Önder Balıkçı (YAKAMOZ)


Eski bir söyleşi Erdek arkeolojisine adanmış bir yaşam

Eski bir söyleşi Erdek arkeolojisine adanmış bir yaşam


1946-1950 yılları arasında Erdek Kaymakamlığı görevinde bulunan Reşit Mazhar Ertüzün, 22 yıldan beri Erdek´te yaşıyor. Emekli olduktan sonra bile ?gönül bağı?yla bağlandığı Erdek´ten kopamamış.

1918 yılında, İstanbul´un Üsküdar ilçesinde doğan Ertüzün´ü, emekli olduktan sonra bile Erdek´te bırakan gizemi anlayabilmek için gözlerinin içine bakmak yeterli. Erdek´ten söz ederken, gözlerinin içi gülüyor adeta?

Ancak, öykü, roman, şiir ve Erdek ile ilgili arkeolojik araştırmalar başta olmak üzere 10 kitaba damgasını vuran Ertüzün, oldukça kırgın. Birinci kırgınlığı, Erdek´in arkeolojik değerlerinin yıllardır gerçek anlamıyla gün ışığına çıkarılmaması, diğeri ise gerek kitaplarında işaret edip gerekse sık sık dile getirdiği, Erdek´in tarihiyle ilgili önerilerin değerlendirilmemesi.

Nasıl kırgın olmasın ki Ertüzün? ?Erdek´te doğayla tanıştım, değiştim? gibi saçmalıklarla dolu, hiçbir değeri olmayan, Türkçe yoksunu kitabın, ?Erdek´in tarihini anlatıyor!? değerlendirmesiyle baş tacı edildiği dönemlerde, Erdek´te düzenlenen tarihi ve turistik amaçlı toplantılara, nezaketen bile olsa çağrılmamasının üzüntüsünü yaşadığını buruk bir şekilde dile getiriyor.

Erdek´in arkeolojik tarihine merakı nereden ileri geliyor, Ertüzün´ün. Daha önce arkeolojiyle bir gönül bağı var mıydı?

Ertüzün, bir anda 1946 yılına dönerek, ?Kapıdağ Yarımadası ve Çevresindeki Adalar? isimli kitabının önsözünde yer alan izlenimini anlatıyor:

?Erdek Kaymakamı olarak işe başladığım günlerde, Bandırma´ya giden şosenin göz alıcı beyazlığına şaşmış ve bunun nedenini sormuştum. ?Belkıs´ın mermerleri ile yapılmıştır da ondan? demişlerdi. Belkıs, eski Kyzikos şehriydi. Yolun kıyısında olduğu için alınıp kullanılıveren taşlar da bu şehrin canım binalarından sökülüp kırılan işlemeli mermerlerdi, sütunlardı, heykellerdi.

Bir zamanlar dünyanın harikaları arasında sayılan Hadrianus Tapınağı´nın içinde açılmış duran kapkara çukura gelince, bunun ne olduğunu sormaya bile gerek yoktu. Besbelli, bir kireç ocağıydı. O eşsiz anıtı yiyip bitiren bir yara, bir kanserdi.

Değersiz yapılara sıva olmadan önce kurtarıp derlemeye çalıştığım yapıtları, Erdek´te kurduğum açık müzeye yerleştirirken, bu didinmelerime kendince acıyan ve Hadrianus Tapınağı´ndaki kireç ocağını son işletenler arasında bulunan biri, ?Günün birinde bir kaymakamın, bu taşları toplamaya kalkışacağını nereden bilecektim. Ocakta öyle heykeller yaktım ki, çıplak kadınlar, kireç olunca bile hâlâ bana güler dururlardı? demişti.

/resimler/2018-3/21/0911390711909.jpg

            BELKIS´TA ASKERİ BİRLİKLER KİREÇ YAKIYORLARDI

Kaymakamlığa başladığı 1946 yılındaki Erdek´te, arkeolojik bilincin sıfır olduğuna işaret ediyor, Ertüzün.

