Taylan Özgür KÖŞKER (Güne Özel Hikayeler)


HİNDİ´NİN DOSTLUĞU

HİNDİ´NİN DOSTLUĞU


 /resimler/2016-4/6/1723279575552.jpg

Hava, çok sıcaktı. Bozkır, kavruluyordu. Güneş, köyün üzerinde yükselmişti. Cayır cayır yakıyordu. Gelincikler, papatyalar kurumuş, dökülmüş, tohum olmuştu. Gelecek yıl ilkyaza yeniden açacaktı. 

Her yan upuzun sarıya kesmişti. Tarlalar, olgunlaşmış başaklar biçilmeyi bekliyordu.

Cemile Nine tandırlıkta yufka ekmek  yapıyordu. Tandırlık, evin hemen ötesindeydi.  Çok güzel kokular geliyordu. Taze ekmek kokusu tüm köye yayılıyordu.

Cemile Nine, becerikli ellerle hamuru oklavayla iyice inceltiyor, sonra "şalp, şalp!" diye havada çevirip saca -şeklini bozmadan- koyuyordu. Hemen ardından elinde ufak bir değnekle kuru sapları, samanları sacın altındaki ufacık kuyuya sürüklüyordu. Ateş daha da harlanıyordu. 

Deniz´e seslendi:

"Koş gel sana yumurtalı katmer yapacağım! İstersen  Defne  de gelsin, birlikte yersiniz." 

Defneyle bir kuş meselesi yüzünden darılmışlardı. Deniz, bir kuş yakalamış, ama sonra onu özgür bırakmamıştı. Defne de bırakması için üstelemişti. Deniz de inat edince birbirlerine küstüler. O yüzden onun gelip gelmeyeceği konusunda kararsız kalan Deniz,

"Gelir mi dersin nine?" dedi.

"Gelir canım niye gelmesin?"

Deniz, gidip Defne´yi çağırdı. Hiç konuşmadılar.

Tandırlığa geldiklerinde ninesi,

"Nerede kaldınız çocuklar?" dedi.

"Geldik geldik buradayız Cemile teyze." dedi Defne.

"Hoş geldin güzel kızım. İkinize de yumurtalı katmer yapıyorum. Oturun da yiyin bakalım"

Nine, becerikli ellerle hamuru açtı, arasına yumurta kırdı. Yeniden hamuru yarım daire biçiminde kapattı. Sacda pişirdi. Deniz de Defne de katmerin arasını açtılar. Sıcak, buğusu tüten yumurtanın soğumasını bekleyip yediler.

Çok güzel olmuştu. Birer tane de patlıcanlı ve ıspanaklı katmer yediler. Karınlarını bir güzel doyurdular.

Ninesi bir yandan ekmek yapmayı sürdürüyor, bir yandan da konuşuyordu.

"Çocuklar sizden bir şey isteyeceğim, olur mu?"

"Elbette olur Cemile teyze." dedi Defne. 

"Şu bizim hindi nereye gidiyor, nereye yumurtluyor bir türlü anlayamıyorum."

"Bizim ne yapmamızı istiyorsun?" dedi Deniz.

"Dur dinle bakayım. Bizim hindi, biliyorsunuz anaç, dişi bir hindi. Yumurtlama çağı geldi. Her gün yumurtlaması gerekiyor. Yeniden civciv almamız için otuz yumurtayı biriktirmemiz gerek. Her gün bir yere gidip yumurtluyor. Öyle sanıyorum kendisine bir yol belirlemiş. Ama ben bir türlü yumurtladığı yeri bulamıyorum. 

"Biz mi bulalım nine, onu mu diyorsun?"

"Evet, sizden istediğim  şey onun izini bulmanız. Bu hindiyi takip edin, yuvasını bulun, yumurtalarını bana getirin. Size bakkaldan istediğiniz öteberiyi alırım, anlaştık mı? Olur mu?"

Deniz´le Defne için  bu bir oyun, bir eğlenceydi. Hemen kabul ettiler. İkisi de kümese doğru gittiler. Hindi, kümesteydi. Henüz bir yere gitmemişti. Bir süre oralarda oyalandılar.

