Halkların çağdaşlık ölçüleri, kalkınmışlık ve varsıllık değerleri, dünya halklarına sundukları buluş ve değerlerle ölçülür.
Dünya ekonomisine ne kadar değer katıyorsan ve o ekonomiden halkını ne kadar yararlandırıyorsan, bilimsel ve teknolojik dünyaya ne kadar katkın varsa, dünya halkları arasındaki değerin - ekonomik, sosyal, kültürel, askersel - güç olarak da o kadardır.
Dünyada bir halkın, bir devletin değeri KİMYA alanındaki çalışmaları, yarattığı, bulduğu değerleri ile ölçülür.
Biz bu alanda sıfır çekiyoruz.
Kimya, yaratıcı güç ve teknoloji demektir.
Toplumların bu nedenle en büyük gelişim kaynağı, potansiyeli kimyadır.
Kimya bilimi sayesinde havadan bile yeni maddeler üretmek mümkündür.
Ve Almanya bunu başarma sıralamasında dünyada birincidir. Gelişmiş ülkelerin en büyük gelir kaynağı olan kimyanın önemi Çin, Hindistan, Japonya, Endonezya gibi ülkelerde laboratuvar araştırma ve deneylerinde çok önemli olmuştur. Amerika kimya laboratuvarına patent (üretilen yeni madde) başvurusunda Çin, dördüncü sıraya yükselmiştir. TÜRKİYE´DEN HİÇ BAŞVURU YAPILMAMIŞTIR. Türkiye´de, bu alanda araştırma yapan şirket, devlet ve diğer araştırma laboratuvarları da çok azdır. Araştırmalar daha çok üniversite laboratuvarlarında yapılıyor. Kimya ve fizik laboratuvarlarında kullanılan hiçbir araç maalesef ülkemizde üretilemiyor. Bizde sentezleyerek dünyaya açıkladığımız maddelerin birçoğu haberimiz bile olmadan gelişmiş devletlerin bilim adamları tarafından değerlendirilmekte ve kullanılmaktadır. Bilim ve teknoloji yönünden çok gerilerde kaldığımız için, kimya alanı başta olmak üzere hemen hemen her alanda dışa bağımlılığımız katlanarak büyüyor.
Darwin´in şu meşhur deyişi ile gerçek ama zavallı olan durumumuzu gözler önüne serelim :
" Bilim ve teknoloji, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar.
Uçamayanlar ise tavuk olur.
Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtaların alındığının farkında bile olmaz".