?Bilmiyorum ama belki de o günlerde birçok kişi, arkeolojik yapıtlara merakıma ve bu yapıtları toplamaya çalışmama şaşırıyorlardı değerlendirmesinin ardından şu anısını anlatıyor:

?İlk kaymakamlık görevimi Çanakkale´nin karşı kıyısındaki Eceabat ilçesinde yapmıştım. Ardından, Erdek´e atanmıştım. Yeni görev yerimi öğrenince, Erdek´in yerini ailece, merak içinde araştırdığımızı hatırlıyorum. 1940´lı yılların başında, yurt içi turizm yeni yeni başladığı için Erdek´in ismini sadece ?Erdek şarabı´ olarak işitmişliğim vardı ama ilçe olarak yerini bilmiyordum. Birkaç gün sonra hem komşu kazayı görmek, hem de meslektaşımı ziyaret etmek amacıyla Bandırma´ya gitmek istedim. Bandırma Kaymakamı, o zamanki İçişleri Bakanı ve aile dostumuz Faik Öztrak´ın kardeşi Bahir Öztrak´tı.

Kamyondan bozma külüstür bir otobüsle şoförün yanında Bandırma´ya giderken, şose yolun göz kamaştıran beyazlığına şaşarak bakarken, yolun neden bu kadar beyaz olduğunu sorduğumda aldığım şu yanıt beni çok düşündürdü:

?Bu şose, Belkız(Balkız) denilen eski şehrin binalarından yapılmıştır da onun için??

 İlk kez işittiğim ?Balkız? veya ?Belkız? denilenbu eski şehri merak ettiğim için ertesi gün, Erdek´e 11 kilometre uzaklıkta olduğu söylenen ve Bandırma şosesinin hemen kıyısındaki kentin kalıntılarını, bir-iki memur arkadaşla birlikte görmeye gittim. Şehir, bin 500 metrelik oldukça dar bir berzahın(tombolo), Kapıdağ Yarımadası´nın yamaçlarında birleşmesiyle kurulmuştu. Toprak üstünde, sonradan amfitiyatro olduğunu öğrendiğim bir yapının yüksek duvarı ve yer yer sur kalıntıları, bir de ?Kızlar Hamamı´ dedikleri, altı köşeli, kule benzeri yıkıntılardan başka göze çarpan kalıntı görünmüyordu. Eskiden yerleşim yeri olan tüm arazi, zeytinliklerle kaplıydı. Yalnız yola yakın bir yerde, yüksekçe bir tepecikte yanık izleri taşıyan mermerlerin ortasındaki oyuk ilgimi çekti. Kireç ocağı olduğunu öğrendim. Mermer bloklar ve binlerce kırık yapı kalıntılarından oluştuğu anlaşılan bu tepeciğin çok katlı bir binanın yıkıntısı olduğunu gösterecek yer altı dehlizlerini öğrenince, bu kireç ocağını kimin işlettiğini sordum. Bandırma´daki askeri birliklerin burada kireç yaktığını söylediler. Çok eski zamanlardan beri kireç ocağı olarak kullanıldığı anlaşılan bu yıkıntıda kireç yakılmasını hemen o gün yasakladım. İki gün sonra Bandırma Garnizon Komutanı general, ziyaretime geldi. Konuşmalarımız sırasında, bu yakışıklı ve nazik generalin, sınıf arkadaşım Fıtrat´ın babası olduğunu öğrenmemizin de katkısıyla sıcaklık kazanan sohbet sırasında sözü, yasakladığım kireç ocağına getiren generale, sözü edilen yere giderek durumu birlikte görmemizi teklif ettim. O yıllarda kaymakamlara, şimdiki gibi tahsis edilen makam araçları olmadığı için generalin askeri aracına binip sonradan çok ünlü Hadrianus Tapınağı´nın kalıntısı olduğunu öğrendiğim tepeciğe gittik. General, burasının, kendisine söylendiği gibi doğal bir kireç ocağı olmadığını, kesme mermer parçalarından oluşan arkeolojik bir kalıntı olduğunu görerek benim yasaklama kararımı onayladı. Biraz uzakta bıraktığımız makam aracına dönerken, Aşağıyapıcı Köyü yolunun kıyısındaki bir kulübenin bahçe kapısına eşik yapılmış, üstünde Yunanca yazılarla ayak izleri işlenmiş bulunan bir mermer dikkatimi çekti. Generale, bu taşı, Erdek´teki evimin bahçesine taşıtmak istediğimi söyledim. Nazik komutan, hemen askeri şoförünü çağırdı. Kulübenin sahibi ile birlikte taşı, otomobile yüklettikten sonra dönerek beni Erdek´teki kaymakamlık evine bırakırken, tarihi taşı da bahçenin bir köşesine koydurdu. Bir ay sonra bir kalp krizi nedeniyle, genç sayılacak yaşta, Bandırma´da yaşama gözlerini yuman bu güzel insanı içim sızlayarak hatırlarım.?

