Doğanın iki güzel armağanı ne
diye sorarsanız, kuş sesleri ile çocuk
sesleri, derim.
Bilge KARASU der ki:
"Duvar susar kuş sesi tomurcuk
tadı tuzu kalmaz oyunun
körebe yankısı gecede
sen soydukça sözcükleri
hep azalır gece..."
Çocuk oyunları çokluk doldurur
alacakaranlığı, kuş sesleri ile birlikte
sessizliğin utancını alır, götürür.
X X X
Virane dar sokağa da düşmüş bahar.
Terkedilmiş evin yıkık dökük duvarı
üstünde birkaç papatya. Sarı sarı.
Kelebeksiz olmaz. Kilim silkeliyor kadın,
çöpün yanıbaşında çocuklar, köpekler, kediler...
Şiirsiz olmaz.
Fatih Kırtorun yazmış.
"Yağmurda zaman
geride kalan her baharda tekrarlar
aynada kör adamın
korkak büyüsü
cız eder kelebek
adını sayıklar sabah
bugün olsa sayardım acını
beyaz gemi
ikircik erik dalında duraklar
bir durmaz efendinin kölesi gibi
takılır kalır cabası
ödeyemeden kendini
ellerinde bükülmeyen bir nehir
öptükçe kıvrışır yaşım."
X X X
Burada yarının düşü dolaşmaz.
Burada şimdi vardır.
Ne yapılacaksa bugün yapılır, ne söylenecekse
bugün söylenir. Ertelenmesi yoktur hayatın.
Şükürle noktalanır her güzel geçen, doyuran.
sağlık bağışlayan gün. Burada çocuk sesleri varlığın,
var olmanın, hayatın sesidir. Çocuklar, evlerin ve
sokakların dilidir.
X X X
"Ne yapayım ben avlusuz evleri, be hoca.
Baksana, burada her avlu küçük bir bahçe. Kuş
sesleriyle uyanırsın, çocuk sesleriyle yaşar, neşelenirsin,
sevinirsin.
Burada hayat var be hoca."
Aynen böyle dedi, kardeşim Rasim.