Aç martıların çığlıkları ile doğuyor,
Yoksul sabahlar. . .
Boz bıyıklı ak saçlı ihtiyar, durdu düşündü, düşündü durdu.
Ve şöyle dedi :?Devletin ve kadının girmediği bir yerde düzen olmaz.?
Sustu.
Sahiden az mıdır korkakların düşmanı?
Sinmiş, susmuş, kabullenmiş, uysallaşmış bir insanın neden düşmanı olsun ki? El açmış, bel bükmüş, baş eğmiş bir insanın, insan olarak onuru ne ki?
Böyle bir insanın neden düşmanı olsun ki. . .
İnsan bu.
Düşünür, düş kurar ve üşür.
Aşık olur, ağlar. Aklı ermese de değişimlerin sırrına daldıkça bilgeleşir. Fırtınalar kopar yüreğinde, fırtınalar dinginleşir. Artık hülyalarının başını saltanat çekecektir. Kendi saltanatı içinde taht ateşi.
Hiç sönmeyen, o insan olma korunu sönmeyen ateşi.
Zaman sadece bir oyadır hayatın kenarında.
İnsanın emeği ile işlenen.
O emekte alın teri var, sevgi var, saygı var, öfke var, kızgınlık var, hoşgörü var.
İnsana ait olan ne varsa o var o oyanın güzelliğinde.
O nur yüzlü hoca şöyle söylese de:?Hakikati asla bulamayacaksak, onun peşinden bunca zahmet, ıstırap niye ??
Ne bilsin garip Hezarfen ağa yahut da Akşemsettin yahut da onca acı çekmiş bilge kişiler bu zor sorunun yanıtını. Onlar ?üstat böyle söyledi? der, geçerler mi? Bela malumdur, ancak cevap meçhul.
Akşamlar yalnız benimdir.
Hayat iksirinden birkaç kadeh aldığımda, ayaklarımı da göremem, ateş böceklerini de.
Gözlerim yıldızlara takılı kalır.
Günün hüznü ezanla biter.
Yorgun ve yaşlanmış araba vapuru ışıl ışıl limandan çıkar.
Mevsim kötü, kainat kötü ama hayat güzeldir. Yukarı mahalleden çingenelerin darbukalarından kenti sarmalayan oyun havaları da olmasa bu kent ölü kenttir.
- İyi ki varsınız, çingeneler.
Kadınların tamamı benimdir.
Hepsi kız kardeşim, yarim. . . Hayatı var eden kutsal insanlar.
Onlarda ben varım.
İNSAN . . .
Yalnız lodosun yaşlı gözleri görmüştür,
ihtiyar balıkçının mavi gözlerindeki hüznü.