/resimler/2018-3/21/0912131650038.jpg

                     YENİ KARARLAR ALIYORUZ

O günleri adeta yeniden, aynı sıcaklığıyla yaşıyor, Reşit Mazhar Ertüzün.

Erdek´in arkeolojik tarihini gün ışığına çıkarmak amacıyla yoğun çabalara giriştiğini anlatıyor. Bu çalışmaların düzenli ve gerçekçi biçimde yaşama geçirilmesi ve turizm açısından Erdek´e yapılacak işler için bir ?memorandum? hazırlıyor. Bu son derece geleceği yönelik memorandumda yer alan maddelere göre saptamalar ve alınacak önlemler özetle şöyle:

?Yıkıntılarda kireç ocakları yakılmayacak. Bandırma şosesine, kırma taş elde etmek için heykellerin, binalardaki mermerlerin parçalanması şeklinde gerçekleşen korkunç tahribat önlenecek. Yer üstünde bulunan taşınabilir yapıtlar toplanarak, koruma altına alınmak için geçici olarak köy okullarında ve merkezde, ilkokulun en alt katında depolanacak. Yeni bir tahribata meydan vermemek amacıyla vatandaşlarda, eski yapıtlara karşı ilgi ve sevgi uyandırılacak. Bu amaçla bir açık hava müzesi kurulacak. Bilimsel araştırmalara ve kazılara uzmanlar da çağrılarak, öncülük yapılacak. Mümkün olursa bu konuda bir kitap yazılacak. Okullarda, öğrencilere yerel tarih ve arkeolojiye ilişkin bilgiler verilecek. İdare amiri olacakların yetiştirildiği fakülte ve okullara sanat tarihi, arkeoloji ve turizm branşlarında dersler konulmasını sağlamak amacıyla önerilerde bulunulacak. Turizme yol açmak için pansiyonculuk teşvik edilecek.?

Dönemin Erdek Kaymakamı Ertüzün, bununla da yetinmeyerek bir adım daha ileri gidiyor ve ?Eski Eserleri Koruma ve Anıt Yaptırma Derneği?ni yaşama geçiriyor.

Bu arada Ertüzün´ün hazırladığı ?memorandum?un maddeleri arasında gerçekten de son derece önemli bir konu var: Okullarda, öğrencilere yerel tarih ve arkeolojiye ilişkin bilgiler verilmesi. Ama ne yazık ki bu gerçekçi öneri tam anlamıyla uygulanamıyor.

Ardından, ilçede bir açık hava müzesi kurmayı plânlıyor, Ertüzün. Bunun nedenini açıklarken de, ?Kapalı bir müzeye sıcak bakmayışımın nedenlerinden biri, böyle bir müze binası yapılması için tahsisatın olmayışı, diğeri ise halkta, bu yapıtlara karşı ilgi uyandırmak, onların bu yapıtları daha sık görüp sevmesiydi. Erdeklilerin kaçı, kapalı bir müzeye girme isteği gösterebilirdi?? değerlendirmesinde bulunurken, o günlerdeki düşüncesini şöyle özetliyor:

?Öyle bir müze kurmalıyım ki, oradaki görünüm ve yapıtlar, halkı içine çeksin. Müzeye girenler, eski yapıtların değeri ve güzelliği hakkında bilgi edinsinler ve bunun sonucu olarak da onların, korunması gereken birer uygarlık mirası olduğunu öğrensinler.?

/resimler/2018-3/21/0914106496094.jpg

                       ERDEK ARKEOLOJİ MÜZESİNİ KURDUM

Ve gerçekleştiriyor bu projesini, Ertüzün. ?Erdek Arkeoloji Müzesi?ni yaşama geçirerek, ilçede bir açık hava müzesini kuruyor. İlden ve çevredeki ilçelerden gelenlerin önünde, başta Hadrianus Tapınağı olmak üzere diğer arkeolojik yapıtlardan çıkan yüzün üstünde yapıt, müzedeki yerlerini alıyorlar. Ama tüm bu iyi niyetli çabalar, daha sonraki yıllarda yerini adeta bir kabusa bırakıyor. Ertüzün´ün, Erdek Kaymakamlığı´ndan, siyasilerin baskısıyla ?şark hizmeti?ne atanmasıyla Erdek´in arkeolojik tarihi bir darbe daha yiyor. Ertüzün, bu atamanın nasıl gerçekleştiğini, ibret alınması gereken şu sözlerle dile getiriyor:

