Hangisi oldukları konusunda benim kesin bir kanaatim var ama bunu açıklamayı mahkeme safhasına bırakıyorum. Kesin olan ise, birisinden birisinin yalancı olduğudur
Başbakan koltuğunda oturan kişi; Evet ben Pensilvanya' ya Fethullah Gülen'i ziyaret etmeye gittim. TC Dışişleri Bakanı olarak gitmesine gittim ama gidişimden dönemin Başbakan'ı Erdoğan'ın ve dönemin Cumhurbaşkanı Gül'ün de bilgileri ve onayları vardı dedi
Bakmayın adamcağızın kısacık boyuna, bu sözleri söyleyen koskoca Başbakan, üstelik hem Serok hem de Hoca, boru değil yani!
Elbette ki Başbakan doğru söylediğini kabul edeceğiz.
Tam Başbakan'a inanıyorduk ki, dönemin Cumhurbaşkanı Huber Gül, zart diye;
Benim, dönemin Dışişleri Bakanının Pensilvanya ziyaretinde haberim olmamıştır. Bu beyan doğru değildir demesin mi?
Olan biz vatandaşlara oldu! Haydaaa ikisinden biri yalan söylüyor ama hangisi? Dönemin Cumhurbaşkanına mı inanalım, yoksa dönemin Dışişleri Bakanı ve
an itibariyle Başbakan olan kişiye mi inanalım! Şaşırdık kaldık
Tane tane konuşalım;
-12 yıl boyunca Gülen Cemaatiyle, can cana, kucak kucağa aşk yaşayan bunlar değil miydi?
-AKP-Gülen işbirliği ile Cemaatin Yargı ve Polisteki elemanları aracılığıyla
Türk Ordusuna tuzak kurularak (Kumpas), komuta heyetinin yarıya yakınını zindana attıranlar bunlar değil miydi?
-Devletin en hassas birimlerine, Cemaat elemanlarını sokanlar bunlar
değil miydi?
-Cemaat için Ne istediler de vermedik diyen bunlar değil mi?
-12 yıl boyunca Fethullah Gülen'i sürekli methedip, her dediğini emir kabul edenler bunlar değil miydi?
Evet, tüm bunları yapan ve söyleyenler dönemin Cumhurbaşkanı Huber Gül, dönemin Başbakanı Beştepe Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Serok Ahmet idiler. Tüm eylemlerini de Türk Milletinin gözü önünde ve defalarca yaptılar
17/25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet pisliği ortaya dökülünce, Cemaat için neler söylemeye başladılar?
-Cemaat için Haşhaşin 'dir, katildir, darbecidir, devlet düşmanıdır diyen bunlar değil miydi?
-Cemaat- MOSSAD işbirliği vardır, bu vatana ihanettir diyen bunlar değil mi?
-Cemaat Milli değildir, ateisttir yani dinsizdir diyen bunlar değil mi?
-Cemaati himmet toplayıp, insanları dolandırmakla suçlayan bunlar değil mi?
Değerli Okurlar;
Yukarıdaki birbirinden yüz seksen derece ters ve çok ağır suçlamaları, mahallede kavga eden küçücük çocuklar birbirlerine yöneltmiyorlar!
Sakın aldanmayın!
Bir tarafta TC Devletinin en yüksek makamlarında oturanlar var, diğer tarafta ise milyarlarca dolarlık bir servete, medya grubuna, bankalara hükmeden bir dinî Cemaat var.
Buradaki tuzak, ikisi arasında bir tercih yapmaktır. Sakın bu tuzağa düşmeyin. Bunların ikisi de aynıdır. Bunların kumaşları aynı tezgâhta dokunmuştur.
İkisinin de hareket noktasının özü, kutsal dinimizi kullanıp, insanlarımızı Allah ile aldatmak ve bu sayede siyasi güç ve para sahibi olmaktır.
Fırsat bulurlarsa da, İran benzeri bir rejimi kurup, Türk Milletini yeniden tebaa haline getirmektir.
Bunlardan Dava Adamı, İnanç Adamı olmaz. Dava ve İnanç Adamı olmak için şart olan iki şeyi bunlarda mumla arasanız bulamazsınız;
Namuslu olmak ve Pozitif bilime sahip olmak
Yaşanan olayın gerçeği şudur;
MİT, 2013 NİSAN ayında dönemin Başbakanı Erdoğan'a sekiz sayfalık bir rapor vermişti
Raporda, Rıza Zarraf denen İran Ajanının, TC Bakanlarını parayla satın aldığı, bu durumun hükümet için çok tehlikeli olduğu ve bu bilgilerin Cemaatin elindeolduğu anlatılıyordu!
Bu raporu Erdoğan okudu, Davutoğlu da okudu. Erdoğan, Davutoğlu'nu raporun kendisine verilmesinin üzerinden tam bir ay sonra, elindeki belgeleri açıklamamasını garantiye almak için Pensilvanya 'ya gönderdi. Yani Başbakan, Dışişleri Bakanı aracılığıyla, Fethullah Hoca'dan Aman diliyordu.
Öyle olmasa 17/25 Operasyonundan sadece 21 (YİRMİ BİR) gün önce Erdoğan, Fethullah Hoca'ya telefon edip, dua eder miydi?
Yazının sonunda şu soru, Türk Tarihinin ve Türk Milletinin huzurunda açıkça yanıt bekliyor;
Bademler ve Cemaatçiler, aptal mı yoksa hain mi?
Sizce hangisi
