Savcının iyisi, usta “AVCI” olanıdır.
İyi bir avcı, daha avını görmeden kilometrelerce uzaktan kokusunu alan, av “uçan” takımındansa kanat çırpışını hisseden, av “kaçan” takımındansa ayak seslerini yere dayadığı kulağıyla duyabilen, bir Kızılderili’den daha iyi iz sürebilen biri olmalıdır.
Böyle kıymetli Savcılar çok nadir yetişse de, bendeniz böyle yetenekli Savcıları yüzlerinden-gözlerinden-seslerinden şıppadanak tanırım.
AKP’li Kodamanların bana açtıkları 80 civarında dava, artı, Cemaatin ince sesli-saat kapağı yüzlü- köse suratlı Savcılarının “re’ sen” açtıkları davalar sebebiyle, zamanımın önemli bir kısmını Adliye Saraylarında (!) geçiren biri olarak, ne de olsa bizde artık “Yarım Hukukçu” olduk sayılır!
Avcı Savcılarından ilki, ismi şimdilik Manisa olan, Derviş Memed’in torunu Ağlayan Kaşar Bülent’e göre ise yakında “Saruhan” olacak olan şehirde ortaya çıktı.
Manisa’da Hüseyin Tavas adlı bir üniversite öğrencisinin çantasından, üzerinde sadece “HIRSIZ VAR” yazan bir bez parçası çıktı. Bu Avcı Savcılardan biri,
“Aha yakaladım. Bu çocuk Recep Tayyip Erdoğan’a hırsız dedi” diyerek anında dava açtı!
Çocuk, Savcıya; “Yapmayın etmeyin Sayın Savcı, ben kimseye hırsız demedim. Asıl siz aldınız hırsız kelimesini Tayyip Erdoğan’a yapıştırdınız. Beni salın, derslerim var” dediyse de dinletemedi!
Fakat Manisa 4. Sulh Ceza Yargıcı, mealen “Hadi len, böyle saçma dava olur mu? Al sana Beraat” diyerek Avcı Savcının davasının üstüne limon sıkıverdi!
Derken geçtiğimiz Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Recep “İsteseniz de Osmanlıca öğreneceksiniz, istemeseniz de öğreneceksiniz. Budur bu!” diye
Türk Milletine posta atınca, Bir gün Gazetesi, Osmanlıca yazıyla “Hırsız” diye manşet attı! Yazıda ne isim, ne resim, ne de bir ima vardı!
Avcı Savcı, derhal Birgün Gazetesine “Cumhurbaşkanı Recep’e” hakaretten soruşturma açtı. Gazetenin imtiyaz sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürünü “Şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağırdı.
İşte Savcı diye ben buna derim. Hem Savcı, hem de Avcı…
Türk Bayrağı yakılır, görmez.
Türk Devletinin Kurucusu Atatürk’e en ağır hakaretler yapılır, büstleri parçalanır, umursamaz.
Eski AKP Milletvekilini, Cumhurbaşkanı Recep’e twitter yoluyla hakaret etti diye derhal tutuklar, çünkü ona göre Recep Atatürk’ten daha kıymetlidir, fakat Polis korumasındaki Milletvekilini dövenleri serbest bırakır.
Türk Mahkemelerince “Vatana İhanet suçu sabit görülüp, idam edilen adamın” adı şehrin en büyük meydanına verilir, bunu da görmez.
İlçelerin tamamındaki sokak-cadde-mahalle isimleri yasaya aykırı olarak Kürtçe yapılır, görmez.
Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet olaylarına bulaştıkları açıkça görünen avantacılar için “Takipsizlik” kararı verir.
Senin gibi Savcıyı hem öper, hem de baştacı yapar bu millet!
Avcım benim, Savcım benim…
KAYIP İLANI;
“Ben Başbakan Ahmet. Türk Milletinin bana emanet ettiği “KAMU DÜZENİNİ” kaybettim. Çok aradım bulamadım. Horasan Erenlerine- Vatikan Kardinallerine- Patrik Bartholomeos’a-Etekli Hoca’ya- Cübbeli Hoca’ya-İmralı’ya-Kandil’e- eski yoldaşım Pensilvanya ’ya-Fidanıma sordum bulamadım. Sultanımın Sarayına gittim, içeri sokmadılar ama orada da yokmuş. Nerede bu Kamu Düzeni yahu!
Bulan görenlerin insanlık namına Bülent abime teslim etmeleri rica olunur. Ağlamaktan şişti adamcağız be!
Bulursam, “Düzeni” değiştireceğim ama “Kamu ’yu” muhafaza edeceğim.
Hadi be abiler ablalar, sizde etrafınıza bakın, komşulara sorun, belki bulursunuz!
Nerdesin len Kamu Düzeni, seni bozanı bir yakalarsam…”
Sağlık ve başarı dileklerimle 12 Aralık 2014
Rifat Serdaroğlu