?Kemal Balıkesir isimli bir tümgeneral veya korgeneral paşa, emekliye ayrılarak Erdek´e yerleşti. 29 yaşında, enerjik bir belediye başkanıyım. İlçenin her sorununu çözmek amacıyla çaba harcıyorum. Kemal Balıkesir, belediye başkanı seçildi. Ancak benim çalışmalarım karşısında, şahsıma karşı kıskançlığını her zaman hissettim. 1950 seçimlerinde milletvekili olmak için belediye başkanlığı görevini bıraktı. ?Beni seçerseniz eşek gibi çalışırım´ diyordu. Ancak yurttaşlar, herhalde ?Bize insan gibi çalışacak milletvekili gerekir´ diye düşünmüş olacaklar ki kendisini seçmediler. Daha sonra bu kişi, Erdek Belediyesi meclisinde görev aldı. Kurduğum açık hava müzesine de karşıydı. 1950 yılında belediye, hemen kaymakamlığın yanında, deniz kıyısında bir otel yapma kararı aldı. Ancak bu otelin yapımı yasalara uygun değildi. Bu nedenle belediye meclisinin kararını onaylamadım. Beni şikayet için Kemal Balıkesir´in başkanlığındaki bir heyet, Ankara´ya, Bayındırlık Bakanlığı´na gitti. Bakan, çektiği bir telgrafla otel projesini neden onaylamadığımı sordu. Bakana, projenin yasal olmadığını gerekçeleriyle anlattım. Bakan da beni haklı buldu. Kemal Balıkesir, daha sonra bana iyice düşman oldu. Bunun sonucunda, tamamen gerçek dışı bazı siyasi suçlamalarla Erdek Kaymakamlığı´ndan alınarak şark hizmetine verilmeme neden oldu. Ancak şunu da belirteyim ki, şark hizmetimin de zamanı gelmişti. Erdek´ten ayrılırken, müzenin korunması için ilkokul hademeleri kadrosundan birini müzeye bekçi olarak nakledip müzenin güvence altına alındığını düşünerek, gözüm arkada kalmadan Borçka´ya gitmiştim. Ne yazık ki bu gönül rahatlığım uzun sürmedi. Öyle sanıyorum ki, mülki amir olacaklara, yüksek öğrenim sırasında veya hiç olmazsa maiyet memurluğu stajı yaparken, arkeoloji ve sanat tarihi konularında bilgi verilmemesi sonucunda ben Erdek´ten ayrıldıktan sonra gelen meslektaşlarım, eski yapıtlara ve buna paralel olarak açık hava müzesine karşı hep ilgisiz, hatta olumsuz davrandılar.?

/resimler/2018-3/21/0915040090925.jpg

                  MÜZEYE BİR BEKÇİ KADROSU SAĞLADIM AMA

Borçka´ya gidişinden birkaç ay sonra Erdek´e geldiği yıllarda kurduğu ?Eski Eserleri Koruma ve Anıt Yaptırma Derneği? başkanı, PTT Müdürü Tevfik Aygun´dan bir mektup alır, Ertüzün. Bu mektupta, müze bekçisi kadrosundaki hizmetlinin yeniden okuluna döndürüldüğü haberiyle çok üzülür. Hemen Balıkesir Valiliği´ne durumu bildirerek bekçinin yeniden müzeye verilmesini rica eder. Neyse ki valilik, bu ricayı kırmayarak okuldaki bekçiyi yeniden müzeye verir. Ama bu da uzun sürmez. Bir yıl sonra, bu kadrodaki kişinin yeniden okula alındığını öğrenince bu kez de dostu olan Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Rüstem Duruyan´a ricada bulunarak, müze için özel bir bekçi kadrosu verilmesini sağlar. Ama daha sonraki yıllarda bu bekçi kadrosunun yine geri alınmasıyla açık hava müzesi kaderine terk edilir ve bakımsız, sahipsiz kalan müzeden birçok yapıt yok olur, gider.

