.8 ° Güneşli
  • Cumartesi 24.7 ° / 11.1 ° Güneşli
  • Pazar 23.7 ° / 12.3 ° Güneşli

Balıkesir

29.03.2024

  • İMSAK 05:26
  • GÜNEŞ 06:50
  • ÖĞLE 13:18
  • İKİNDİ 16:50
  • AKŞAM 19:36
  • YATSI 20:55