Tabipler odası işin peşini bırakmıyor

Tabipler odası işin peşini bırakmıyor

Bandırma Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, 14 Mart Tıp Bayramında 3 günlük işi bırakma eylemine katılan sağlık görevlilerine Mobing uygulanması, Sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirdi.

Bandırma Eği,tim ve Araştırma Hastanesinde görevli sağlık bir sağlık personeline, hastane Baş Hekimi Dr. Muzaffer Şenveli tarafından Mobing uygulandığı gerekçesi ile bugün Hastane kapısında protesto eylemi gerçekleştirildi.

Türk Tabipler Odası Balıkesir Odası Başkan Dr. Necdet Uçar ve yönetim çevresi yanı sıra Bandırma'da faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşlarının hazır bulunduğu protesto eyleminde, basın açıklamasını Balıkesir TTB oda başkanı Dr. Necdet Uçar yaptı.

Uçar, Baş Hekim Dr. Muzaffer Şenveli tarafından uygulanan Mobing'in iş hukununa aykırı bir davranış içinde tehdit ve hakaret içeren baskıcı tutumunu kabul etmediklerini, konuyu yargıya taşıyacaklarını vurduladı.

Türk Tabipler Birliği Balıkesir il temsilcisi Dr. Necdet Uçar;

   "Ülkemizde modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak II. Mahmut döneminde 14 Mart 1827 kabul edilmektedir.

13 Kasım 1918 de İstanbul’un işgali başlamış, 3 Şubat 1919'da, İstanbul'da, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahaneİngiliz birlikleri tarafından işgal edilmişti. Amaç bu binayı karargâh olarak kullanmaktı. İşgalcilere karşı ayaklanmak ve okulu kurtarmak için çareler arayan tıp öğrencileri; okulun kuruluş yıldönümü olan 14 Mart'ın 92.yılını topluca kutlamaya karar verdiler. Öte yandan da İngiliz işgalini protesto ettiler. Tıbbiye 3. sınıf öğrencisi olan Hikmet Bey önderliğinde büyük bir gösteri yaparak okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı astılar. İşgal kuvvetleri bu duruma müdahale ettilerse de durduramadılar. Olayın yıldönümü olan 14 Mart, tıp camiasının emperyalist güçlerin karşısına resmen çıkışının yıldönümüdür. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 14 Mart tarihi her yıl Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır.

14 Mart Tıp Bayramı sadece bir bayram kutlama değil, ayni zamanda onurlu bir direnişinve Kuva-i Milliye'nin başlangıç ve mücadelenin hikâyesidir.

Çalışanların, sosyal ve mali hakları için gerçekleştirdiği mücadelelerin tarihi, şüphesiz insanlık tarihi kadar eskidir ve bu nedenle, hukuk düzeni içinde öteden beri temel bir hak ve özgürlük olarak yer bulmuş, hukuk düzeninin koruması altında olan doğal ve meşru çabalar olarak kabul görmüştür.

Bu konuda başta ILO Sözleşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere uluslararası normlar ile; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa Sosyal Haklar Komitesi (ASHK), ILO Denetim Organları tarafından tesis edilmiş birçok kararda, çalışanların anılan hak arayışlarına yönelik düzenlemeler ve güvenceler bulunmaktadır. Anılan güncel hukuki metinlerde çalışanların iş yavaşlatma, iş bırakma, grev gibi eylemleri “toplu eylem hakkı” olarak tanımlanmakta; nitekim ILO Komitesi tarafından verilmiş bilinen bir karar lafzında da; “çalışanların işi durdurma, işi yavaşlatma, kurallara tamamen uyarak işi ağırdan alma ve hatta işyeri işgali gibi eylemleri, barışçıl olma özelliğini koruduğu sürece yasaldır” denilmektedir.

İş bırakma eylemi gerçekleştiren kamu çalışanları hakkında, Danıştay 12. Dairesi, bir kararında; “…davacının sendikal faaliyet kapsamında bir gün süreyle göreve gelmemesi fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği” denilmektedir. Hak arayışı için iş bırakmaya dair çalışanlar lehine bu ve benzeri birçok yargı kararı mevcuttur.

Sağlık alanında yaşanan olumsuzluklara karşı çıkmak, sorunlarımıza dikkat çekmek, Önlüğümüzün beyazına, özlük haklarımıza ve halkın sağlık hakkına sahip çıkmak için 14-15-16 Mart’ta  ülke genelinde gerçekleştirilen toplu hak arayışını, hukuki ve meşru kılan önemli unsur; bu çabanın, kimi hekimler tarafından kendiliğinden bir keyfiyetle değil; meslek örgütünün kararı ve aleni çağrısı üzerine gerçekleştiriliyor oluşudur. TTB’nin güncel çağrısı; anılan bağlayıcı normların tanıdığı yasal ve kamusal yükümlülüklerinin doğal bir gereği olup; bu çağrıya uyan hekimlerin toplu hak arayışını da, her durumda hukuki ve meşru kılan bir diğer temel olgudur. Zira, yürürlükte bulunan tıbbi deontoloji hükümleri dahi hekimlerin, meslek örgütünün çağrılarına uyma, iş ve işlemlerine uygun davranma yükümlülüğüne kesin olarak işaret etmektedir.Ayrıca emek örgütleri sendikaların da iş bırakma yönünde aldığı kararlar mevcuttur.