Hindi, bir süre sonra kümesten çıktı. Heyecanlı takip başladı.  Onlar da merak etmeye başlamışlardı. Acaba o tarlada ne vardı da hindi her gün oraya gidip yumurtluyordu. Kocaman, sapsarı tarladan kavurucu sıcaklık tütüyordu. Hindi´nin pırıl pırıl tüyleri güneş ışığında balkıyordu.

Aralarında  biraz uzaklık bıraktılar. Arkasından yavaş adımlarla gittiler. Hindi, aşağı yukarı elli metre kadar gitti. Ayağını sürüyerek ağır ağır ilerliyordu. Sonra buğday tarlasına yöneldi. Önceden sapla samanla  yapmış olduğu yuvanın üstüne oturdu. 

Defne ile Deniz çok sevinmişlerdi. Ses çıkarmadan birbirlerine baktılar, gülümsediler. Heyecanla  beklemeye başladılar. Bir sürü yumurta alacak, ninelerine götürüp ödüllerini isteyeceklerdi. 

Bir süre beklediler. Artık yumurtlamıştır diye düşündüler. Kanatlarından yakalayıp kaldırdılar. Hayretle, korkuyla irkildiler. Yaklaşık iki metre boyunda, yeşil renkte bir yılan kıvrılmış duruyordu. Hindi´nin altında yığınla kırılmış yumurta kabukları vardı. Korkuyla çığlık atmaya başladılar. Kafasını kaldıran yılanın ağzından yumurtanın sarısı akıyordu. Hindi, kanatlarını çırparak kaçmaya başladı.   

Deniz´le Defne çığlık çığlığa koşmaya başladılar. Haşır haşır ekin sesini yılanın sesi sandılar. Çığlıkları köyü ayaklandırmıştı.

Komşulardan bir kadın bağırdı.

" Yetişin, koşun! Çocuklara bir şey oldu."

Deniz´in ninesi bir anda üstü başı un içinde koşup geldi. Nefes nefeseydi. Ninesi,

"Ne oldu çocuklar? Anlatın bakalım neden bağırıyordunuz?"

Deniz, kekeliyordu. Yılandan çok korkardı. 

"Yı... yı... lan yılan  gö... gör... dük..."

Ninesi hemen komşu kadınlardan birine seslendi.

"Bir bardak su yetiştirin!"

Bir koşu su getirdiler. Deniz´e içirdiler. Bu arada Defne neler olduğunu anlatıyordu.

"Ninem istediği için biz hindiyi takip ettik. Hindinin altında kocaman bir yılan gördük. Yılanın ağzından yumurtanın sarısı akıyordu."

Komşu kadınlardan birisi söze karıştı:

"Anlaşılan o ki hindiyle yılan çok iyi dost olmuşlar."

Cemile Nine, anlatılanları dinledikten sonra:

"Artık, bu hindiden bize hayır gelmez çocuklar. Uzak durun ondan."  dedi.

Sonra çocukları alıp eve doğru gittiler.

Deniz, üç dört gün kendine gelemedi. Çok korkmuştu. Dışarı çıkmadı. Hep evde oturdu. Kovboy filmleri seyretti. Kentten gelirken yanında getirdiği kitaplarını okudu. Uzun süre sapsarı ekinlerin oraya yaklaşmadı.

Bu olaydan sonra Deniz, yakaladığı kuşu bıraktı. Sonra barıştılar. Bir daha da hiç küsmediler.

/resimler/2016-4/6/1723483794708.jpg

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,57% 0,27
  • EURO

    34,94% -0,05
  • GRAM ALTIN

    2445,53% 0,40
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00
  • Cuma 20.9 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 22.1 ° / 9.9 ° Güneşli
  • Pazar 15.6 ° / 9.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Balıkesir

26.04.2024

  • İMSAK 04:35
  • GÜNEŞ 06:08
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:58
  • AKŞAM 20:04
  • YATSI 21:31