Taylan Özgür KÖŞKER (Güne Özel Hikayeler)


KÜLÜSTÜR

KÜLÜSTÜR


           Çocukluğum babaannemin yanında geçti. Annem de babam da çalışıyordu. Seksenli yıllarda bir taşra ilinde büyüyen bir çocuğun o dönemde bakıcılarla ilgili yaşanan birçok sorunun ardından babaannesinde kalması zorunlu olmuştu. Babaannemin yanında kalmak, kentten köye gitmek, bir de anne babadan ayrı kalmak bana zor geliyordu. Ama birçok duygusal kırılmalar yaşasam da alışacaktım. Sonraları onun yanında kaldığım için kendimi şanslı duyumsadım. Fakat bunu ileriki zamanlarda daha iyi anlayabilecektim. Köydeki doğa, kuşlar, toprak kokusu, tertemiz hava, gökyüzü, bulutlar, yıldızlar, gecenin büyüsü, gaz lambası, kurt korkusu bana sonsuz deneyimler ve zenginlikler katacaktı. Bir de babaannemin insanın yüreğini ısıtan sevgisi ruhuma her zaman iyi gelecekti. Ne var ki yine de yaşadığım zorlukları da unutmadım. Elektriklerin sık sık kesilmesi, karanlık akşamlar, geceler, anne baba özlemi, çın çın yüreğimin kökünde öten yalnızlıklar, bir de bulutlar, bir de bulutlar, bir de bulutlar...

                Külüstür, Joy Cowlew adlı Yeni Zelandalı bir yazarın yazdığı ve beni büyüleyen, yer yer kıkırdayarak yer yer kahkahalarla güldüren ve son zamanlarda okuduğum oldukça güzel bir çocuk romanı. Güzel diyorum çünkü kitabı okumaya başlar başlamaz beni içine aldı diyebilirim. Yapmacıksız diyalogları, içtenlikli anlatımıyla bir film gibi akıcı, bir ırmak gibi süzülerek giden sözcükleriyle...

                Yazıya neden babaannemle giriş yaptığımı size daha ayrıntılı yazacağım. Çünkü Külüstür de iki kardeşin büyükanne ve büyükbabalarıyla kalmak zorunda oluşlarının öyküsü... Yaz tatili için planlar yaparken elektrik, cep telefonu ve internetin olmadığı bir dağ kulübesinde geçirdikleri günlerini anlatıyor. Ve benim gibi doğal yaşamı savunduğu açıkça belli olan yazarın bunu nefis olaylar örgüsüyle anlattığı...

                Bir kitabı okumak için elime aldığımda öncelikle hep yazarının yaşamöyküsünü merak ederim ve bu merakımı gidermek için hemen açar okurum. Joy Cowlew, Yeni Zelanda´nın Levin kentinde doğmuş. On altı yaşındayken yazı serüvenine başlamış. Üretken ve sevilen bir yazar olmuş. Hem yetişkinler hem de çocuklar için eserler yazmış. Özellikle okuma güçlüğü çeken çocuklar için yazdığı öykülerle çocukların dünyasında apayrı bir yeri olan yazar romanları ve çocuk şiirlerinin yanı sıra okul öncesi çocuklar için de 600´den fazla eser üretmiş. Uluslararası alanda da üne sahip bir yazar. Ve yazma serüvenini sürdürüyor.

                Gelelim yeniden Külüstür´e... Kitabın kapağı da adı gibi ilgi çekici. Yeşil renklerin hakim olduğu, yemyeşil çimenlerin, ağaçların, masmavi gökyüzünün altında  bacasından dumanlar tüten bir kulübe ve onun önünden geçen mavi renkte, upuzun, şipşirin bir araba... Böyle kapakları çok seviyorum, çünkü bir masum, bozulmamış bir doğa, sıcaklık uyandırıyor bende. Jack London´ın Ateş Yakmak adlı kitabının kapağı da böyleydi. Kocaman, ıssız ve karla kaplı alanlar ve tam ortada tek başına kalmış bir köpek. Görür görmez kitabı alıp okumuştum ve bu uzun öykü başucu öykülerimden biri olmuştu. Hala da arasıra elime alıp yeniden yeniden okuyorum.

                Kim demişti? Sanırım Fethi Naci´ydi. Bir söyleşide ona sorulan şu soruyu böyle yanıtlamıştı.

"Bir kitabın güzel olup olmadığını sizce ne belirler?"

" Eğer onu yeniden elime alıp okuma isteği duyuyorsam o kitap benim için güzel ve değerli bir kitaptır."