Kaymakamlık görevinin ardından, Odalar ve Borsalar Birliği´nden de 1977 yılı sonunda emekliye ayrılarak, 1983´ten beri yaz-kış Erdek´te oturan Ertüzün, o günden bu yana, Erdek´in arkeolojisinin gün ışığına çıkarılması konusundaki dışarıdan çabalarını, ?Yalova Kaymakamı? beylik sözüyle nitelendirirken, ?Erdek´te kaymakamlık yaparken, arkeolojik çalışmalar sırasında her zaman başka yere atanmak endişesi içindeydim. Ama eski yapıtların korunması, aranıp değerlendirilmesi konusunda teknik yetkim olmadığı halde yine de istediğim gibi araştırmalar yapabiliyordum. Şimdi başka yerlere gönderilmek endişesi yok ama bu kez hiçbir yetkim olmadığı için gördüğüm olumsuzlukları, yapılmasını gerekli gördüğüm konuları bildirdiğim makam ve kişilerin karşısında dışarıdan gazel okuyan bir ?Yalova Kaymakamı´ durumunda düşünüyordum? diyor.

Reşit Mazhar Ertüzün, Erdek´in tarihiyle ilgili üç kitabını Erdek halkını bilinçlendirmek amacıyla yazdığını belirtirken, ilçenin eski durumuyla bugünü kıyaslayıp, ?Bugün, hiç olmazsa eski yapıtların tahribatı kalmadı. Halk tarafından ele geçirilen yapıtlar da ilgililere teslim ediliyor? saptamasında bulunuyor.

/resimler/2018-3/21/0916043060836.jpg

             ERDEK´TEKİ ARKEOLOJİ IŞIĞI TAŞINILAMADI

Ertüzün´ün bir türlü anlayamadığı ve sürekli sorduğu soru şu:

?Erdek sınırları içinde bulunan 4-5 önemli tarihi yapıt,  nasıl olur da yıllardır, Erdek turizminin hizmetine sokulmaz??

Ertüzün´e göre, bu önemli yapıtlar arasında ?Muhla Kalesi?, ?Palata Çeşmesi?, ?Hadrianus Tapınağı?, ?Zeytinliada?, ?Kızlar Hamamı? ve ?Seyitgazi Mağaraları? başta bulunuyor. Ertüzün, bu yapıtları da şöyle değerlendiriyor:

?Hadrianus Tapınağı çok önemli. Turistlerin ziyaretine açılması için tapınağın yolu ve tapınak alanı mutlaka düzeltilmelidir. Ayrıca bu bölgeye, turistlerin dinlenmesi için küçük de olsa bir bina yapılmalıdır. Tapınağın altındaki dehlizler, topraktan temizlenmelidir. Zeytinliada da çok önemli bir uygarlık bölgesidir. Bu adada bin yıllık da bir su bulunduğu biliniyor. Ancak, Gönen ve Manyas´taki sıcak su kaynakları su yüzüne çıkarıldığı halde Erdek, yıllardır Zeytinliada´daki su kaynakları ve uygarlık yapıtlarını ilçeye kazandıramadı. Burası, bir an önce açık hava müzesi durumuna getirilip bir asma köprüyle Erdek´e bağlanmalıdır.?

Yaşamının büyük bir bölümünü Erdek´in arkeolojik tarihini gün ışığına çıkarmaya adamış olan Ertüzün, kendisinden sonra gelen tüm Erdek kaymakamlarını bu konuda ?son derece duyarsız? buluyor ve affedemiyor. Tabii ki, ilçenin yerel yönetimlerini de?

Bir söz, ?Işık taşıyan eller değişir ama taşınan ışık ölümsüzdür? diyor.

Reşit Mazhar Ertüzün, 1946 yılında Erdek´te yaktığı ?arkeoloji ışığı?nın kendisinden sonraki ellerde taşınamadığını düşünüyor.

80 yaşında olmasına karşın yüreği hâlen Erdek sevgisiyle çarpan Ertüzün, haksız da sayılmaz.

NOT: Bu yazı 1999 yılında yayınlanmış, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti´nce düzenlenen ?2. Yerel Gazetecilik Yarışması?nda mansiyon almıştır.

/resimler/2018-3/21/0916248998788.jpg

  • BIST 100

    9753,27%0,32
  • DOLAR

    32,54% 0,04
  • EURO

    34,98% 0,55
  • GRAM ALTIN

    2427,84% 0,21
  • Ç. ALTIN

    3994,55% 0,00
  • Perşembe 21.3 ° / 10.9 ° Güneşli
  • Cuma 20.9 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 22.1 ° / 9.9 ° Güneşli

Balıkesir

25.04.2024

  • İMSAK 04:37
  • GÜNEŞ 06:10
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:58
  • AKŞAM 20:03
  • YATSI 21:30