Zübeyir ÇÖMLEKÇİ


ÇANAKKALE RUHU

ÇANAKKALE RUHU


          İnsanlar gibi, milletlerin hayatlarında da belli dönüm noktaları ve köşe taşları vardır. Bütün Millet fertleri onlarla özdeşleşir ve yekvücut olurlar. Onları yok ettiğiniz zaman, hayat anlamını ve rengini kaybeder. İşte Çanakkale Zaferi ve arkasındaki ruh, Türk Milletinin hayatına tarifi imkânsız derecede renk ve anlam katan en önemli dönüm noktalarından birini oluşturur.

         Şair Necmettin Halil Onan; milletimizin Çanakkale ile özdeşleşmesini şu dizeleriyle ölümsüzleştirir:

        “Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

          Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

          Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

          Bir vatan kalbinin attığı yerdir.”

          Çünkü Çanakkale; babaları ölmeden mirasını paylaşmaya kalkan şımarık çocuklar gibi emperyalist güçlerin; hasta adam dedikleri Osmanlı Devletini paylaşıp Türk milletini yok etme hayallerinin suya düştüğü yerdir.

          Çünkü Çanakkale; anaların gözyaşı, babaların hasreti ve bir neslin geleceği ile yoğrulmuş, birçoğunun bıyığı bile terlemediği iki yüz elli bin Mehmetçiğin kanı ve canıdır.

          Çünkü Çanakkale; bir milletin kaderinin yeniden yazıldığı ve bu kaderi yazacak büyük insanın gün yüzüne çıktığı, gerçek bir destandır. Bunun için Çanakkale Zaferi, hem Türk Milletinin ulusal benliğini yeniden bulduğu, hem de bir süre sonra Anadolu’da başlayacak Milli Kurtuluş hareketinin ilk habercisi ve sonucunun da açık bir müjdecisi gibidir.

 

Mustafa Kemal, İsteyerek Geldiği Çanakkale Cephesinde.

          Onun için; hâlâ gözler onunla yaşarır, yürekler onunla ürperir, düşünceler onunla yücelir. Anadolu’da her ilden ile, ilçeden ilçeye hatta köyden köye, Çanakkale hatıraları, kutsal bir emanet gibi dilden dile, gönülden gönüle aktarmaya devam edilir.  Bu nedenle sanki dün olmuş gibi canlıdır, unutulmamıştır. Aziz hatırası, milletimizin gönlünde taht kurmuş olup hiçbir zaman da unutulmayacaktır.

          Çünkü Çanakkale; bir yönüyle, emperyalistlerin ham hayallerini gerçekleştirmek uğruna, insanlıktan çıkıp nasıl vahşileştiklerinin belgesidir. Diğer yönüyle de sağlam inançları ve insanlık idealleri olduğu için, hürriyetini kaybeden bir toplumun kaybedecek başka hiçbir şeylerinin kalmayacağını bilen bir milletin, ölüme meydan okumasının canlı örneğidir.

          İtilaf devletleri, özellikle 19 Şubat 1915 den itibaren denizden yoğun bir saldırı başlatır. Günler ve haftalarca süren saldırının ardından, hedeflerine yaklaşmanın hayaliyle, dünyanın o güne kadar görmediği ölçüde büyük ve güçlü savaş araç-gereçleriyle donattıkları beş yüz bin dolayındaki askerle 18 Mart 1915 de en yoğun saldırıyı gerçekleştirir.

 

Çanakkale Savaşında İngiliz Donanması

          Üç Filodan oluşan bu saldırı donanmasının ilk grubunda İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri vardı. İkinci grupta da İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer alıyordu. Üçüncü grupta ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemileri bulunuyordu.

          Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY, Çanakkale Şehitlerine ithaf ettiği şiirinde, bu vahşeti şöyle dile getiriyordu:

          “Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
           En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi.


         -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
          Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.


          Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
          Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "


          Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
          Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

 

          Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
          Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.


          Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
          Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!


          Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
          Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.


          Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
          Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!”

 

Seyit Onbaşı; Birleşik Krallık Zıhlısını Denize Gömen, Tek Başına Bir Ordu.

          Ancak düşmanın sayısal, fiziksel ve mekanik değerden ibaret olan bu gücü, Türk ordusunu korkutup yıldıramadığı, vatan ve hürriyet aşkını söndüremediği gibi, bilakis O; yağmur gibi yağan top ve tüfek mermilerini, iman dolu göğsünde söndürmüştür.

