-Kırk yıllık kargocuyum, böyle paket görmedim!
-Kırk yıllık sanayiciyim, böyle parça görmedim!
-Kırk yıllık mimarım, böyle sütun görmedim!
-Kırk yıllık çerezciyim, böyle fıstık görmedim!
-Kırk yıllık yoğurtçuyum, böyle kâse görmedim!
-Kırk yıllık lojistikçiyim, böyle toptan götüreni görmedim!
Bu sözler, çok ilginç, şimdiye kadar görülmemiş olayları anlatmak için kullanılan, tebessüm ettirici sözlerdir!
Dün sabah erkenden Emekli Başkomiser Vedat aradı.
Hayrola Vedat, ters bir şey mi var, dedim.
“Daha ne olsun abi, kırk yıllık Polisim her türlü hırsız gördüm ama mahalleyi çalanı da ilk defa gördüm! Ne oldu Vedat, diye sordum;
Abi, bademler bizim mahalleyi kökten götürdüler. Dün Ataşehir Barbaros Mahallesi olarak yattık, sabah bir kalktık ki, gece Ümraniye-Barbaros Mahallesi olmuşuz. Bize, yani mahalle sakinlerine ne soran var ne bizi dinleyen!
Bu ülkenin vatandaşı mıyız, insan mıyız, mal mıyız, takan yok…”
Olaya “özel” olarak değil de “genel” olarak bakınca yapılanı yani organize “Mahalle Hırsızlığını” normal karşıladım.
Daha dün, “Dönemin Başbakanı; “Kupon arazilere karışmayın. Oraların dağıtımını bizzat ben yapacağım” demedi mi?
Şehzade Hazretlerinin Vakfına, AKP’li belediyeler hazır binaları, kupon arazileri bağışlamıyorlar mı?
Gaziantep-Şahinbey belediyesi 3.300 metrekare yeri Türgev’e bağışlamadı mı?
Antalya belediyesi bitmiş binaları Türgev’e bedelsiz devretmedi mi?
Kadıköy Belediyesi, deniz kenarındaki cafe-restoranı Türgev’e bağışlamadı mı?
Peki, ne oluyor da belediyeler durup durdukları yerde bu bağışları yapıyorlar?
Bu binalar, arsalar, mallar Belediye Başkanlarının bir yerlerine mi batıyor?
Bu binalar, arsalar, mallar Belediye Başkanlarının babalarının malları mı ki, seçmenlerine yani mal sahiplerine sormadan sebil gibi dağıtıyorlar?
Kim, hangi otorite “tak” diye emir veriyor da badem belediye başkanları, ilerde yargılanacaklarını bile-bile “şak” diye yerine getiriyor?
Deniz Feneri e.V Davasının Türkiye’deki suç ortaklarını koruyup kollayan “Hırsızlar İmparatoru” emir veriyor olabilir mi?
Yoksa milyarlarca dolarlık servetin üzerinde oturan Paralelciler gönül kazanmak, devletin şerrinden kurtulmak için yapıyor olabilir mi?
Kimler bu gözleri bir türlü doymayan hırsız takımı yahu?
Kim bu soyguncular? Kim bu Allahsızlar? Kim bu kitapsızlar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu bu konuda neler söyleyecekler?
İnanıyorum ki, onların bu işle uzaktan-yakından hiçbir ilgileri yoktur.
Erdoğan köşke çıkınca AKP’ de disiplin kalmadı ve birileri onlara sormadan, onlardan emir almadan bu işi kotardı galiba? Ne dersiniz, olabilir mi?
Göreceksiniz, Erdoğan bu çalma yasasını veto edecektir!
Aaa, onaylamış bile yahu!
Değerli Okurlar;
1973 yılından beri aktif siyasetin içindeyim. Türkiye’de siyasete yön veren “kanaat önderlerinin” tamamına yakınını tanırım, bilirim.
Ama inanın böylesini ben de görmedim!
İnşallah tüm bu ahlaksızlıklar Türk Milletinin uyanmasına vesile olur!
Daha önce yazdığım bir fıkrayı aktarıp yazıyı bitirelim;
Köylü altı tane kazını satmak üzere pazara getirir. Beşini satar biri elinde kalır. Köy dolmuşunun kalkmasına daha vakit vardır, sinemaya gitmek ister.
Gişeden bilet almak isteyince, kaz ile salona giremeyeceğini söylerler.
Çarıklı erkânı harp köylü, kaz’ı şalvarına sokup sinemaya girer.
Yıllardır Genel Ev işleten bir kadının yanına düşer. Kadın elindeki paketten fındık yemektedir. Kaz, fındık kokusunu alınca kafasını şalvardan çıkarıp, fındıktan bir tane kapıp yine şalvara girer!
Kadın gözleri faltaşı gibi açılmış bir halde feryat eder;
“Ulan, kırk senelik çaça’yım, her türlüsünü gördüm ama fındık yiyen böylesini ilk defa görüyorum…”
İnanın ben de bunlar gibisini ilk defa görüyorum. Bunlar ar namus tertemiz Süslümanlar! Yakında Allah’ın cebinden Peygamberi de çalarlarsa şaşırmayın!
Sağlık ve başarı dileklerimle 12 Eylül 2014
Rifat Serdaroğlu
