Bakmayın “Atasının mezar taşlarını okuyamayan nesil istemiyoruz” yaygaralarına bu Bademlerin!
Gerçek niyetleri bu olsaydı, önce kendileri Osmanlıca öğrenirlerdi!
Ellerini tutan mı var? Çocuklarını yurt dışında okutup İngilizce-Fransızca öğrenmelerini sağlamanın yanında Osmanlıca da öğretirlerdi!
Ama amaçları bu değil ki!
Amaç Türk Devletinin ve Türk Milletinin birliğini bozmak!
Konfüçyüs; “Bir ülkenin birliğini bozmak istiyorsanız, dilini tahrip edin” demiş!
Cumhurbaşkanı Recep, kendi ülkesinin Anayasa’sına, kendi ülkesinin Yargı Kararlarına, kendi ülkesinin Denetim Kurumlarının raporlarına uymayan, bunları bilerek ve isteyerek çiğneyen, yok sayan, şu ana kadar yüzlerce yasal suç işlemiş, tek adam yönetimi uygulamaya çalışan dikta özentisi bir portre çizmektedir.
Kapağı Cumhurbaşkanlığı Sarayına attıktan sonra, ateşteki kestaneleri emanetçisi Başbakan Ahmet’e taşıtmakta, o da “ne oldum delisi” gibi önüne arkasına bakmadan Saraydan gelen her emre “Başüstüne” demektedir. Başbakan Ahmet, her gün biraz daha batmaktadır.
Son Osmanlı Şurasını da Cumhurbaşkanı Recep an be an takip etmiş, tüm kararları danışmanları aracılığıyla dikte ettirmiştir. Başbakan Ahmet olanları bizler gibi gazetelerden öğrenmiştir.
Gelelim Bademlerin Gerçek Niyetlerine;
1) Öcalan’a verilen söz gereği, Kürtçe olarak eğitim ve öğretimin önünü açmak!
2) İleride “Federe İslam Devleti” kurulduğunda, Türkçeyi tamamen kaldırıp, Arapça eğitim ve öğretimin altyapısını hazırlamak…
Osmanlıca yaygınlaşmaya başlayınca, Kürtçü-Bölücüler;
“Eyy İktidar, mezar taşlarını okumak için Osmanlıca eğitim-öğretime izin veriyorsun da, bizim dilimize niçin eğitim-öğretim izni vermiyorsun”
diye bağıracaklar, Bademler; “Eee adamlar haklı” diyecekler, “Akil” denen sepetler anında destekleyecekler, sonunda izin verilecek…
Bir taraftan Osmanlıca-Arapça, diğer taraftan Kürtçenin çeşitli lehçeleri-Pontus Rumcası, yirmi sene sonra Türkiye’de kimse birbirini anlayamaz hale gelir. Türkçe bilen bir doktor-mühendis-işçi, Kürtçe konuşulan bir bölgede ne iş bulabilir, ne de yaşayabilir! Parçalanma böyle gerçekleştirilir!
Bademlerin gerçek amaçları budur ve adım-adım hedeflerine yürümektedirler.
Muhalefet Partileri de, Bademlerin “Gündem Değiştirme” oyununun peşine takılıp, istemeden Bademlerin değirmenine su taşımaktadırlar…
Cumhurbaşkanı Recep’in, Başbakan Ahmet’e yaptırmak istedikleri bunlardır. Ahmet, yapabildiği kadarını yapar, sonra Ahmet gider Mehmet gelir, o devam eder. Yapılan budur…
Gelelim Osmanlıca ’ya;
Osmanlıca, bağımsız bir değildir. Osmanlıca Türkçenin bir dönemine verilen isimdir. Bu dönemi diğerlerinden ayıran özellik ise Osmanlı Devletinin bu dönemde Arap ve Fars Kültürü ile sıkı bir etkileşim halinde olması sonucunda bu dillerden Türkçeye çok fazla sözcük geçmiş olmasıdır.
Osmanlıca, bugün konuştuğumuz Türkçenin, Arap Alfabesi ile yazılmış halidir.
Nasıl Azerice, Azeri demek yanlışsa, Osmanlıca demek de yanlıştır aslında. Çünkü Azeri diye bir ırk yoktur. Onlar Azeri Türküdür! Aynı şekilde Osmanlıca bağımsız bir dil değil, Osmanlı Türkçesinin yansımasıdır.
Size iki tarihi gerçeği aktararak, yazıyı tamamlamak istiyorum;
-Tarih 13 Mayıs 1277 Karamanoğlu Mehmet Bey, şu fermanı yayınlar;
“Şimden gerü hiç gimense divanda, dergahda ve dahı her yerde TÜRK dilinden özge söz söylemeye.”
“Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka söz söylenmesin.”
- Tarih 23 Aralık 1876 Kanuni Esasi (İlk Anayasa)
34. Padişah ve 113. İslam Halifesi İkinci Abdülhamid, döneminde kabul edilmiştir.
Madde; 18;
“Tebaai Osmaniyenin hidematı, Devlette istihdam olunmak için, Devletin lisanı resmisi olan TÜRKÇEYİ bilmeleri şarttır…”
“Osmanlı Devletinin tebaasından devlette çalıştırılacak kişilerin, devletin RESMİ DİLİ olan TÜRKÇE ’yi bilmeleri şarttır…”
Kim diyor bunu? İlk Anayasa’mız!
Kimin yönetiminde iken diyor? Sultan İkinci Abdülhamid!
Sen ne diyorsun a Badem? Padişah bile bunu söylüyorsa, sana ne yemek düşer? Korkma, derin bir nefes al ve gerçek niyetini söyle…
Not; Bilgisi ve deneyimiyle bana destek olan değerli dostum Evrensel Erdoğan Beyefendiye çok teşekkür ederim…
Sağlık ve başarı dileklerimle 08 Aralık 2014
Rifat Serdaroğlu