          Evet, Türk Ordusunun silahı ve cephanesi son derece sınırlıydı, hatta kendisine yetecek yiyeceği ve giyeceği bile yoktu. Düşmana karşı sayısı az olduğu gibi çoğu, milis kuvveti ve okulunu bırakıp cepheye koşan öğrenciydi. Ama yüreği ve o yüreğindeki imanı ile vatan ve hürriyet aşkı, emperyalistlerin anlayamayacağı kadar büyüktü.

           İşte Akif’ in diliyle Mehmetçiğin yüreğinin büyüklüğü:

         “Öteden saikalar parçalıyor afakı;

           Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

           Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

           Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.”

 

Ölüm Korkusunu Öldüren Gerçek: Şehitlik ve Gazilik İnancı.

          İngiliz komutanı Sir Hamilton hatıralarında şöyle diyor:

         “Türklerin cesaret ve kahramanlığını kitaplardan okumuştum. Çanakkale’de ise bizzat gördüm. Fakat bu kadar şiddetli bir ateş ve saldırı karşısında, doğrusu bu derece bir fedakârlığı da beklemiyordum. Çünkü gördüklerim, insanüstü bir gayretti ve gerçekten inanılacak gibi değildi.”

          Başkalarının anlayamadığı bu ruhun kaynağını çok iyi bilen Mustafa KEMAL, şöyle anlatıyordu:

         “Bomba Sırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir Türk Neferi süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu, Türk Askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan, takdire değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran da bu yüksek ruhtur.”

 

Konu Vatan ve Hürriyetse; Yiğidin Yaşı Sorulmaz.

          Emperyalistlerin bu ruhu anlaması tabii ki düşünülemezdi. Çünkü onlar, her şeyin cephede gördüklerinden ibaret olduğunu zannediyorlardı. Evladını bu günler için büyüten gözü yaşlı ve dili dualı analarla ihtiyarlardan haberleri bile yoktu. Bu konudaki sayısız örneklerden biri olarak Bilecik istasyonundan hayatta kalan tek evladını cepheye gönderen bir ananın oğluna son sözleri şöyleydi:

        “Hüseyin’im, yiğit oğlum benim!.. Dayın Şıpka’da, baban Dömeke’de, ağaların Çanakkale’de şehit düştüler. Bak son yongam sensin. Eğer ezan sesi kesilecekse, bayrak yere inecekse, sütüm sana helal olmasın! Öl de köye dönme. Yolun Şıpka’ya düşerse dayının ruhuna bir Fatiha okumayı unutma. Haydi oğul! Allah yolunu açık etsin.”

 

Türk Anası; Vatanı Hem Korur, Hem de Koruyacak Yiğitleri Yetiştirir.

          Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ifade ettiği gibi Çanakkale’nin geçilemeyeceğini dünyaya haykıran, işte bu ruhtur:

         “Çanakkale köpürür düşmana geçit vermez,

          Bu toprağın üstüne başka bayrak dikilmez,

          Öyle bir zafer ki bu asırlarca silinmez,

          Haykırır tüm ulusum, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.”

          Ölümün Allah’a kavuşmak olduğuna inanan bir milleti hangi güç, nasıl durdurabilirdi. İşte durduramadı. Onun için düşman, Çanakkale’nin geçilemeyeceğini anlamıştı ama iş işten çoktan geçmişti.

          1958-1963 yıllarında Çanakkale’de Vali Yardımcısı olarak görev yapan Nail Memik’in, Yahya Çavuş ve Takımıyla ilgili ölümsüzleştirdiği duyguları da yine Çanakkale’nin neden geçilemediğini gösteren aynı ruhu anlatmıyor mu?..

           “Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş’tular,

            Tam üç alayla, burada gönülden vuruştular.

            Düşman, tümen sanırdı bu şahane erleri,

            Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular.”

          İşte bu ruha güvenen Mustafa KEMAL, askerlerine dünyada eşi ve örneği görülmemiş bir emri vermekte hiç tereddüt etmiyordu. “Ben size taarruz değil, ölmeyi emrediyorum. Çünkü biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetler alabilir.”

          Böylece Mustafa Kemal, milletin kaderini belirlemede rol almak için tarihe bir not düşmüş oluyordu. Esasen bu durumun bir tesadüf değil, bilinçli ve iradeli bir tercih olduğu, Çanakkale Savaşına katılma şeklinden de kolaylıkla anlaşılıyordu.

