Son yıllarda ulus olarak içerde ve dışarıda her gün biraz daha artan çok ciddi sorunlarla uğraşan bir ülke konumundayız.
Başta Kuzey Irak’ta olmak üzere Kuzey Suriye de, Doğu Akdeniz ve Libya gibi uluslar arası sorunların yanı sıra içerde ise sel, deprem, yangın, patlama, virüs salgını gibi toplumun büyük bir bölümünü etkisi altına alan, can ve mal kayıplarının yaşandığı olayların içinden kendi bileğinin gücüyle sıyrılarak çıkmaya çalışan Türkiye şimdi de Ayasofya gibi tüm dünyanın yakından ilgilendiği bir önemli tarihi dini yapıyı ibadete açıverdi.
Açık söylemem gerekirse Ayasofya konusu gündeme gelince bu günlerde bu kadar ağır sorunlar içinde yürüyorken Türkiye olarak yeni bir sıkıntı ile karşılaşmak noktasında biraz endişelerim vardı açıkçası. Önümüzdeki günlerde bunları öğreneceğiz ama baştan söylersem eğer yapılanların hep yasalar içersinde hukuka uygun olarak yapılmakta olduğunu görüyoruz.
Ayasofya meselesi aslında kendi iç sorunumuz ama biliyoruz ki hem dost bildiklerimiz hem de düşmanlarımız olarak bir çok ülke bu konuda bize karşı epey mücadele vereceklerini düşündüğümüz için bunlara hazırlıklı olarak A ve B gibi planlarımızın da hazır olduğunu düşünüyorum.
Sadece Ayasofya konusunda değil şu son dönemler içinde hemen hemen karşılaştığımız tüm uluslar arası sorunlarda hukukun içinde kalan ve uluslar arası kamuoyu önünde kabul görmüş anlayışlar içinde hareket eden bir Türkiye izlendiğini düşünüyorum. Bu da bize hem çeşitli konular üzerine diplomatik başarılarımızı hem de ortaya koyduğumuz tezlerimizin doğruluğunu göstermesi bakımından önemli buluyorum.
Unutmadan böylesi hassas bir konuda muhalefetinde desteğine ihtiyaç olduğunu, olası eleştiriler karşısında birlikte bir karşı duruşun sergilenmesi ile de Türkiye olarak haklılıklarımızı daha kolay savunabileceğimizi düşünüyorum.
