Ömer Dede KILIÇ (Köy Esintileri)


İYİ GÜN DOSTLARI

İYİ GÜN DOSTLARI


Oysa Ömer baba dostluğu, akrabalığı ve insanlığı koşarken değil, düştüğünde yanında görmek istiyordu. İyi gününde yanında olanlar hep uzaktaydılar. En sevdiklerinin elinden tutup kaldırılmasını bekliyor, acılar içinde kıvranıyordu. Kendisine eşinin yanından ülkemizin en iyi doktoru demişti. İki şey hariç hiçbir şeye garanti veremem diye. Felç olabilirsin, yürüyemeyebilirsin, konuşmayabilirsin ama iki şeyin ölene kadar baki kalacaktı.

Bunlardan birisi akıl, diğeri zekaydı.  Bunlar bilindiği halde akıllı baba en yakınları tarafından neden deli diye tanıtılıyordu. Bu iftiralarla akıllı baba kaderiyle baş başa bırakılıyordu. Hatta yıllarca her zaman iyi gününde kötü gününde hep yanında olduğu teyze oğlu Erol bile bir toplumda “ Sus millet seni mi dinleyecek ” diye tabir caizse alçaklığın daniskasını yapıyordu. Hasta baba da konuşma bozukluğu olabilirdi ama konuşmasını dinleme zahmetinde bulunsalardı kendisinden ibret alırlardı. Bunun gibi gereksiz ve işgüzar kişiler kendi gözlerindeki merteği görmüyorlardı.

            Hasta babaya nasıl yardımcı bulabiliriz, babayla nasıl geçiniriz yollarını araya yerde bir tekme de evlatları ve en yakınları vuruyordu. Babanın eli kolu tetbir nafakası, birikmiş nafaka, aylık nafaka yeni eve alınan eşya borcu ve çektirilen kredi ile aldırılan 3 bilek ile bağlanıyordu. Maaşından 380,00 tl. kalıyordu. Buradan hayat  eczanesi çalışanı Mahli Algül’e dar gününde yardım ettiği için şükranlarını sunuyordu. Beş altı tane dairesi bir de jeepi vardı ama eş ve çocukları tarafından tedbir konularak adeta kendilerini tanrı yerine koyup cezalandırılmak isteniyordu. Çok aç yattığı günler oluyordu. Hiç kimseden para talebinde bulunmuyordu. Dünya değişmemişti, toplum değişmişti. İnsanlar elindeki para değerinde seviliyordu. Dayı çocukları, teyze çocukları, amca çocukları kendilerince bir bahane bulmuşlar, hasta babanın şifa bulması için moral ve şefkat gösterecekleri yerde küsüyorlardı. Peki bu hasta baba Parkinson hastalığını kendisi mi istemişti. Hayır, allah vermişti. Kadere inanmak gerekiyordu. Ama “ DÜŞMEZ BİR ALLAHTI” . Allah için söyleyin teyze oğlu Adem amansız hastalığa yakalandığında en çok yanında kim vardı. Hasta baba gören gözlere sesleniyordu. Ne olur bir kez de olsa doğruyu söyleyin diye feryadı figan ediyordu. İçim çok yandı,  hala da yanıyor, tasvip etmiyor ama bir gün Allah onlara amansız bir hastalık verdiğinde acaba yanlarında kimi bulabileceklerdi diye serzenişte bulunuyordu.

            Hasta babaya kendisini her zaman takdir eden dayıoğlu Doktor Yakup hoca’na nakit sıkıntısını gideriyor, maaşını aldığında bir daha istemeye yüzüm olsun diye tekrar ödüyordu. Son aylarda komşu Hacı dayı yaşına bakmadan tüm münafıklığı yapsa da oğlu Dursunistemen Ömer abi ihtiyacın olur deyip cebine harçlığı konuyordu. Can dostum Hacı Mehmet Ulukaya, allah senden, seni yetiştiren annen ve babandan razı olsun diye dua ediyordu. Sen diyordu, diğer çocukluk arkadaşlarımın yapmadıklarını yaptın. Şimdi bu yazımı okuyan dost ve dost görünümlü akraba ve komşu ve arkadaşlarına soruyordu. Benim sizden herhangi bir talebim oldu da benden kaçıyorsunuz diyordu.

            Peki dostları ne zaman vardı. Her insanın gözünde ve gönlünde büyüttüğü bir kahramanı vardı.Bu kahraman insan sıkışınca hızır olup yetişiyordu. İşte bu hasta babanın tek beklediği ne çocukluk arkadaşları ne nankör akrabaları ve ne de vefasız kardeş ve evlatlarıydı. Bu insan Aru’nun Mustafa Dölek eniştesiydi. Çünkü yaptığı her  işi, yazdıkları yazıları yayımlanan gazeteyi biriktirecek kadar sevdiğini sandığı, çok saydığı halasının kızının eşi Mustafa eniştesine de bir çift söz söylemeden geçmeyecekti.  Mustafa enişte bozulan yuvamda yukarda allah var, hiçbir katkın yok ama tekrar yuvanın yapılması için hiçbir çaba göstermemen beni çok üzdü. Bu seni çok seven ve takdir eden bu kaynın senden çok şey bekliyordu. Ama nafileydi. Karanlıkta çığlık atıyordu beni yanlış anlıyorsunuz diye haykırıyordu ama ne çığlığını duyan vardı nede el uzatan vardı. Hasta baba umutsuzca çırpındı ama enişte ancak eller gibi seyretti diye haykırıyordu. Enişte diyordu allah içindoğruları söyle söylemez isen bütün vebalim senin boynuna olsun diyordu. Enişte çok iyiliğini gördüm ama bende bir kuruşun kaldı mı diye. Canın sağ olsun Enişte. Bu günler de elbet geçecek sadece yapılanlar kalacak.

            Hasta baba enişte diyordu. Hatırlıyor musun 1975-1976 yıllarıydı. Bir iş icabı Ankara’da Denizciler caddesinden Anafartalar caddesine geçerken size denk gelmiş, hiç açmışın susuzmuş demeyip, kolumdan tuttuğun gibi hemen köşede ki lokantaya götürüp “ Bu benim kaynım, Kırıkkale’den gelmiş, yıkılana kadar yemek yiyecek deyip hesabı ödeyip gitmiştiniz. Bunları unutmadım. Yapılanları unutursam gözüme durur.

            Değerli Mustafa enişte yuvam dağıldı. Hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu. Ama yine de Karahacılı Köyü’nde en çok sevdiğim ve saydığım kişi olarak ebediyete gidecektir.

            Saygılarımlar.

                                                                                          Ömer KILIÇ

  • BIST 100

    9563,02%-1,21
  • DOLAR

    32,50% 0,29
  • EURO

    34,62% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2480,97% -0,08
  • Ç. ALTIN

    4148,15% 1,52
  • Salı 27.8 ° / 13.7 ° Güneşli
  • Çarşamba 25.8 ° / 13.4 ° false
  • Perşembe 23.1 ° / 11.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Balıkesir

16.04.2024

  • İMSAK 04:53
  • GÜNEŞ 06:22
  • ÖĞLE 13:13
  • İKİNDİ 16:56
  • AKŞAM 19:54
  • YATSI 21:18