          Çünkü I.Dünya Savaşı başladığında Sofya’da (Bulgaristan) askeri ateşe olarak görev yapan Mustafa Kemal, 1914 yılı Kasım ayında Başkomutanlık Vekâletine müracaat ederek cephede gitmek istediğini bildirir. Fakat kendisine, Sofya’da kalmasının daha önemli olduğu bildirilerek isteği kabul edilmez. Bunun üzerine bir ay sonra (1914 Aralık) Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazarak cephede aktif görev almak istediğini bu defa da yazılı olarak iletir. İşte bu ısrarlı talebi üzerine cepheye gönderilir.

          Mustafa Kemal, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya yazdığı mektupta şöyle diyordu:

        “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik (askeri ateşelik) yapamam! Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açıkça söyleyiniz"

 

Mustafa Kemal, Çanakkale’de Tarihe Not Düşüyor.

           İşte bundan dolayı Çanakkale, Fazıl Hüsnü DAĞLARCA’nın :

          “Bulduk Mustafa KEMAL’i yerden göğe al,

           Her şehitten bir yaşama dalı Mustafa KEMAL.”   

           Beyt’i ile,

 

           Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’in:

         “Bir destana benziyor, senin bugünkü halin,

          Okurken duyuyorum sesini ihtilalin,                  

          Öğün ey Çanakkale ki, sen Mustafa KEMAL’in,

          Yüz milletle yüz yüze görüştüğü yersin.”

          Kıt’asında belirttikleri gibi Çanakkale; Mustafa KEMAL’ i, Türk milletinin kaderini değiştirecek eşsiz bir komutan ve adının altın harflerle tarihe yazılmasını sağlayacak bir sürecin ilk dönüm noktasıdır.

          Bütün bunların yanında Çanakkale; Mustafa Kemal’in yalnız savaşla değil, barışla da özdeşleştiği ve “Yurtta barış dünyada barış” ilkesinin dünyaya örneğini verdiği bir yerdir. Çünkü 1934 yılında Çanakkale’de “Mehmetçik Anıtı” önünde yapılan anma programında zamanın İçişleri Bakanı Şükrü KAYA aracılığı ile Atatürk, burada ölen yabancı askerler için bütün dünyaya şunları söylüyordu:

         “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken askerler: Burada bir dost vatanı toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik’le yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan çocuklarını savaşa gönderen analar. Göz yaşlarınızı dindiriniz. Çocuklarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim misafirimiz olmuşlardır.”

          Onun için ister savaş ister barış, Çanakkale’ye hangi açıdan bakarsak bakalım. Türk Milleti olarak; “işte şimdi daraldık, sıkıştık ve tükendik”, denebilecek her durumda; Çanakkale Zaferini ve arkasındaki ruhu örnek almalıyız. Ama örnek alabilmek için aziz hatırasını mutlaka canlı tutmalıyız. Onu canlı tuttuğumuz sürece de Allah’ın izniyle, üstesinden gelemeyeceğimiz zorluğun  ve yenemeyeceğimiz düşmanın olmadığına inanmalıyız.

          Yeter ki; bu ruhu basit hesaplar, günlük çıkarlar ve siyasi emeller uğruna içini boşaltıp yozlaştırmayalım. Yeter ki; amacı ve hedefi ne olursa olsun, milleti kutuplara bölerek veya kendimiz gibi olmayanları ötekileştirerek Çanakkale’deki birlik ruhunu öldürmeyelim.

 

Konu Vatan ve Hürriyetse; Yokluğun Adı Olmaz.

          Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde bir grup Japon Eğitim Uzmanının Türk Eğitim Sistemini inceleyerek bir rapor sunması istenir. Eğitim sistemimizi inceleyen Japon Uzmanlar, Özal'ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunar ve sonuç olarak şunu söylerler: “Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!”

          Turgut Özal'ın “Nasıl?” sorusu üzerine şu açıklamayı yaparlar:


          Biz Japonya'da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir, ülkemizin gücünü gösteririz. Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazagi'ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir ve deriz ki: “Eğer siz çalışmaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmazsanız, sonunuz böyle olur.”


          Özal’ın Bürokratlarından biri atılır: “Ama bizim Hiroşima'mız yok ki!” der.


          Japon Uzmanın cevabı tokat gibidir: “Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder!”

 

Sizce Bu, Sadece Güzel Bir Fotoğraf mı? Yoksa…

           Evet Japon Eğitim Uzmanları Çanakkale Gerçeğini Biliyorlardı.

           Çünkü Çanakkale, emperyalistler tarafından canlı cenaze gibi görülen bir milletin, küllerinden yeniden doğduğu yerdir.

           Çünkü Çanakkale,1 metrekareye düşen 6 bin mermi sayısı ve mermilerin havada çarpışarak birbirine kaynadığı, dünyada benzeri olmayan bir savunma savaşının olduğu yerdir.

