“En Akıllısı Zincirle Bağlı” veya “Hepsi Elleme Mangal Kömürü” deyişleri, bir araya gelmiş bir grup insanın beceriksizlikte- çapsızlıkta ve kötülükte birbirleriyle yarışmaları sırasında, hepsinin ne kadar gaddar olduğunu anlatmakta kullanılır.
Bu grubun sözcülerinin söylediklerine bakar mısınız; “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısını asmak ilkelliktir. Cumhurbaşkanı Gül.
“Sayın Öcalan, şimdi aldığı kellelerin hesabını veriyor.” Başbakan Erdoğan.
“AKP gelinceye kadar, hepimiz zorla Türk’tük.” Bulgar kökenli Sağlık Bakanı.
Böyle yüzlerce örnek vermek mümkündür. Bu grup Türk- Türk Milleti-Türk Devleti Türk Milliyetçiliği- Atatürk- Cumhuriyet gibi kavramlardan nefret eder, kullanmaz.
İşin garip yanı, bu özelliklerini demokratik rejimin özgürlük ortamından yararlanıp, sözüm ona demokrasi adına yaptıklarını söylerler.
Anlayacağınız hepsi mart kedisi gibidir bunların, hem tırmalarlar hem de bağırırlar! Seçmece bunlar.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, düşünce olarak Cumhuriyet karşıtı, din devletinden yana biri olduğunu yazılarında inkâr edilemez bir şekilde açık etmişti. Onun döneminde, Vanlı Kürt Beyi Hüseyin Çelik’in “Milli Eğitime” verdiği zarar katlanarak büyümüş ve “Milli” kelimesi eğitimin başında süs olarak kalmıştı. Ömer Dinçer, sağda-solda “Ben Başbakandan daha akıllıyım, o bir şey bilmez” demeye başlayınca, Ömer Dinçer buhar oldu gitti!
Ömer Dinçer’den sonra 2013 yılı başında, Eskişehir Milletvekili, Erdoğan’ın danışmanı ve Kanal 7 den arkadaşı Nabi Avcı getirildi.
Baktık Nabi Bey profesör, kelle-kulak yerinde. Eh hiç olmazsa bu daha fazla bozamaz dedik, yanılmışız. Bu hepsinden beter çıktı.
Başbakanına yaranacak ya, bu seneki okul açılışında ikinci sınıflar için hazırlanmış kitaplar dağıttı.
Afganistan temalı “Ağaç ve Okul” adlı kitabın kapağında elinde süngü takılmış bir tüfek olan çocuk resmi vardı! Kitaptaki şiirlerden sadece iki dörtlüğü yazıyorum. Fazlası sinirlerinizi bozabilir;
“Uzak ülkelerden Müslüman çocuklar rica ederim savaşmaya gelin. Ablam gelinliğini çıkardı çeyizinden sargı yaptı mücahitlerin yaralarına. Siz de oradan rica ederim savaşmaya gelin. Harçlıklarınızı hiç olmazsa mermi alalım diye bize yollayın. Babam nişan yüzüğünü bile götürdü, mermiler getirdi. Rica ederim, siz de oradan bir şey yapıp savaşmaya gelin.”
“Adı Gülbettin Hikmetyar, liderimiz bizim. Allah adıyla konuşur, Allah için savaşır en önde. Ona zor değil kafasını kırmak zalimlerin, daha çocukken başladı bu işe. Az yer, az uyur, örgütleyicidir, azimli, gerçekçidir. Seviyoruz tüm ülke gibi biz küçük mücahitler de onu…”
Nabi Avcı’nın yaptığı, Anayasa’nın ilk üç maddesini çiğnemektir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, Anayasa’nın 174. Maddesini çiğnemektir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, Tevhid-i Tedrisat Kanununu çiğnemektir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, Siyasi Partiler Kanununu çiğnemektir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, Çocukları savaşmaya ve öldürmeye teşvik etmektir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, Cumhuriyet Üniversitelerinden aldığı “Profesör” unvanını çiğnemektir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, Densizlik ve had bilmezliktir.
Nabi Avcı’nın yaptığı, kelimenin tam anlamıyla Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletine ihanettir.
Bu korkunç olayın basına yansımasından üç gün geçmesine rağmen, Nabi Avcı denen kişiden ne bir yalanlama, ne de bir özür gelmiştir!
Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı;
Bu tarz olaylar sizi ilgilendirmez değil mi? Atatürk adını kitaplardan ve öğretimden sildiler, sesinizi çıkarmadınız. Sizin göreviniz, çocuklarımıza dünyanın en tehlikeli teröristini “önder”, “yolundan yürünecek adam” olarak gösteren ve yukarıda saydığım Anayasa ve yasaları ihlal eden siyasetçileri tebrik etmek midir?
Lütfen bir açıklama yapın;
Ya, bu işler beni ilgilendirmez, ben maaşımı alır başımı sallarım, deyin.
Ya da Gülbettin Hikmetyar’ın diğer dizinin dibine de siz çökün ve o üçünüzün olduğu resmi Yargıtay’ın kapısına asınız.
Eyy Türk Milleti, tanı artık bu adamları, gör bunların gerçek yüzlerini.
Bunlar Türk Milletinin dostu değil.
Sağlık ve başarı dileklerimle 19 Eylül 2013
Rifat Serdaroğlu
