İrfan AYDINOĞLU -SİSMİK KALEM


Bedava yaşayan bir depremzedenin tavsiyesi

Bedava yaşayan bir depremzedenin tavsiyesi


Uykuya yatmadan önce, sevdiklerinizle öpüşün, koklaşın, vedalaşın..

Yüzyılın felaketi olarak kayıtlara geçen o korkunç depremin tarihi, 17 Ağustos 1999 olarak kabul ediliyor ya.. 

Oysa, o büyük felaket, 16 Ağustos 1999 gününün bitiminden sonra gece yarısını sadece 3 saat 2 dakika geçe başlamıştı 

Gün tam o gündü..

O gün tam da böyle çok sıcak bir gündü.. 

16 Ağustos 1999 Pazartesi gününe rastlamıştı. Ertesi sabah Salı olacaktı. 

“ Salı sallanır ” dı. Sallandı, ama çok, çok, çok şiddetli sallandı.. 

1999 yılının Ağustos ayı da çok sıcaktı.. 

Hani şimdilerde “ Gündüz sokağa çıkamıyor, gece yatakta uyuyamıyoruz ” diye yakınıyoruz ya, 14 yıl önce de buna benzer bir durum vardı.. 

Hele 16 Ağustos 1999 Pazartesi günü ve o günün gecesi anlatılır, tarif edilir gibi değildi.. 

Sokaktaki kediler, köpekler, ağaç dallarındaki, çatılardaki kuşlar bile bir tuhaftı.. 

Sıcağın ötesinde, yüreğimizde çok derinlerden gelen bir sıkıntı vardı.. 

Anlayamadığımız kimselere anlatamadığımız, tanımlayamadığımız, ama hissettiğimiz tanımlanamayan bir sıkıntı.. 

Bir şeyler olacağını hissediyorduk ama nelerin olacağını bir türlü kestiremiyorduk.. 

Gece oldu. Sıcaklık, etkisini hiç azaltmamış, hatta güneş batınca daha da bunaltıcı ve çekilmez bir hale gelmişti.. 

Gökteki yıldızlar, sanki aşağılara doğru iyice yaklaşmış, her zamankinden daha bir parlamıştı.. 

Yattık, uyuyamayacağımızı, terden sırılsıklam olacağımızı bilerek, ama mecburiyetten yattık.. 

Belki kimilerimiz, birbirimize kırgın ya da dargındık.. 

Belki, eşler birbirinin kalbini kırmış, belki çocuklardan biri büyüklerine saygısızlık yapmış, kim bilir, belki birimiz aile büyüklerinden birinin kalbini kırmış, ya da o kabus gibi havanın yüreğimize verdiği sıkıntı ile, içimizden bazıları o gece basit bir nedenle çocuğumuzun kulağını çekip, yanağına bir tokat bile atmıştı.. 

Belki aslında birbirini çok seven, aşık olan çiftler, o kabus gibi havanın ve insanlar üzerindeki tarifsiz baskının etkisiyle, birbirlerine kötü sözler söylemişti.. 

14 yıl önce, tam bu geceydi. 16 Ağustos Pazartesi’ yi, 17 Ağustos Salı’ ya bağlayan gece..

Sabaha karşı. Saat: 03:02 gibiydi.. 

Yaşayanlara, “ tamam dünyanın sonu geldi ” dedirten bir afet, uzmanlara göre ise, 7,4 büyüklüğünde, 11 şiddetinde bir felaketti.. 

Önce bir patlama sesi geldi, ortalık gündüz gibi aydınlandı, sonra çağlayandan akan suyun çıkarttığı suyun binlerce misli gürültü çıkartan bir uğultu geldi..

Bizi adeta bir çamaşır makinasının içindeki çarşafmışız gibi her yöne doğru çalkalayan, 45 saniye süren o korkunç sallantı daha sonra başladı.. 

Yerin altından akıp gelen Dünya` nın en çirkin sesini işittik..

Kolonların içindeki inşaat demirlerinin birbirlerine sürtünmesinden çıkan gıcırtı seslerini duyduk..

İnsanların feryatlarını işittik..

Sonra aniden bir sessizlik oldu..

Sonradan öğrendik ki, Kuzey Anadolu Fayı’ nın Sakarya ile Yalova arasında kalan bölümü, arka arkaya tam 4 yerinden birden kırılmıştı.. 

9-10 saniyelik aralıklarla birbirinin içine geçmiş 4 korkunç deprem olmuştu..

Bekleniyordu aslında… Biliniyordu, buralarda böyle bir şeyin olacağı.. 

Hani derler ya depremin “ eli kulağında ” idi.. 

Ama bir türlü konduramıyorduk. Umursamıyorduk.. 

Çok katlı, çürük-çarık, kiminin aman altına araba sığsın diye kolonları kesilmiş, kimi üflesen yıkılacak bir hale gelmiş, kimi dere yatağına, kimi denizden doldurulan alanlar üzerinde yapılmış, kimi deniz kumundan, kimi ucuz çimentodan imal edilmiş, kiminin demiri eksik yapılarda, adeta doğaya kafa tutar gibi yaşamaya devam ediyorduk.. 

