Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda. Gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
“Bizim dört kez bunlarla (PKK terör örgütü ile) görüştüğümüzü söyleme şerefsizliği yapanlar, bu alçak iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Biz terör örgütü PKK ile hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zamanda oturmayacağız. Bizim felsefemizde böyle bir şey olamaz. Benim başında bulunduğum bir iktidar, terör örgütü PKK ile masaya oturmaz”. Bunu ifadeleri başbakan 2010 senesinin temmuz ayında söylemişti. Sonra ne oldu? Oslo da PKK üst düzey yöneticileri ile görüştükleri deşifre oldu. “Biz görüşmedik. Devletin kurumları görüştü” dediler. Başbakanın izni olmadan bu ülkede kuş uçmaz. Devleti yönetenlerin emri ile bu görüşmeler yapılmıştır. Yukarıdaki iddiaları söyleyen Tayyip Erdoğan şimdi terör örgütü PKK ile müzakere yaptırıyor. Başbakan yardımcısı ve açılımdan sorumlu bakan Beşir Atalay “19 Mayısta sayın başbakanımızın başkanlığında son dönemin en kritik toplantısını yaptık. BDP ile yapılan görüşmelerin özü şudur. Sona doğru gidiş için yol haritası üzerinde çalışıyoruz. Diyalogda bir kesinti yok!” diyerek. PKK’nın siyasi temsilcileri ile görüşüldüğünü itiraf etmiştir.
Barış süreci başladığında göstermelik bir gurup çıkarıldı. Onlardan başkada çıkan falan olmadı. Bu süreci biz uzaktan izlemekle yetinirken, terör örgütü PKK bu dönemi çok iyi değerlendirdi. Bazılarını dağa götürdü. Kadrolarını geçleştirdi. Bazılarını burada köylerde eğitime tabi tuttu. Ailelerden çocukları kandırarak aldı. “Özerklik ilan edilince bizim öz güvenlik gücümüz olacaklar” diye kandırdı. Eğitimini tamamlayanlara diploma töreni düzenledi. Bu törene çocukların ailelerini de davet ettiler. Eğitime tabi tuttukları gençlere tek tip elbise giydirerek törene çıkardılar. Aileler bu durumdan memnun olduklarını dile getirmişler.
Yol kesenlerin ve askerleri yaralayanların çoğu süreçte eğitim alanlardır. Eylem için şimdilik dağdan gelen olacağını tahmin etmiyorum. Ancak sağa sola baskın düzenlemeyi düşündükleri zaman buradakilere komutanlık edecek olanlar gelir. Güney doğuda 8 tane konucu öldürüldü. Bunları dağdan gelenler mi yaptı? Dağdakiler ne zaman gelir. Özerklik ilan edilir. Öz güvenlik güçleri resmen kurulduğu zaman dağda yeni yetişenler gelir. Çünkü eskiler orada yerleşmişlerdir. Mal mülk edinmişlerdir. Diyarbakır Bingöl yolu bir türlü açılamıyor. Bir tarafı açıyorlar. Başka bir taraf kapatılıyor.
HDP milletvekilleri Öcalan ile görüştüler. Öcalan yaşı küçük olanları ve ailelerine dönmek isteyenleri gönderin demiş. Selahattin Demirtaş “B planı var diyorlar. B planı gidip Öcalan’a yalvarmak. C planı gidip Öcalan’a yalvarmak” diyor. Bu sözler yeniler yutulur sözler değildir. Kaçırılan işçiler, kaçırılan uzman çavuşlar ve kaçırılan Kürt ailelerin çocukları için. Bir operasyon yapılması düşünülmüyor. Hala “BDP ve HDP’ ye gidin getirin” deniyor. Bu söylem büyük devlet için zuldür. Büyük devlet bunu söylemez. Gereği ne ise onu yapar.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt kökenli vatandaşlarımızın oyunu almak için BDP’lilerin gönülleri hoş tutulacak. Bu bir nabız yoklaması olacaktır. Halktan gelecek tepkiye göre hareket edilecektir. Merkezi idarenin yükünü hafifletmek için. Mahalli idarelerin yetkileri artırılacak. BDP milletvekillerinin belediye başkanlıklarına geçmelerini amacı da budur. Böyle yapılmasına tepki gelirse biz yalnız doğu illerinde değil bütün belediyelerin yetkilerini artırdık denilecektir.
BDP ve PKK’nın olmazsa olmazı Öcalan’ın önce ev hapsine çıkarılması. Arkasında da serbest kalmasıdır. Ergenekon ve balyoz davaları ile orduya kumpas kurulduğu ileri sürülerek genel bir af çıkarılacak. Öcalan da bu aftan yararlandırılacak. Halkın tepkisini kırmak için. Valiler devreye girecek. Şırnak valisi “sürece büyük katkılarından dolayı başbakanınızı ve Öcalan’ı takdirle karşılıyorum” diyor. Bunu durup dururken neden söylesin? Milleti alıştırmaya çalışıyorlar.
Akıllı akiller ayni şeyleri rapor edip söylemediler mi? Ondan sonrada yandaş kanallara çıkıp bunları anlatmadılar mı? Bölgelerimizde halkın isteği Öcalan’ın serbest bırakılması ve dağdakilerin af edilmesi isteniyorlar demediler mi? Utanmadan sıkılmadan “Türk kelimesi kullanılmasın mesela Türk bayrağı, Türk milleti gibi demediler mi? Dikkat etti iseniz başbakan ondan sonra Türk milleti demedi. Devamlı bu millet dedi. Okurlarım hatırlayacaklardır. Bu milletin adı nedir diye defalarca yazmıştım. İktidar ne yapmak istiyor. Batıdaki mitinglerde ve toplantılarda başbakan Rabia işaretini yapıyor. Dört parmağı ile tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek millet diye sayıyor. Böylelikle de milletin gazını alıyor. Doğuda ayni şeyleri söyleyemiyor. Bu nedenler iktidarın ne yapmak istediğini anlamak zorlaşıyor. Artık mızrak çuvala sığmayacak hale geldi. Bir deyim vardır. Turpun büyüğü heybe de diye. Küçük turplar gösteriliyor. Heybedeki turplar şimdilik saklanıyor. Saygılarımla.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti! Yaşasın Atatürk milliyetçiliği! Yaşasın Türk milleti! Yaşasın Atatürk’ün askerleri! Yaşasın Atatürk sevdalıları!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! 05 – 06- 2014 Mustafa KOÇAL