Bütün bu hukuksal olguların varlığına rağmen, ülkemizde  buyurgan ve şiddet dilinin egemen olması, meslektaşlarımızın meşru hak arayışı sırasında İdarenin yasal olmayan genelgelere dayanarak “kraldan çok kralcı gibi davranması” sonucu uyguladıkları her türlü baskı, tehdit ve mobing asla kabul edilemez.

Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü tarafından, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanmaktadır. Şiddet hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir halk sağlığı problemidir.

 “Mobbing” Türk Dil Kurumu tarafından bezdiri olarak çevrilmektedir. Mobbing, tüm çalışma ortamlarında çalışma barışı, çalışanların sağlığı ve iş güvencesi üzerinde yıkıcı etkileri olduğu gibi sosyal ve ekonomik sonuçları da olumsuz etkileyenönemli  bir olgudur.

Sağlıkta Dönüşüm Programıöncesinde mobbinge maruz kalmada; güvenlik ve eğitim sektörlerinin ardından2. sırada yer alansağlık sektörü, 2017 verileriyle ne yazık ki birinci sıraya yükselmiş durumdadır.

Sağlıkta dönüşüm programının en önemli çıktıları; hastayı müşteri, sağlık kurumlarını işletmeye döndürmüş olması, ekonomik ve sektörel çöküntü ve Şiddet’tir.

CİMER, SABİM gibi idare tarafından kurumsallaştırılan mobing ve muhbirlik hatları hekimler üzerinde Demokles’in kılcı gibi sallandırılmakta,bunaAile hekimlerine yönelik “Ceza yönetmelikleri” çıkarılarak hekimler üzerinde baskı kurma ve susturulmaya çalışılmaları da ayrı bir mobing konusudur.

Her gün yüzlerce hastayla ilgilenmek zorunda bırakılan hekimler, sağlık çalışanları bir yandan şiddete maruz kalırken, diğer taraftan da katı, otoriter yapılanmalar nedeniyle mobbinge uğramaktadır.

Bunun yanı sıra;

Talebin kışkırtılması,

Aşırı iş yükü,

Ücret adaletsizliği ve ücret yetersizliği,

Uzun çalışma süreleri,

İstihdam yetersizliği,

Malpraktis

Yönetici mobbingi gibi sorunlar da sağlık çalışanlarının canını yakıyor, yakmaya da devam ediyor.

Başta şiddet olmak üzere bu sorunlarla yaşamak sağlık çalışanlarının kaderi değildir, olmamalıdır da.

Hipokrat;

“ Tıp bir sanattır.”

“ Hem de ondan insanlık sevgisinin kopamadığı çok zor bir sanat.”  demektedir.

Bu zor sanatın icra edilmesinde de herkesin uyması gereken kurallar manzumesi vardır.

TTB DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ Meslektaşlarına ve diğer sağlık meslek mensuplarına karşı küçük düşürücü davranışlarda bulunmayı; mesleğin, meslektaşların, onur ve itibarını sarsıcı nitelikte davranışta bulunmayı suç saymakta,

TIBBİ DEONTOLOJİ TÜZÜĞÜ Hekimlerin kendi aralarında iyi meslektaşlık münasebetlerini devam ettirmelerini ve manevi olara birbirlerine yardım etmelerini öngörmekte,

HEKİMLİK MESLEK ETİĞİ KURALLARI gereğince de hekimler meslektaşlarına veya tedavi ekibinin bir başka üyesine karşı küçük düşürücü davranışlarda bulunamayacağı,

Hekimlerin meslektaşlarını zemmedemiyeceği gibi onları küçük düşürecek diğer tavır ve hareketlerde bulunamayacağı hükümleri mevcuttur.

Ayrıca biz hekimler, Hekimlik Andı’nda;” mesleğimi bana öğretenlere ve  meslektaşlarıma hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğimize” dair yemin etmekteyiz.

Kaldı ki TTB ve Tabip Odamızca 3 Şubat ve 4 Mart 2022 tarihlerinde İl ve İlçe Sağlık Müdürlerine, tüm başhekimlere G(ö)REV etkinliği ile ilgili yazı yazılarak “G(ö)REV hakkını kullanmak isteyen meslektaşlarına kolaylık sağlanması ve  mesleki dayanışma için destek istenmiştir.

Buna rağmen üzülerek belirtmek istiyorum ki tam da 14 Mart Tıp Bayramının kutlandığı bir günde bizim ilimizde Bandırma Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi ve Başhemşiresince meslektaşlarımıza mobbing uygulanmış, deontoloji ve hekimlik etik kurallarına aykırı küçük düşürücü, tehdit içeren ve aşağılayan sözel şiddet uygulanmıştır.

Anestezi uzmanı meslektaşlarımızı onurlu ve duruşları nedeni ile kutluyoruz.

Liyakate dayanmayan yönetici atamalarının baskı altında görev yaparak neden olduğu bu tür saldırgan, onur kırıcı davranışları ve yasal olarak sürdürülen eylem kırıcılığına yönelik girişimlerini kınıyor, bir daha yaşanmaması için 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasasından aldığımız yetki ile, etik ve deontolojik kurallar doğrultusunda ilgililer hakkında gerekli yasal süreci başlatacağımızı belirtmek istiyoruz."

Eyleme katılan STK ların alkış protestoları ile son bulan basın açıklaması ardından, açıklamaya katılan STK lar Hastane önünden olaysız ve sessizce ayrıldılar.



Anahtar Kelimeler: Tabipler odası peşini bırakmıyor
  • Cumartesi 22.1 ° / 9.9 ° Güneşli
  • Pazar 15.6 ° / 9.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 14.7 ° / 10.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı