Aslına bakarsanız Dünya hepimize yetecek kadar büyük, ama biz insanoğlu yaşadığımız bu dünyayı daha da yaşanmaz hale nasıl getirebiliriz diye el birliği ile uğraş veriyoruz. Yaşam alanlarımızı yaşanamayacak hale getirmek için adeta yarışıyoruz. İnsanoğlunun bir türlü dizginleyemediği bencilliği, kibri, hırsı onu nefsine yenik düşürürken, doymak nedir bilmeyen aç gözlülüğü çoğu zaman onu yanlışa yönlendiriyor. İşte bu yanlışların sonucu olarak ortaya çıkan savaşlar güzelim dünyamızı yaşanmaz hale getirip adeta cehenneme çeviriyor.
Rusya Ukrayna savaşının üçüncü haftasına girmek üzere, Ekonomik ve askeri anlamda büyük bir güce sahip olan Rusya karşısında hiç beklemediği bir direniş ile karşılaştı. Tüm dünyanın ve Avrupa’nın desteğini alarak Rusya’ya kafa tutan ama hemen savaşın başında Uygar ve medeni ülkeler tarafından yapayalnız bırakılan Ukrayna hükümeti halkının gösterdiği dirayetle Ruslara karşı durarak onurlu bir direniş sergiliyor. Savaşın başından beri dik bir duruş sergileyen ve Rusya’ya boyun eğmeyen Ukrayna halkı kendi başının çaresine kendisi bakıyor.
Yıllarca bizlere edebiyat ve sanat yolu ile medeniyet ve uygarlık dersi verenler. Osmanlı ve Türkleri Barbarlıkla suçlayanlar çekmiş oldukları filmlerle Dünya’ya barış getirdiklerinin propagandasını yapanlar. Göz göre göre gelen Rusya Ukrayna savaşında aslında kanla beslenen birer vampirden farklı olmadıklarını bir kez daha kanıtladılar. Bu gün Ukrayna’da her gün silahsız ve sivil insanlar ağır bombalar altında hayatlarını kaybediyor. Çoluk çocuk demeden binlerce insan evlerini barklarını terk ediyor. NATO ve Birleşmiş Milletlerde dâhil olmak üzere herkes savaşı lanetliyor ama bu trajediyi maalesef seyretmekten öteye gidemiyor.
Aslına bakarsanız sadece bu savaşta değil geçmişte yaşadığımız birçok olayda da Medeni ve uygar dediğimiz ülkelerin seslerinin soluklarının çıkmadığını görmek mümkün. Çok uzun değil 1990’lı yılların hemen başında, 1991-1995 yılları arasında Yugoslavya’da yaşanan iç savaşta binlerce Bosnalı Müslüman Sırplar tarafından toplu soykırıma uğradılar. Tarihe Srebrenitsa katliamı olarak geçen ve Avrupa’nın tam ortasında medeni Avrupa ülkelerinin gözü önünde sivil ve masum insanlar en ağır işkencelerle katledilerek toplu mezarlara gömüldüler.
Yine 199’lı yılların hemen başında tarihler 26 Şubat 1992’yi gösterdiğinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı Kasabasında yaşayan Azeri siviller Ermenistan’a bağlı silahlı kuvvetler tarafından insanlığa bağdaşmayan işkencelerle öldürüldüler. Kadın, çocuk demeden bine yakın insanın öldüğü Hocalı Katliamı yine medeni Avrupa ülkelerinin gözü önünde cereyan ederken maalesef yine çok uluslu güçler üç maymunu oynadı.
2000’li yılların sonunda Myanmar ordusu Arakan Eyaletinde çoğu Müslüman nüfusun oluşturduğu on binlerce Arakanlıyı katlederken yaşanan tecavüz ve yağmalar tarih sayfalarına kara bir leke olarak yansıdı. Tüm bunlar yaşanırken sessiz sedasız bu katliamlara seyirci kalanlar iş işten geçtikten sonra 2017-2018 yılları arasında yaşanılan olayları etnik temizlik ve soykırım olarak ilan ettiler.
Özetleyecek olursak Bosna’da, Myanmar’da, Filistin’de, Suriye’de nerede olursa olsun, Emperyalist ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda Dünya’ya şekil vermek istiyorlar. Bugün dünyanın dört bir yanında kimi zaman dini, kimi zaman siyasi, kimi zamansa ekonomik sebeplerden ötürü savaşlar oluyor. Ve bu savaşlarda Medeni Avrupa’nın ve uygar Dünya ülkelerinin çıkarları neyi gerektiriyorsa savaşlarda o yönde ilerliyor. Onlar menfaatleri uğruna bu savaşlara göz yumarken sözde veto ve kınamalardan öteye gidemiyorlar. Böyle olunca da bu acımasız dünyada olan her zaman mazlum ve sivil halka oluyor.
arnkrn1907@gmail.com 14.03.2022 /ARAN KARAN
