Anayasanın 6.maddesinde belirtilen "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." İfadesi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından söylenmiştir. Bu gün yüce mecliste kürsünün hemen arkasında büyük harflerle yazılı olan ve milli iradenin gücüne vurgu yapan en büyük söylemdir.
Her siyasi parti milli iradeye vurgu yapar ama ne hikmetse vatandaşı ilgilendiren her konuda siyasiler vatandaşı görmezden gelir. Sözde vatandaş ne isterse tamam diyen siyasi erk, iş uygulamaya gelince dediğim dedik çaldığım düdük misali hep kendi istediği kararları uygular. Bu sebepten ötürü ülkemizde demokrasi bir arpa boyu ilerlemez ve kulağımıza aşina olan tek adam sesleri hiç gündemden düşmez.
Türkiye2000 li yılların hemen başında tanıştı AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi.) ile,2002 yılındaki ilk seçim zaferinin ardından, 24 Haziran 2018 tarihine kadar takip eden süreçte 5 genel, 3 yerel, 3 referandum, 1 cumhurbaşkanlığı seçimi dahil olmak üzere girdiği tüm seçimlerde büyük zaferlerle ipi öde göğüsleyen bir parti olarak hep zirvede yer aldı AKP hükümetleri. Tüm kazanılan seçimlerin ardından daha da büyüyen ve güçlenen bir parti olarak güçlendikçe güçlendi. O kadar güçlendi ki içinden çıkıp zirveye ulaştığı parlamenter rejim bile kesmez oldu AKP’lileri, bu sebepten ötürü son yapılan 24 Haziran seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yeni bir döneme de merhaba dedik AKP hükümetleri ile,
Kısaca; bürokrasiyi azaltmak, siyasi istikrar sağlamak, hızlı ve etkili icraat ile vatandaşın ihtiyacının karşılanacağı bir sistem olarak sunulan ve uzlaşma kültürünün örneklerini göreceğimiz bir sistem olarak lanse edilen bu sistemin hiçte anlatıldığı gibi olmadığını gördük çok kısa bir süre içerisinde vatandaşa senin vereceğin güvenoyuyla iktidara geleceğiz ve senin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışacağız denilen sistemin hiçte vatandaş için çalışmadığını gözlemledik.
Bu sistemle eskisinden çok daha güçlü bir yapıya kavuşacağı söylenen TBMM nin tam tersine zayıfladığını güçlenmediğini gördük, Bakanlara, milletvekillerinin dahi ulaşamadığını gördük, halkın siyasetçiye olan inancının azaldığını gördük, Ekonomik sıkıntıların daha da arttığını, İşsizliğin tavan yaptığını, Enflasyon, hayat pahalılığı ve gelir dağılımındaki eşitsizlik sebebiyle vatandaşın ezildiğini gördük, kısacası vatandaşın çözüm beklediği temel bazı konularda bu sistemin sınıfta kaldığını gördük, başka neler mi gördük, adaletsizliğin hukuka olan inancın sarsıldığını gördük, plansız programsız mülteci alımlarından dolayı kendi ülkemizde vatandaşlığımızın Mülteciler kadar değerli olmadığını gördük, kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarın arttığını gördük, adliye odalarından taşan icra dosyaları yüzünden perişan olan vatandaşa, ülkede her şey tıkırında gidiyor diye konuşan siyasetçileri gördük, EYT mağdurlarını gördük ve ne acıdır ki; yerli ve milli imkânlarla modernizasyonu için gerekli olan 50 milyon USD bulamadığımız bir Tank fabrikası gerçeği varken, milyonlarca dolar borcu olan simit sarayına Ziraat bankamızın talip olduğunu gördük…
Yani anlayacağınız sevgili okurlar gördükçe gördük...
Ey okur unutma ki: Akıl, İnsanın sahip olduğu en büyük zenginliğidir. Düşünmek, okumak, bilgi edinmek yaşayıp, gördüklerimizi yorumlamak, Bu zenginliğin en büyük nimetleridir. İnsanın yaşamın da ezbercilik, kolaycılık onu tekdüze bir yaşantıya iter. Araştırmak, eleştirip, tenkit etmek ancak Sağlıklı bir beynin yürüteceği işlevlerdir. Demokrasilerde en büyük güç insanların oluşturduğu halkın gücüdür. Halk ne kadar sağlıklı düşünen insanlardan oluşursa, demokraside o derece işlerlik kazanır. Bu ülkede yıllardır siyasetçi, bürokrasi arasında yaşam mücadelesi veren değerli vatandaş
Şayet; “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir “ diyeceksek şöyle bir silkelenelim yüce Allah’ın bahşettiği aklımızı kullanalım. Kullanalım ki gerçekten güç bizde olsun artık.