           Çünkü Çanakkale, ölüm ilanı verilen bir milletin, bu ilanı sahipleriyle birlikte denizin derinliklerine gömdüğü yerdir.

           Çünkü Çanakkale, esaret nedir bilmeyen bir milletin, destansı bir vatan savunmasıyla ölüm korkusunu öldüren gerçeği, tüm dünyaya öğrettiği yerdir.

           Çünkü Çanakkale, Türk Milletinin kaderinin yeniden yazılmasını sağlayacak olan Mustafa Kemal’i, dost düşman herkesin ilk tanıdığı yerdir.

           Çünkü Çanakkale, Millî Mücadele ruhunun mayası ve esin kaynağıdır.

           Çünkü Çanakkale, kendisine kurşun sıkan ve orada ölen düşman askerlerini bile bağrına basan bir yiğitliğin, hiçbir yerde eşi benzeri olmayan tek örneğidir.

           Onun için bütün olan biteni tek bir cümle ile özetlemek gerekirse Çanakkale; inancın ve insanlığın, savaşı yendiği yerdir.

 

Aziz Şehitlerimizi ve Kahraman Gazilerimizi, Rahmet ve Minnetle Anıyoruz.

          Her şeyin bir bedeli vardır. Bedeli en ağır olan şey ise; hürriyet içinde bir vatana sahip olmaktır. Bu bedeli ödemeyen ve her zaman da ödemeye hazır olmayan milletler, başka toplumların kulu-kölesi olmaya mahkûmdurlar.

          Çanakkale, bu bedelin en ağır ödendiği yerdir. Bizim için bu bedeli ödeyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle yad ediyorum.

          Şehit ve Gazilerimizin aziz hatırasına sahip çıktığımız ve arkasındaki ruhu hep canlı tutarak nesilden nesile aktardığımız sürece, devletimizin ve milletimizin ilelebet payidar olacağına dair inancımı yeniler, milletimizin 18 Mart Çanakkale Zaferini tebrik ederim.

03 / 03 / 2022  -   Zübeyir ÇÖMLEKÇİ

Abdurrahman Çelik
2.03.2022 21:10:30
Elinize, yüreğinize, beyninize sağlık.

Ali Ulvi Ülker
2.03.2022 21:19:58
Kıymetli Hocam Zübeyir Çömlekçi'nin geniş araştırma yazısını çok beğendim. Tebrik ederim. Bu makaleden istifade edip, ettireceğim insanlarımız da olacaktır inşaAllah. Teşekkürlerimle

Alpaslan ŞEN
2.03.2022 22:15:44
Yedi Duvelin önünde Devletimizin Kurucusu M.Kemal Atatürk ve Türk Askerinin Devleştiği , Ölürsek Şehit, Kalırsak Gazi oluruz diyen Vatan Evlatlarının Vatan ve Yurt Sevgisini her türlü sevginin üzerinde tutarak kazanılan Çanakkale Zaferi ve bunun arkasındaki büyük Ruh, Tarihimizin en önemli Mihenk Taşlarından biri olup Nesiller boyu büyük bir Gurur ile anılacaktır. Gönlüne ve Kalemine Sağlık Sayın Hocam...

Zübeyir Çömlekçi
4.03.2022 10:51:39
Değerli dostlar; Abdurrahman bey, Ali Ulvi bey ve Alparslan bey, yazıma gösterdiğiniz nezaket için tesekkür eder saygılar sunarım. İçinde bulunduğumuz cografyada gittikçe artan bir oranda çevremizdeki ateş çemberinin artması, Çanakkale Ruhunun devamlılığının ne kadar önemli olduğunu âdeta haykırmaktadır. Biz yetişkinlerin yeni nesle bu bilinci aktarmada asla ihmal edilemeyecek sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Selâm olsun, bize hür bir vatan emanet eden şehit ve gazilere. Selâm olsun bu emanetin bilincinde olanlara.

  • BIST 100

    10208,65%1,62
  • DOLAR

    32,34% -0,38
  • EURO

    34,78% 0,00
  • GRAM ALTIN

    2400,24% -0,91
  • Ç. ALTIN

    3877,87% -0,22
  • Perşembe 18.7 ° / 9.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 18.7 ° / 9.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 21.6 ° / 7.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Balıkesir

02.05.2024

  • İMSAK 04:14
  • GÜNEŞ 05:54
  • ÖĞLE 13:06
  • İKİNDİ 16:57
  • AKŞAM 20:09
  • YATSI 21:41