Bu dünya öyle bir dünya ki? Kimi tadında yiyemiyor. Kimi de tuzundan yiyemiyor. İnsanlar kanaatkâr olmaktan uzaklaşmış. Hiç kendinden aşağıda olanlara bakmıyor. Daima kendinden yüksekte olanlara bakıyor. Allanın kendileri için bahşettiği nimetlerle yetinmeyip daha fazlasını isteme alışkanlığına kaptırmışlar. Mevkiler, makamlar, mekânlar gelip geçicidir. Baki olan insanlıktır. Ülkede siyaset hastalığı başladı. Bu öyle bir hastalık haline geldi ki? İnsana hakkı, adaleti dahi unutturuyor. Buradan bir yere gelmek istiyorum. İslamiyet yardımlaşmayı emreder. Fakir fukaranın gözetilmesini emreder. Veren el alan elden üstündür der. Yani fakir fukaranın gözetilmesi dinimizin emridir. Amma bu emir siyasette unutuldu. Neden ve nasıl unutuldu? Benden olanlar, benden olmayanlar diye ayrıştırılarak dinin emri dahi unutuldu. Çok hırslı ve bencil olmak insanı her yola sevk edebiliyor. Ne oluyor? Ben olacağım, benim olacak kafaya yerleşiyor. Benim belediyem senin belediyen insanı nereye getirdiğini göreceğiz. Ne oldu? Ne oluyor? Muhalefet belediyelerine iş yaptırmama olayı ortaya çıktı. İstanbul ve Ankara büyük şehir belediye başkanları millet ittifakından. Belediye meclisinde çoğunluk cumhur ittifakında. Seçimlerden hemen sonra bu belediyelerde belediye başkanını çalıştırmayacaklarını açık açık beyan ettiler. Bu olay belediye başkanını cezalandırmak değildir. Vatandaşı cezalandırmaktır. Partilerin kuruluş amacı millete hizmet etmek değil midir? Ankara belediyesi Kanser tehlikesi olan su borularını değiştirmek için. Belediye meclisinden yetki istiyor. Aklımda kalan bir ilçeyi söyleyeyim Polatlı ilçesinin boruları. Polatlı belediyesi Cumhur ittifakında. Boruların değiştirilmesi için yapılan oylamada. Cumhur ittifakının meclis üyeleri ret oyu veriyor. Sözde belediye başkanını cezalandırdılar. Bilerek kendi vatandaşlarını cezalandırmayı dahi göze alabiliyorlar. Bu nasıl bir siyasettir. Bu meclis üyeleri vatandaşa hizmet için seçilmediler mi? Virüs olayından sonra. Bu virüsle mücadele edebilmek için. Yardım kampanyası başlattılar. Hesapları blok edildi. Onlar yine de yılmadılar. Devamlı yardım kampanyası geliştirdiler. Ve İktidar belediyeleri iktidardan yardım aldılar. Yardım topladılar. Fakat bu belediyelere her şey serbest oldu. Muhalefet belediyelerine her şey yasak oldu. Bu belediyelerin yaptığı her şey engellenmeye çalışıldı. Muhtaç olanlara ekmek dağıttılar. Ekmek dağıtmaları dahi yasaklandı. Seneler önce fırınlarda askıda ekmek olayı çıktı. Şimdi bu belediyeler askıda fatura olayını gündeme getirdiler. Faturalarını ödeyemeyen binlerce kişinin faturalarını ödediler. Fakir fukaraya yardım ettiler ve ettirdiler. Allah razı olsun. Öyle bir sistem kurdular ki? Tam İslamiyet kurallarına uygun. İslamiyet ne der? Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek der. Yardımı alan kimden geldiğini bilmiyor. Verende kime verdiğini bilmiyor. Bundan iyisi can sağlığıdır. Vatandaşlar bu belediyelerin yaptıklarında memnun kaldı. Cumhurbaşkanı dahi sonunda bu belediyelere teşekkür etti. Cumhurbaşkanı teşekkür ettikten sonra. Bu belediyelere konan yasakların da kaldırmasını beklerdim. Kapatılan aşevlerinin açılmasını beklerdim. Amma olmadı.Yine de bu belediyelere teşekkür etmesini alkışlıyorum. Bunu iyi bir gelecek olarak görüyorum. Cumhurbaşkanın belki yakında kendi belediye meclis üyelerine. Muhalefeti bırakın mecliste el ele vererek vatandaşa hizmet etmek için çalışın diyebilir. Şu yardım olayı İslamiyet’in emridir. Peygamber efendimiz. Komşusu aç yatarken. Tok yatan bizden değildir, diye buyurmuşlardır. İşte bu dönem öyle bir dönem oldu. Açım diye feryat edenlerin bulunduğu bir dönem yaşanıyor. Elimizden gelen yardımı yapmalıyız. İşte dünya öyle bir dünya oldu. Saygılarımla.
Türkiye laiktir laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
15 – 05 – 2020 Mustafa KOÇAL