Sonunda korkulan oldu. Hem de en kötüsü oldu. 17 Ağustos 1999 günü sabaha karşı, 16 Ağustos 1999 gününün bitiminden 3 saat 2 dakika sonra oldu.. 

Hayatta kalıp da kendilerini sokağa atanlarımız, birdenbire o kabus gibi havanın dağıldığını fark ettiler.. 

Daha yarım saat önce, bunaltan sıcaktan uyumak mümkün değildi ama, şimdi, atletle, donla, gecelikle, hatta kimileri çıplak halde kendini sokağa atmış insanlar rahatlamış bir serinliğin tadını bedenlerinde hissediyorlardı.. 

Hava rahatlamıştı… Kediler, köpekler, birkaç gündür saklandıkları yerlerden yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. Bilemiyorduk ne olduğunu ? 

Yoksa kıyamet buydu da, biz şimdilik hayatta kalmıştık, birkaç saat sonra yer yarılıp da yerin altına mı girecektik? 

İstanbul mu yıkılmıştı? Adapazarı yerin dibine mi batmıştı? Gölcük, Değirmendere, Karamürsel mi yok olmuştu? 

Rivayetler dolaşıyordu. Herkes, devletin valisi, komutanı, belediye başkanı, muhtarı, herkes sıradan bir insandı. Herkes korkmuştu. Herkes şaşkındı.. 

Büyük felaketin resmi kayıtlarına göre, deprem bölgesinde toplam 17.480 kişi hayatını kaybetmişti. 

Yaşlısı genci çoluğu çocuğu ayırd etmeden depremin yıktığı binalarda yaşayanların çoğu ölmüştü, nineler ölmüştü, dedeler ölmüştü, kızlar gelinler, torunlar ölmüştü.. 

Beşikteki bebeler ölmüştü.. 
Ölenlerin kimi anne, kimi babaydı. 

Sevgililer, sevenler, sevilenler, sevilmeyenler... yeğenler, kuzenler enkazın altında kalmıştı. 

Kimi binalar, daha büyük sarsıntının ilk saniyelerinde dayanamayıp çökmüştü. 

Kimi insan, bir dakika öncesinde her nedense, bir adım öne çıkmış, kimi tam bir dakika önce takdir-i ilahinin bir sonucu olarak, az sonra yıkılacak binanın içine doğru bir adım atmıştı. 

Denize gitti binaların bir kısmı. Un ufak oldu, çöktü bir kısmı. 

Sevenler öldü, sevilenler öldü. 

Belki kızılanlar da vardı içlerinde. Ama felaket o kadar büyüktü ki, birdenbire bütün kızgınlıkları silip, attı, unutturdu. 

Ölenler de kardeşti o gece, kalanlar da.. 

Çoğu kişi, vedalaşma imkanı bile bulamamıştı birbiriyle. Çok sevdikleri insanlar, yarın sabah kucaklaşacaklardı belki de. 

Ama artık ömür bitmişti.. 

Bağçeşme mezarlığına her çıktığımda, üzerinde “ Ölüm tarihi 17 Ağustos 1999 ” yazılı mezar taşlarına bakar, orada yatanların isimlerini okurum. 

6-7 yaşında çocuklar, 17-18 yaşında gençler, 45-55’ lik olgun insanlar, 60’ ını, 70’ ini aşmış yaşlı insanlar vardır.

O gece, belki de en sevdikleri insanla kavgalı yatmışlardı. Çünkü, insanın sinir kimyasını bozan çok ağır bir hava vardı.. 

14 yıl önce, tam bu gece.. 16 Ağustos Pazartesi’ yi, 17 Ağustos Salı’ ya bağlayan gece.. 

İbrettir, unutmayın… bu hayat, kavgaya, kalp kırmaya, büyükleri, küçükleri, yaşıtları üzmeye değmez.. 

Bu gece ve her gece, yatmadan önce, en sevdiklerinizle öpüşün, koklaşın… 

Yarın hava nasıl olacak bunu bilebilmek mümkün.. 

Ama hayatta yarın sabah ne olacak, bunu kestirebilmek insanoğlunun elinde değil..

Onun için siz her gece yine de yatmadan önce sevdiklerinizle öpüşüp vedalaşın..

Bu da, bedavadan yaşayan bir garip "depremzede” olarak bendenizden sizlere naçizane bir dost tavsiyesi olsun..
 

 
  • BIST 100

    9722,09%0,80
  • DOLAR

    32,53% -0,03
  • EURO

    34,90% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2422,03% 0,00
  • Ç. ALTIN

    3994,55% 0,00
  • Perşembe 21.3 ° / 10.9 ° Güneşli
  • Cuma 20.9 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 22.1 ° / 9.9 ° Güneşli

Balıkesir

25.04.2024

  • İMSAK 04:37
  • GÜNEŞ 06:10
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:58
  • AKŞAM 20:03
  • YATSI 21:30