KÜÇÜK ADAM büyük adam olamadığı için hayatı hep bir özenti içinde geçer.
KÜÇÜK ADAM ya büyük adamların gölgesinden yararlanmak ister, ya da koltuğunun altında yaşamak ister.
KÜÇÜK ADAM ne yaparsa yapsın, dalkavukluktan ve onursuzluktan kurtulamaz.
KÜÇÜK ADAM, İNSAN olduğunu bilmezse.
Ortaçağ sonrası Avrupa´ya bir bakalım:
Rönesans, reform, keşifler, aydınlanma, sanayi devrimi, sömürgeleştirme, ikinci büyük bilimsel devrim (çekirdek fiziğinde buluşlar), teknolojide devrim, bilgi toplumu (bilgisayar ve internet çağı...)
Beş yüz yılda dünyanın her şeyi değişiyor.
Bu değişim ve gelişmelerden uzak kalan koca İslam dünyası çağından geri kalıyor. İslam dünyasının tüm yeraltı ve yerüstü değerleri Avrupa tarafından sömürülüyor.
Batı vampirleşiyor.
İslam dünyası başkaldırıyor.
Ve batı dünyası bu başkaldırıya "terör" diyor
Yaşamımızda karşılaştığımız engellerin, acıların, hüzünlerin hepsi bizim için mutluluğa açılan kapının basamaklarıdır.
Bu varsıllığa ve mutluluğa ulaşmanın giziyse basamakları bir bir aşabilmektir.
"Hayatı biliyorum" diyenler, sonunda hiçbir şey bilmediklerini bilerek gittiler.
"Biliyorum" dediği, o andır sadece.
Sen o andan sonrasını "bilemezsin"
Hayat dediğin, insanın bilinmez bir yolda, merak ve arayışla yürüdüğü bitimsiz bir gelecektir.
O kadar.
Hiç kimse tam olarak İYİ, ya da tam olarak KÖTÜ değildir.
İyilik ve kötülük, insanın kendisine yapılan davranışlara verdiği addan başka bir şey değildir.
Bir Arap atasözü şöyle der:
"Budalaya bin tane akıl sunabilirsin ama o seninkinden başkasını istemez."
Herkes hayatın öğrencisidir.
Ama hiç kimse birinin öğrencisi olmak istemez.
Çok insan cama bakar.
Ama çok azı dışarıyı görür.
Özgün düşünce ve gerçeğin araştırılması gerçeğini ve çevresini değiştirebilir mi?