                Külüstür´de iki kişinin aynı evde büyükannne ve büyükbabalarıyla geçirdiği, başta oldukça isteksiz gidilen, her ne kadar bunu anne babaları tarafından günlüğü yüz dolardan alacakları para karşılığında kabul etmiş olsalar da,  sonrasında her yaz gitme kararı verdikleri kıyıda köşede kalmış bir kulübede geçirdikleri günleri anlatılıyor. Bu iki kardeşin adları William ve Melissa´dır. Önce William başlıyor anlatmaya, sonra Melissa alıyor sözü. Kitap bu şekilde  bölüm bölüm ilerliyor. Belki de yazarın böyle bir anlatım biçimini tercih etmesi kitabın okunabilirliğini ve kolay ilermesini sağlıyor. İkisi de çocuk dünyalarının saflığı, güzelliği ve onlara özgü yaşama gülmece yönünden de bakan duygusal yönden de bakan tertemiz dünyalarıyla.

                Külüstür kitabı özenli çevirisi, insanı hiç bunaltmayan anlatımı, olay örgüleriyle bende bu izlenimleri uyandırdı diyebilirim. Ayrıca büyükbabanın külüstür arabası William´ın yaşamı için de ona oldukça heyecanlı ve anlamlı deneyimler kazandıracaktır.

                Bir de birbirlerine karşı kullandıkları sözcükler de aralarındaki ilişki de çoğu kardeşin arasındaki gerçekçi diyalogları barındırıyor. Ya da böyle olsa çok daha sağlıklı ve güzel olurdu diye düşündürüyor. Ya da en sağlıklı ve güzel duran iletişimin bu olduğunu parmak sallamadan ama oldukça hoş ve anlamlı örneklerle sunuyor.

                " Dünya felaketlerle dolu: kıtlıklar, savaşlar, petrol sızıntılarında boğulup ölen kuşlar, depremler, tsunamiler ve Melissa... Benim felaketim de ablam işte. Bunu okurken belki de şöyle diyeceksiniz, bu çocuğun derdi ne? Biraz paranoyak mı sanki? Bence tüm trajediler kendi ortamlarına özgü ve bizim evdeki kargaşayı düşünürsek, benimki yaklaşık sekiz şiddetinde bir deprem gücünde." (William, sayfa 7).

                Kitap bu cümlelerle başlıyor. Sonra da Melissa ikinci bölümde sözü alıyor,

                "On bir yaşındaki erkek kardeşimde bir tuhaflık var. Dokuz yaşındayken birdenbire sözlükten fırlamış gibi konuşmaya başladı. Neredeyse bir gecede normal çocuk dilini bırakıp, kelimeleri füze yerine kullanır olmuştu. Her konuda haklı olduğunu düşünüyor. Belki de bu bir tür aşağılık kompleksi. Arkadaşlarım onun bir kaçık olduğunu düşünüyor." ( Melissa, sayfa 13).

                Okudukça içinde daha da çok zenginlik ve ayrıntıların olduğunu keşfedebileceğimiz bu kitap bende yeniden okuma isteği uyandırdı. Sevginin, bir şeye, insana, doğaya emek verirsen hangi yaşta olursan ol onu senin için daha değerli kılacağını... Ve  Doğal yaşamın, ağaçların, yaprakların, rüzgarların ne denli güzel olduğunu, kır çiçeklerinin, kuş seslerinin olmadığı bir yaşamın ne kadar renksiz olduğunu da...

                Bir de günümüz çocuklarının artık kabul etmemiz gerekir ki hiçbir şeyi kolay kolay yutmadığını, son derece zeki olduklarını da anımsattı. Şunu da eklemek gerekir. Günümüz için en önemli sorunlardan birisidir. Yalnız çocukların değil biz yetişkinlerin de yanıtlaması gereken en önemli sorulardan birisidir. Acaba teknoloji olmadan da yaşayabilir miyiz? Bu denli cep telefonuna, televizyona, internete bağlanmak nasıl sonuçlar doğuruyor? Sanırım kitap bunun da ipuçlarını ve yanıtlarını bize veriyor. Yeniden doğaya dönmek, doğal yaşamı savunmak hepimizin içten içe aklından geçmiyor mu? Telefonların hiç çekmediği, elektriğin olmadığı bir yaşamı nasıl karşılardık...

  • BIST 100

    9524,59%-0,06
  • DOLAR

    32,54% 0,29
  • EURO

    34,72% 0,12
  • GRAM ALTIN

    2492,20% 0,33
  • Ç. ALTIN

    4168,04% 0,00
  • Cuma 23 ° / 11.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 15.6 ° / 7.5 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 21.3 ° / 6.1 ° Güneşli

Balıkesir

19.04.2024

  • İMSAK 04:47
  • GÜNEŞ 06:18
  • ÖĞLE 13:13
  • İKİNDİ 16:57
  • AKŞAM 19:57
  • YATSI 21:22