Öncelikle Elazığ ve Malatya’yı vuran deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralanan vatandaşlarımıza da acil şifalar dileyerek yazıma başlamak istiyorum.. Ne yazık ki yine sonuçları acı olan bir deprem gerçeği ile yine karşılaşmış bulunuyoruz. Böylesine büyük bir deprem sonucunda çok geniş bir alan üzerinde yaşananlara baktığımızda ülke olarak çok tehlikeli ve de çok hareketli bir deprem kuşağında yaşadığımızı görüyor, biliyoruz da. Ancak gerek iletişim alanlarındaki olağanüstü gelişmeler gerekse sosyal medya gibi etkin çalışmalarla beraber depremin yarattığı olumsuz tablolar karşısında 7’den 77’ye her yaştan hepimizin eskiden yaşadığımız depremlerden çok daha fazla etkilendiğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla böylesi zor günlerin yaşanması ile depremden korunma adına alınabilecek önlem ve önerilerin bundan böyle savsaklanmadan daha hızlı ve de daha etkin bir şekilde hayatımıza girebileceğini düşünüyorum.
Ve meydana gelen deprem sonrası yaşanan fotoğraflara baktığımızda toplum olarak birlik ve beraberlik içinde adeta tek vücut olarak yan yana gelmemizi çok anlamlı ve de çok değerli bulanlardan birisiyim. Özellikle arama kurtarma faaliyetleri konusunda yurdun dört bir köşesinden onlarca gönüllünün deprem bölgesindeki arama kurtarma faaliyetlerine hiç vakit geçirmeden, en kısa sürede katılmalarını gelecekte onlarla gurur duyacağımız ve onlarla övüneceğimiz iyi örnekler olarak anılacağını düşünüyorum.
Yaşadığımız bu zor günleri düşünürken depremin olduğu akşam saatlerinden sabahın ilk ışıklarına kadar geçen süre içinde devletimizin hemen harekete geçtiğini, arama kurtarma önceliğinin yanı sıra yardım faaliyetleri ile beraber çadır, battaniye, iaşe gibi sokakta bulunan vatandaşlarımıza acil yardımlar konusunda çok çabuk hareket edildiğini, başta bakanlarımız olmak üzere çok kısa sürede organize olarak her türlü yaşamsal faaliyetlerin düzenli olarak hayata geçirildiğine tanık olduk. Ne yazık ki böylesi önemli çalışmaları küçültmeye çalışanlarda oldu çevremizde ama ben böyle düşünenlerin o çok soğuk havalarda sokakta kalan, evini kaybeden, aşından ve işinden uzaklaşanların içinde olduğu duyguları pek anlayamadıklarını düşünüyorum.
Aslında nasıl bir organizasyon olursa olsun, mutlaka bir planlama, uğraşı ister biliyorsunuz. Ama üzerinde ne kadar dursak, ne kadar emek harcasak yine de ufak tefek aksaklıklar oluyor maalesef. Örneğin hepimizin başından geçen bir düğün olayına biraz yakından baksak benzer sonuçlarla karşılaşabileceğimizi düşünüyorum..
Ama bir de tabii afetler gibi hiç aklımıza gelmeyen ve aniden ortaya çıkan deprem, sel, yangın gibi felaketlere dönük tedbir ve öneriler içeren organizasyonlar da var. Bu konuda nasıl bir öngörü içinde olursak olalım bir doğa olayında hiç düşünemediğimiz büyüklükte tehlikelerin olması da her zaman için mümkündür sanırım. Özellikle gece şartlarında ve çok geniş bir alanda yıkımlara neden olan şu yaşadığımız deprem hadisesinin de bu ölçekte olan bir felaket gibi geliyor bana.
Sonuç olarak depremin olduğu dakikalar sonrası sorunların büyüklüğünün farkında olunarak kısa süre içinde bir seferberlik anlayışıyla devletimizin görevli kurum ve kuruluşlarının harekete geçirilerek deprem bölgelerine yönlendirilmesi ve bunda da başarılı olunmasını son derece taktir edilecek bir durum olarak değerlendiriyorum. Ve bu konuda tüm sorumluluğun sahibi olarak başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bakanlarımız ve bürokratlarımız ile beraber yapılan faaliyetlerde emeği geçen başta gönüllülerimiz olmak üzere tüm çalışanlarımızın gelecekte daima hatırlanabilecek örnek bir çalışmaya imza attıklarını söylemek istiyorum. Demem o ki Allah korusun gelecekte benzer bir felaket ile karşılaşırsak eğer şu yaşananların referans olarak alınarak daha iyi çalışmaların da yapılabileceğini söylemek istiyorum. 30-01-2020 ERHAN GÖÇMEN
